Sızlanıp, tepinir, akıla zarar;
Lanet okur da belasını arar.
Kiminin figanı gökleri sarar.
Kiminin narası içinde olur.
Kiminin dertleri Eyyüb’e benzer.
Olmadı bana suya bir davet;
Vardım bulağın gözünden içtim.
Gördüm en yakınımdan adavet.
Ağıyı bir vefasız yüzünden içtim.
Satın aldım, köle ettim, Karun’u
Safsataya başlama,
Her gördüğün haşlama.
Keyif için taşlama;
İti incitme gönül.
Terbiye et tuz ile,
Keramet ehlinin daveti olmaz.
Açık bulur isen gel kapısına.
Kaçarsa fırsatı, avdeti olmaz.
Var-gel, tokmak ile çal kapısına.
Kendi hatıram ağı eden aşı;
Karşı bağ bizim olsa,
Yaprağı üzüm olsa.
Ben yükümü tutarım;
Girmeye yüzüm olsa.
Kitabı fikir eyle
Hikmete gözünü aç.
Mevla’yı zikir eyle
Nuruna yüzünü aç.
Dua et, ruha cila.
Koca karının teki
Yana yatıp oturur.
Öküz budu ondaki.
Bacak çatıp oturur.
Başında al yazması
Kırk kılıçlı zeybek çıktı meydana
Alem bilir, adlı-şanlı kör duman.
Başı tokmak, beli sanki merdane
Çatal yürek, dokuz canlı kör duman.
Sinsi durur, azamete bürünür.
Hocanın buzağıyı bırakıp da
kısrakla yarışmasının öyküsü
Hoca bindi kısrağı
Yorgaladı, eşkince.
Seyisleri, uşağı
Alkışladı, coşkunca.
Gözetledi uzağı
Geçti binbir tuzağı
Hazırlanan buzağı
Baka kaldı şaşkınca.
Gösterdi her hüneri
Toz duman meydan yeri
Suskundu yeni çeri
Demirlengin köşkünce.
Ses geldi rumdan, şamdan
Güller atıldı damdan
Yaygaracılar camdan
Sırıttılar pişkince
Seçti taştan pirinci
Hoca geldi birinci..
Pembe, kızıl, turuncu
Nal topladı, düşkünce.
Ağır toplar gülleler.
Dalkavuklu kelleler
Karasakal mollalar
Kutladılar taşkınca.
08.07.1996
Bu bir refahyol öyküsüdür.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!