Uyku problemi olan bir dolu insan var aramızda. Birçokları bu problem için psikolog ve psikiyatrlara giderken, bazıları da kendine göre yöntemler ile bu problemi ortadan kaldırma yoluna gidiyor. Yastığa başını koyduğu zaman koyun saymak da değişik yöntemlerden birisi... İşte biz de koyun sayarken dikkat edilmesi gerekenler hakkında bir kaç düşüncemizi koyun sayanlara ve bundan sonra sayacaklara iletelim dedik, yoksa başka bir amacımız yok...
Bazı zaman teker teker sayılırsa da, kimi zamanda çifter çifter sayabilirsiniz. Ha o da olmadı değişik sayı kombinasyonlarını deneyebilirsiniz. Bunun seçimi keyfinize kalmış, kimse de keyfinizin kahyası değil tabi ki... Üçer üçer ve dörder dörderden sonra imkansız gibi, çok karışıyor hatlar, benden söylemesi...
Genellikle beyaz renkli ve merinos cinsi koyunlar daha seri ve daha güzel sayılıyormuş, daha çabuk uykuya daldırıyormuş, ben de birilerinin yalancısıyım... Kahverengi ve siyah renkli koyunları da sayabilirsiniz bir sakıncası yok. Koyunları sayarken araya büyük baş hayvanların cinsinden bazıları da girerse, saymaya devam edin, nasılsa ikisi de çift tırnaklı ve de eti budu yeniyor...
Lise yıllarında hep kravat takardık okula giderken... Biz takardık takmasına da bazı arkadaşlar, biraz daha farklı geniş kravatlar takardı... Daha dün ipince kravat takarken, niye geniş kravatla okula gelirlerdi ki? Baştan anlamazdık, böyle ucube kravatlar taktıklarını, sonradan çözdük olayı... Kravatlar ile kopya kağıtlarının aşkı varmış...
Bizim hırbolar, hırbolar dediğim de arkadaşlarım, kravatların arkasına kopya yazarlarmış. Bak sen! Yahu arkadaş kopya yazacağına ders çalış be kardeşim. Bak biz de fazla çalışmıyoruz bazı derslere, zayıf alıp kıçımızı kırıp oturuyoruz yerimize... Sonrada Alpay'ın şu meşhur ''Eylül de Gel'' şarkısıyla imtihanlara girip çıkıyoruz...
Ne aşkmış bu kravatlar ile kağıtların aşkı. Her gün ince normal kravat takarken, ne iş, yazılı günleri geniş geniş kravatlar takıyorlar arkadaşlar? Ama sadece siz mi uyanıksınız? Öğretmenlerde öğrencilik zamanlarında o yollardan geçmedi mi? Kaçın kurası o sevgili öğretmenlerimiz.
Siz de zaman zaman görüyorsunuzdur yerlere yapışık o kağıtları, eminim ki... ''Kredicim arayın görüşelim banka onaylı krediler sizi bekliyor. Cep 05... 12........'' diye devam ediyor... Terziniz var, ayakkabıcınız var, berberiniz var, emlakcınız var, bir de krediciniz var şimdilerde...
Hayır, arasam ne diyeceğim, ben bu Kredicim denen adama? ''Bay Kredicim yar bana bir kredi medeeeeet'' mi desem? Yani, eğer kredi alacaksam senin o ayaklarımın altına serdiğin numarayı niye arayayım? Giderim direk bankaya, başvurumu oraya yaparım... Dur be kafayı bozdum ben, arayacağım şunlardan birisini...
Zrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr, Arıyorum... Açar sanırım...
Bu gün reşit olmuş her insanda var kredi kartı denilen kullanım aracı. Hatta on sekiz yaşını doldurmamış çocuklar bile limiti düşük ve babalarının kefilliği ile kart alabiliyorlar. Yerinde kullanılır abartılmazsa faydaları da var mutlaka... Burada en önemli dikkat edilecek husus, kazancınızın çok üzerinde bir kredi kartı almamaktır. Yoksa ipin ucunu bir kaçırdınız mı, toparlaması da zor olacaktır sonrasında...
