gözlerime yasak
mutluluğun ışıltısı
hayatın emri böyle
başım gözüm üstüne
yutkunmalarım hiç alışık değil
on beş gün oldu
uyku haliyle korkuyu
bilinçsizce yuttuğumuz
o zindan an'ın doğduğu mekâna döneli
ne bağırsaktan atılır müshil ile
Tanrı'm
ev di yemek di
bağ bahçe işleri
benlik değil ya
dememe gerek var mı
çok dedim de
içimdeki yangının
"sen" kaynaklı olduğunu
dedim mi acaba
o yangının fitiliyle
sevda ülkesi kurulduğunu
veda ettiğin
bu kaçıncı yaprak
ve sen hâlâ burdasın
sevgili ağaç
bak her giden
öyle bağlıydım ki sana
büyükçe bir aşkla
ölürdüm zaten uğruna
ölürdüm sesine
kelimelerine...
resmine...
iyidir iyi...
kötülerin yüzdesinin yüksek olması
sevgi sıcaklığının sıfırın altında seyretmesi
bağların ipsizligine bağlı kopan
ayrılık fırtınasına kapılan iyilerin
herkesle bir tutma beni demiştin bilmem hatırlıyor musun
bu iddia ile beni yanıltması gereken en çok da sen olmalıydın
yine haklı çıktım bak
sen herkes bile olamadın
son sohbetimiz gayet güzeldi
akabinde çekip gitmek yakıştı mı sana
geldin demek
hiç gitmedim ki desene
zaman ne de çabuk geçiyor derler
ben inanmıyorum bu cümleye
6 Şubat'ta geldin
ve yıktın ya gözle görülür ne varsa
hangi mevsimin
etkisiyle yazsam seni
"hep sen
sadece sen"
bağımlılığı yapar kalemim
Tanrım;
Kapılarını kalemime kapattığın günden beri şiir yazmadım. Şair öl dedin, öldüm... Son yazdığım mı?
O, o sadece bir ağıt... Şiir değil ki. O acı güne saygı duruşu idi. Yüreğimin acıyı vuruşu idi o.
Duvarların arkasında dur ve sakın çıkma dışarı dedin. Sus dedin, yazma dedin. Ev ...