beni sana götüren kızlar
biri sana götürdü
diğeri senin adını getirdi
bu kızlar
ikisi de kimyacı oldular
öldüler
kırık bir fanus,
karanlık odaya bırakılmış
içinde bir damla su
sensin o
billur mu billur
etrafında rüzgarlar esiyor
gidişinle yıkıldı üstüme bu şehir
kalbimin can kenarında seyahat edişin
söyle sevgili
kim okşadı bir kırlangıç kanadını…
cam kırığı gözlerin
yüzünde bir akşamüstü ayazı
anne ellerini ver bana, o
kara gözlerini, yıkık kaşlarını
rüyamda göreyim anne seni
uyurum belki anne bu gece, yanına gelirim …
burası iyi değil artık
seher vakti tanrıya dua ettikten sonra
kanatların hafiflediğinde,
beyaz güvercinler kanatlandığında,
karıncalar akşam buğday taşıdığında
ya da
yalnız kaldığında
Diyorum ki;
“Seni seviyorum”
- Sen birini mi seviyorsun? Kim o, çabuk söyle …
“kelimelik” mi bu hale getirdi seni?
paragraftan cümle cımbızlayanlar üzerdi beni
kelime seçiyorsun sevgili
giyotini beklerken başı
ellerine değiyordu kitabındaki ayracı
ne giyotinin ne de cellatın bundan haberi vardı
gülümsüyordu sepete düşen başı
içimde derin bir lerze bıraktı gidişin
toprak olduktan sonra mı bana gelişin
yine de saçlarındaki yıldızları koparma
sen böyle çok daha güzelsin…
çekinme otur toprağıma, lakin
bakmıştın ya bana dönüp gözlerinle
düşmüştü saçının teli gözlerinin önüne
titriyordu ayağının altında, topuğunda
karaya vuruyordu marmara tam o anda
buluttan çıkıp parlıyordu güneş yüzünde
fizanda olsaydı derdimin şifası benim
uçururdu beni yanımda duran meleklerim
feyzanda olan şifası derdimin
avuçlarında tutuluyor fizandaki meleklerimin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!