Ağaya, paşaya minnetim yoktur.
Şu akılsız başım bana yetiyor.
Karnım aç bile olsa, gözüm toktur.
Şu azıcık aşım bana yetiyor.
Kirli eller koyuversin yakamı
Behey benim inek halkım!
Çıkarları salkım salkım.
El aleme verir talkım,
Soğrulacak meme misin?
Boş harcadın ömürünü,
Bana himmet verecek şu arifin
Kendine irfanı bari var mı ki?
Tacire benziyor, tavrı herifin
Bu alış-verişten karı var mı ki?
Esatirül evvelinden hikayet;
Varıp da ravzayı muhahharaya
Görüp de bahtiyar ölmek isterim.
Gonca gülü merhem edip yaraya
Derip de bahtiyar ölmek isterim.
Bin bir taksir ile geldim bu yaşa
Def edelim terör denen tafrayı.
İt besleme çek önünden sofrayı.
Atsın ülke karnındaki safrayı;
Kusmaktan başka çaresi yok bunun.
At zehri gebersin, havaya suya.
Çıkarmazlar ki sabaha,
Akşam bulan atar beni.
Gözetmeden yüksek paha.
Haraç mezat satar beni.
Yakıştırdı izzetine
Beynamazın özü boştur.
Ara yerde kabak gezer.
Ne konuşsa sözü boştur.
Gözlerinde çapak gezer.
Bahane, başka her defa,
Gel gel; her ne şekilde isen öyle gel;
Eğer kafir ve putperestsen söyle gel!
Bu dergah ümitsizlik yeri değildir.
Yüz kere tövbeni boz, tövbe eyle gel!
Yeşil Kubbe’de bulunan Mevlana’ya atfedilen ancak hiçbir eserinde yer almayan bu kıtayı Farsça aslından, anlamına sadık kalarak vezin ve kafiye düzeni içinde çevirdim.
Vardım Hakkın kapısına dayandım.
Lisanım tutuldu, söz bulamadım.
Edep ile yapısına dayandım.
Özür dilemeye yüz bulamadım.
Kızardı yüzüm de değişti çehrem.
Giyinmiş, kuşanmış, zülüf düzülmüş.
Bilmem ne hal olmuş, neye üzülmüş.
Aklı karışık, biraz da süzülmüz.
Sevdiğimin gözleri çakmak çakmak.
Habersizce çekip gittikten sonra,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!