’ Simiteee.. taze,gevrek simitlerim varrrr... ’
’ Ver bakalım bana şurdan bir simit ’ dedim.
’ Vereyim abi ’ derken, gözlerinin içi güldü,
İndirirken kendinden büyük tepsiyi, başından düşürdü,
Kalan sekiz, on simit de çamurun içine...
Başladı yerden bir bir toplamaya...
Gül endamlı bakışlım
Nerdesin canım aşkım
Seni bana vermeyen
Yıllara da dargınım
Dedi:
Diline kelepçe vurulmuş sanki,
Hem suskunsun, hem düşünceli.
Gözlerinden anlıyorum diyemediklerini.
Haydi itiraf et, sen birini seviyorsun.
ÇİÇEK
Ağustos sıcağında vurulmuştum.
Ansızın ve nasıl olduğunu anlayamadan...
Ayağında soğuk kuyu,
Kirli de olsa üstü başı,
Tertemiz huyu, suyu.
Elinde ağaç dalı,
Hayalleri masum, sıcak,
Çeviriyor dünyaları.
' İnsanın neresi acıyorsa canı oradadır.' demişler. Kimlerin dediği çok önemli değil. Önemli olan bu acıları hepimizin az çok çekmiş olması. Konu acı olunca, ilk aklıma gelen kelime de haliyle ‘’ iğne ‘’ oluyor. İğne kelimesi kadar bizi rahatsız eden başka hangi kelimeler vardır ki? Çocukluk yaşlarımızda başlayan bir korku bu. Koluma iğne yapacakları zaman daha iğnenin vurulmasını beklemeden, iğne acısını duyar gibi olur, sanki kolumda iğneyle dolaşacakmışım da acısı hiç geçmeyecekmiş gibi hislere bürünürdüm. Okul yıllarında iğne vurmak için beyaz önlükleriyle sınıflarımıza sağlık görevlileri gelir, sınıf öğretmenimiz kapıyı kapatır ve iğneden kaçışımıza mani olurdu. Kızlar bile kollarını açıp, korkusuzca iğnelerini olurken, benim sınıftan kaçıp gitmem yakışır mıydı? İğne girerken de, çıkarken de canım çok yanardı. Gözümü neden kapatıp, dişimi sıkardım ki? Bilmiyorum. Dişimi sıkardım dedim de, dişçiye gitmeyenimiz, diş çektirmeyenimiz de yoktur. Dişçi koltuğuna oturup iğne olmak fobisini hangimiz yaşamadı ki? Zamanla insan iğne acısına da alışıyor. Hele ki yaşamımızda o kadar acılar varken, gün geliyor iğne acısı devede kulak kalıyor. Hatta benim için iğne olmak zamanla fobi değil, hobi oldu.
Diş deyip de geçmemek gerekir, önemli bir konu. Bilmiyorum siz de dikkat ettiniz mi, bir insan için hayati önem taşıyan organlarımıza bağıntılı olarak atasözlerimiz ve deyimlerimizin sayıları da pek çoktur. Konuyu dişten açmışken, içinde "diş" kelimesi geçen deyimlerden bazıları: Diş geçirememek, diş geçirmek, diş gıcırdatmak, diş göstermek, diş kirası, dişe dokunur, dişinden tırnağından artırmak, dişini sıkmak, dişini sökmek, dişini tırnağına takmak, dişten artırmak vb. Atasözlerimize gelince; ‘’ Toprağı işleyen, ekmeği dişler. İyi gitmeyince kişinin işi, muhallebi yerken kırılır dişi. Dedesi koruk yer, torununun dişi kamaşır. Beleş atın dişine, yaşına bakılmaz. Sarımsak da acı ama evde lazım bir dişi ‘’ sayılabilir.
Dişlerimizin kıymetini ya çürüdüğünde ya da dişsiz kalan insanları gördüğümüzde anlıyoruz. Kendimi bildim bileli dişlerimi düzenli olarak fırçalarım. Sizde de oldu mu bilmem ama, dişimi fırçalamaktan dolayı zamanla bazı dişlerim hasar gördü ve çürümeye başladı. Çürümesin dişlerim diye özen gösterip düzenli olarak fırçalarken, diş fırçasına uyguladığım fazla basınçtan mı, yoksa diş fırçalama tekniğini doğru olarak bilmediğimden midir, alt çenemdeki üç dişim, zamanla çürümeye ve diş etlerimde açılmalar oldu. Diş doktorum gerekli müdahalelerde bulundu ve o bölgelere basit tabirle yama yapmak suretiyle dişlerimin çürümesini önledi. Önledi ama, ben o dişçi koltuğuna her oturduğumda öldüm öldüm dirildim sanki. Hayır, dişçi koltuğu fobisi değil benimkisi. Sağlık olunca konu, istedikleri kadar iğne vursunlar bana. Diş sinirlerim bir de normal şekilde uyuşsalar. Kuvvetli morfin yapılması gerek bana. Benimkisi çok farklı bir durum. Ben, bir isterik gibi bir değil, iki değil, üç iğne vurulmasını istemişimdir diş doktorlarından. Neden mi? Anlatayım:
Ne bileyim tadilat filan yapınca,
'' Çadır falan kurup dışarıda yatın, zordur bu işler,
Adam tutun çalışsın, eve de uğramayın '' dedim..
Ablam mimarmış, baltayı taşa vurdum iyi mi?
İç dekorasyondan ben anlarım, dış dekorasyondan o
desem, ya iç mimarsa?
Bu kopası ayaklarım hangi derdin peşinden gitmiş,
Kör olası gözlerim hangi cehennemin dibine düşmüş,
Bu kırılası ellerim hangi tabuta değmiş,
Hangi kor ateşte yanmış bedenim,
Ah ulan ben nasıl ah etmeyeyim,
Kimi öpmüş peki azgın denizlerle boğuşan dudaklarım...
DERLERDİ DE İNANMAZDIM
Ağaçlar, ayakta ölürmüş,
Derlerdi de inanmazdım.
Benim canım kara gözüm
Her şeyimsin aşkım, özüm
Yemin olsun sana sözüm
Yürek sesim dile geldi
Seninleyken dünya baldı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!