Varolan her şey sonludur (fânî’dir) , sonlu olan her şey ise ortadan kalkacaktır (küllü men aleyha fan) . Ancak, Varlık sonsuzdur ve kalıcıdır (bâkî’dir) .
Bir aşk perdesiyse üzerinde gölge olduğumuz, kalkmadan tadını almak lazım sevmenin, sevilmenin. Cihan çark eder bir nefes uğruna, güneş yolunu bilir, deryalar her daim hadlerine hakim, karalar bu kadar iyimserken bize ne oluyor da kibrimiz aşk çağlayanlarımıza bent oluyor. Aşk gerek insana. Aşk gerek ki meşk makbul olsun.
İbn Arabi’nin Vahdet-i Vücûd inancının dayanağı olarak ünlü eseri Fûsus el-Hikem dikkate alındığında, söz konusu inancını ifade eden bazı söz ve açıklamaları şunlardır;
'Bu kitap, nefis ârzularının münezzeh ve içine fesad karışmamış olan en küdsî makamdan indirilmiştir...ben ancak bana ilham olunan şeyi söyledim. (s:5)
Tanrı, mahlûkuna insan ile nazar kıldı ve onlara rahmet eyledi. Şu halde O ezelî olan insan, şekliyle hadîs, zuhur ve neş'eti bakımından ebedî ve daimdir. (s: 10)
Bineanaleyh biz O'nu gördüğümüz vakit kendi nefislerimizi görürüz ve O bizi gördüğü vakit kendi nefsini görür, (s: 1 9)
O (yani Adem) hem Hak, hem de Halk'tır (s:25)
Hakk'ı tenzih eden kimse ya câhildir, ya edebî noksan kimsedir...Çünkü Hak olan Mahlûk'ların hepsinde zuhur yani belirme vardır. Şu halde bütün mefhumlarda beliren O'dur. (s: 51,52)
Sen Hakk'ın sureti ve Hakk da senin ruhun olduğu olduğu cihetle sen Hakk için cismanî bir suret gibisin. O da senin cesedinin suretini sevk ve idare eden bir ruh gibidir (s:54) .
Alemin suretinden Hakk'ın ayrılması asla mümkün değildir (s: 55) .
Böyle olunca her bir Mâbud'da Allah'tan başkasına ibadet olunmadı (s: 62)
Sen yere gömüldüğün vakit O'nun içindesin, O senin zarfındır (s: 66)
Hz. Muhammed salla'llahu aleyhi ve sellem efendimiz Allah'a açlıkla vasıl olmustur. Ramazan ayında uzun bir müddet devam eden riyazatının yani aç kalısının son ayıdır. Bu uzun açlık devresinin son ayının 27. gecesi 'Allah'la bir olduğu anlamış' Kıymetinden dolayı da bu geceye Kadir Gecesi demiş. Arapca da 'kadr' kelimesi kıymet manasına geliyor.
O gece, o zamana kadar görmediği tecelliler müşahade etmiş. Ramazanin 28,29 ve 30. günlerinde o gördüğü Vuslat'ı ve müşahadeyi tefekkür ediyor, anlamaya ve hazmetmeye çalışıyor. Nihayet 30. günü meseleyi hallediyor, hakikati anlıyor. Hakikati anladığı ve bildiği bu geceye de 'arefe' diyor. Arefe arapcada 'bildi' demektir. Gürülüyor ki kadir ve arefe isimleri bile manidardır ve bir hakikatin ifadesidir.
Hz. Muhammed salla'llahu aleyhi ve sellem efendimiz, hakikati arefe günü anlayınca bayram yapmıştır. Bayram demek sevinmek demektir. insan malik olduğu birşeyin güzelliğini anlamadan ona sevinebilir mi? Hz.Muhammed salla'llahu aleyhi ve sellem efendimiz de hakikati anladıktan sonra sevinmiş, bayram yapmıştır.
Allah bizlere ramazanın hakiki manasını yaşamayı nasip etsin! Bayramımız şeker, kurban değil hakiki bayram olsun!
Bir çizgi çizmek istediğiniz zaman nokta ile başlarsınız. Önce, nokta oluşur, sonra noktayı uzatırsınız, noktalar sıralanır ve çizgi meydana gelir. Yatık bir çizgi ve onun kaynağı olan nokta...