Kredi kartı ile yapılan her alışverişe mutlaka belge verilmektedir, fiş ya da fatura... Bu da devletin vergi gelirlerine artı bir değer olarak yansımaktadır... Taksitli alışverişlerde de alışveriş yapılan firma sizin ile değil de direk banka ile muhatap olmakta ve alacağı parayı garantilemektedir... Senet, kefillik gibi durumlar ortadan kalkmaktadır...
İktisat Fakültesinden hepsi dostumuz arkadaşımız bankacı kardeşlerin. Şimdilerde bir çoğu ya şube müdürü ya da üst düzey banka yöneticisi. Beni de çok severler Allah var. İsmail derler de başka bir şey demezler.
Takılırız zaman zaman birbirimize. ''Oğlum sana bu güne kadar hiç kredi vermedik gel de biraz para akıtalım sana, bizim gibi arkadaşların var daha ne istiyorsun.'' derler. Benim bu kredi işine bazen aklım erse de bazen de hiç ermez. Bir şeyler yapmaya çalışırken ticaret adına hep öz sermayem ile yapayım derim.
Hepinizin bildiği gibi ülkemiz ve tüm dünya ağır bir bunalımdan ve sınavdan geçiyoruz. Bulaşıcı olan Covid-19 Virüsü dünya ülkelerindeki bir çok insanı etkilemiş ve yüzlerce de can almış durumda. Geçmiş zamanlarda başımıza gelen felaketleri nasıl atlattıysak, bunu da bir şekilde, zaman içerisinde atlatacağız. Bu vesile ile bu olayda cansiparane bir şekilde çalışan, sağlık personelimize başta doktorlar ve hemşireler olmak üzere, büyük minnet borcumuz vardır... Tüm dünya milletleri o insanlara teşekkür etmek zorundadır...
Ondan sonrası da çorap söküğü gibi gelir zaten. Hemen çocuklarıma, eşime, yakınlarıma hem de kemikleri kırmacasına sarılacağım... En çok onu özledim, o sarılmayı... Yanımda birisi aksırdığı zaman, çok da uzağa kaçmadan o vatandaşa ''Çok yaşa'' diyeceğim...
Kalabalıklara karışacağım. Otobüslerde, metrolarda ya da bir alışveriş merkezinde rastladığım yakınıma, arkadaşıma selam verip hararet ile elini sıkacağım, belki ona bir çay ya da kahve veya gazoz ısmarlayacağım. Sinema da ya da tiyatroda belki güzel bir film ya da oyun seyredeceğim...
Kudüs’ün zindanlarında
kararan yok olan solan hayatlar
ve her şeye rağmen
gururla onurla dik duran
ilk Kıblegâhımız Mescidi Aksa
bil ki sana muhabbetimiz hiç bitmeyecek
Son günlerde kamuoyunda tartışılan konulardan biri ''Kredi Kartı'' kullanma ya da kredi kartına kıllanma durumları. Sayın devlet büyüğümüz öyle diyor. Demesine diyor da bir de hayatın gerçekleri var, onları da göz ardı edemeyiz hali hazırda. İsterseniz objektif olarak kredi kartı kullanmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir onlara bir göz atalım kısaca.