Şartlanmalardan sıyrılmak hiç de kolay olmayan bir eylem, iç çekişme dediğimiz huzursuzlugun en başta gelen nedenlerinden biridir bu.
Kurtulmak isteriz bizi esireden şartlanmalardan ama o zaman kendinizi bir büyük bolşukta buluruz. Hiç tutunacak bir yer yoktur etrafımızda. Yine döneriz tutunacak dallarınıza, yani şartlanmışlıklarımıza.
Aslında hepimizin gereksinme duyduğu bu cesaret içimizde mevcut ama boşta kalmanın verdiği tedirginlik bizi bundan alıkoyar.
Allah’a varacak yegane yol, aşk ve sevgidir. Başka hiçbir yolu yoktur. Aşk, ana sütüne benzer. Ana sütü ile beslenmeyen çocuklar nasıl cılız kalır, hastalanır belki de ölürlerse, aşksız gidenlerde Allah’a varamazlar. Sadece riyazat ve tespihle gidenler, yolda kalırlar.
Peygamberler, kamiller neden etrafındakileri uyandırmaya çalışırlar? Çünkü insanlar onların vücutlarının azaları gibidir. Onların ahlaklarını, kendi ellerini, yüzlerini temizler gibi temizler.
Ben! Diyen, bir damladan başka bir şey değildir. Çünkü kendini denizden çekip ayırıyor. Damlanın içine girip de yıkanamayız. Neticede de, damla kurumaya mahkumdur. Damla olan insanlardan istifade edilemez. İstifade, ancak damlasını Deniz´e atıp deniz olanlardan edilir.
Duyuları hükmü altında yaşayan şaşkınlaşır.
Duyguları hükmü altında yaşayan dalgınlaşır.
Bedenin hükmü altında yaşayan hayvanlaşır.
Farkındalık içinde yaşayan aydınlanır.
Aklıyla hayatına yön veren özgürleşir.
Kur’an camide okunur, derler. Halbuki Kur’anı kahvelerde, meyhanelerde de okumalı ki oradakiler de istifade etsinler. Çünkü camiye gidenler zaten her gün dinliyorlar. İstifade etmişlerse etmişlerdir; edememişlerse, zaten edememişlerdir. Kur’an bir nasihattır; nasihat ise, nerede olursa olsun, hem söylenebilir, hem dinlenebilir.
Öğünme, gururunun meyvesidir. Bir ağaç, meyve vermeğe başladı mı, artık büyüyemez; gıdasını meyvesine verir. Öğünen insan da, sanatında, mesleğinde ileri gidemez.
Küçük köylerde çok fazla benlik ve dedikodu vardır. Köyler büyüyüp şehir oldukça dedikoduyu ve benliği hazmeder. İnsanlar da manen büyüdükçe gururlarını, benliklerini ve dedikoduyu hazmederler; yani hem dedikodu etmezler, hem de edileni hazmederler.
Kadınlık, erkeklik bir elbisedir. Allah, kimimize kadın, kimimize erkek elbisesi giydirmiştir. Kim ne derse desin. Hakikat meclisine erkekte gelir, kadında.
Hakikatte ne erkek vardır, ne kadın. Avrad derler ya; avrad, nefsine mahkum olan kimsedir, ister erkek olsun ister kadın.
Gülmek kolay, ağlamak zordur. İki şeker parçası kuru kuruya birbirine yapışmaz; fakat ıslatılırsa yapışabilir. Mâneviyatta de insanları birbirine gözyaşı birleştirir.
Büyüklük, seni büyük görenin karşısında küçülmektir. Bazı kimseler, hürmet gördükçe, daha beter şişerler. Halbuki için kan, dışın gündür. İki dakika sonra başına ne geleceğini bilemezsin; hani, nerede kaldı büyüklük?