İlk önce kredi kartı sizi nakit para taşıma alışkanlığından kurtarır ve cebinizden para çalınma riskini de en aza indirir haliyle. Burada dikkat edilmesi gereken nokta kazancınızın çok üstünde limiti olan bir kredi kartı almamak ya da aldıysanız idareli kullanıp gelirinizden fazla borca girmemektir. Bir ikinci konu kredi kartı kullanımı devletin vergi gelirlerini artırmakta ve ekonomiye olumlu katkılar yapmaktadır. Kredi kartı hangi iş yerine kullanılırsa kullanılsın o firma mutlaka fiş ve fatura vermek mecburiyetindedir oysa küçük esnaftan nakit yapılan alışverişlerde satıcıya biraz ısrar ederseniz fişini düş diye, sizi kırmayıp fiş ve KDV indirimi yapılmaktadır, dolayısı ile devletin hem katma değer vergisi, hem de gelir vergisi kaybı olmaktadır. Bir diğer husus beyaz eşya alımlarında artık senet denen yazılı belge geçmemekte onun yerine kredi kartı taksitlendirilmekte satıcı müşteri ile yaşanacak tartışma ve anlaşmazlıklardan zarar görmemektedir, müşteri direk banka ile muhatap olmaktadır.
Bütün kredi kartlarında ''Asgari Ödeme Tutarı'' diye bir madde yazar hepiniz bilirsiniz. Çok borcunuz biriktiği zaman asgari tutarı ödeyip bir daha ki yani bir ay sonraki ekstreye kadar zaman kazanırsınız. Aslında bu çok sakıncalı bir durumdur. Asgari tutarı ödedikten sonra geriye kalan bakiyeniz fazla ise, yapılan hesaplamalar göre hiç kredi kartı kullanmasanız bile o borç epey uzun bir süre sonra bitmektedir. Unutmayın kredi kartı faizleri dünyanın her yerinde diğer banka faizlerine göre çok yüksek maliyetlidir kişilere.
Bir kaç gündür cep telefonlarıma Kıbrıs dan kumar mesajları geliyor. Size de geliyor mu bilmiyorum böyle mesajlar? Her neyse gelsin ya da gelmesin, sizin de büyük çoğunluğunuzun kumar tutkusu olmadığını, hele de bu devirde, tahmin edebiliyorum...
Şimdi bana tutup da ’’Gidin oynayın kumarda kaybeden aşkta kazanır.’’ gibi beylik bir cümle kurmayın, çarparım, bizi alan almış satan satmış ne aşkı, ne meşki, o taraklarda bezimiz, olmadı, bundan sonrada olmaz çok şükür ki...
Buradan uçağa atlayacağım kumar oynamak için Kıbrıs’a gideceğim, sonrada donuma kadar her şeyleri orada bırakacağım Şener Şen’in Züğürt Ağası gibi eve döneceğim. Yemezlerrrrr! Tabi bu mesaj belki de milyonlarca kişiye gidiyor her gün. Beş on tanesini kumpasa alsalar, onlar için büyük kâr, büyük nimet. O kadar çalışanları var, aç mı kalsın onlarda değil mi? Biz mi aç kalalım peki o zaman?
Çok kumlu yerde yürürseniz, oradan dolar, diye hemen bir cevap verebilirsiniz. Tamam onu anladık da atmaya da kürek gerek, diyor türkü de... Kunduraya dolan kumu kürek ile nereye atacağız, bir de atacağımız yeri bulmak lazım. Bir tane hafriyat kamyonu lazım. Hafriyat kamyonuna kumları atmak için iki üç tane işçi lazım.
Hadi buldun diyelim kamyonu da, işçileri de kaç saat sürecek bu kundurada ki kumların hafriyat kamyonunda yükleme işi... Sonrasında da nazlı yar bekliyor zaten yanına yatırmak için. O'da dalak ile böbrek ile olmuyor, illaki yürek lazım diyor nazlı yar...
Hadi, git hiç işin gücün yoksa kasaptan koyun yüreği mi alırsın dana yüreği mi, birisini mutlaka alacaksın, sonra doooğru eve... O yüreği sana nazlı yar bir güzel ocakta pişirecek, ondan sonra da televizyonun karşısına geçip de seyrederken uyuklayacak sın, hooop bir de bakmışsın sabah olmuş, nazlı yar işe gitmiş seni uyandırmadan...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!