Şeriat= Şeri at! Hakikatte, şeriat, yalnız kaideler, nizamlar topluluğu demek değil, asıl şeriat, nefisteki şerleri atabilmektir. Şeriatta maksat şeri-atabilmektir.
ferhat ile şirin
28.02.2009 - 17:52Ferhat sevgilisi Şirin için dağlar delmiş. Dağı da benlik (ego) olarak görürsek, bu dağı nasıl delmiştir? ... AŞK ile.
varlık
28.02.2009 - 17:47Varolan her şey sonludur (fânî’dir) , sonlu olan her şey ise ortadan kalkacaktır (küllü men aleyha fan) . Ancak, Varlık sonsuzdur ve kalıcıdır (bâkî’dir) .
Gerçekle Yüzleşmek
19.02.2009 - 14:59Bir aşk perdesiyse üzerinde gölge olduğumuz, kalkmadan tadını almak lazım sevmenin, sevilmenin. Cihan çark eder bir nefes uğruna, güneş yolunu bilir, deryalar her daim hadlerine hakim, karalar bu kadar iyimserken bize ne oluyor da kibrimiz aşk çağlayanlarımıza bent oluyor. Aşk gerek insana. Aşk gerek ki meşk makbul olsun.
muhiddin ibni arabi
06.09.2008 - 10:09İbn Arabi’nin Vahdet-i Vücûd inancının dayanağı olarak ünlü eseri Fûsus el-Hikem dikkate alındığında, söz konusu inancını ifade eden bazı söz ve açıklamaları şunlardır;
'Bu kitap, nefis ârzularının münezzeh ve içine fesad karışmamış olan en küdsî makamdan indirilmiştir...ben ancak bana ilham olunan şeyi söyledim. (s:5)
Tanrı, mahlûkuna insan ile nazar kıldı ve onlara rahmet eyledi. Şu halde O ezelî olan insan, şekliyle hadîs, zuhur ve neş'eti bakımından ebedî ve daimdir. (s: 10)
Bineanaleyh biz O'nu gördüğümüz vakit kendi nefislerimizi görürüz ve O bizi gördüğü vakit kendi nefsini görür, (s: 1 9)
O (yani Adem) hem Hak, hem de Halk'tır (s:25)
Hakk'ı tenzih eden kimse ya câhildir, ya edebî noksan kimsedir...Çünkü Hak olan Mahlûk'ların hepsinde zuhur yani belirme vardır. Şu halde bütün mefhumlarda beliren O'dur. (s: 51,52)
Sen Hakk'ın sureti ve Hakk da senin ruhun olduğu olduğu cihetle sen Hakk için cismanî bir suret gibisin. O da senin cesedinin suretini sevk ve idare eden bir ruh gibidir (s:54) .
Alemin suretinden Hakk'ın ayrılması asla mümkün değildir (s: 55) .
Böyle olunca her bir Mâbud'da Allah'tan başkasına ibadet olunmadı (s: 62)
Sen yere gömüldüğün vakit O'nun içindesin, O senin zarfındır (s: 66)
Vücûd âleminde ancak O vardır (s: 74) .
Varlıkta O'nu gören, O'dan başkası değildir (s:75) .
insan ve eşya isimleriyle anılan hep O'dur (s:76) .
Demek oluyor ki, tabiat âlemi bir aynada beliren suretlerdir. Hayır! belki de çeşitli aynalarda görülen tek bir surettir (s:81) .
Hakk'ın belirmesi benim vücûdumdadır. Bunun için biz Hakk'a göre kap gibiyiz (s:95) .
Ey nefsinde varlıkları yaratan! Sen halk ettiğin şeylerin hepsisin(s:105) .
Bir vakit olur ki, Kul şüphesiz Rabb olur. Başka bir vakitte de iftirasız kulluk derecesine iner (s:109) .
Herhangi bir mahlûkta Allah'tan şu eser vardır ve diğer mahlûkta bu şey vardır denilemez. Çünkü O ezelî varlık parçalanmayı kabul etmez (s: 111) .
Sen Kul'sun ve Tanrı'sın; kulluğun kimin kulu olduğunu bildiğin içindir (s:116) .
O herşeyi kaplamıştır (s: 118) .
Zaten yolda muhakkak olarak yürüyen Hakk'tır. Bilinen de ancak O'dur. (s: 156) .
Şu halde sen bir yönden düşünürsen benim sığınmam O'ndan O'nadır(s:164) .
Göz O'ndan başkasına bakmaz (s:167) ...
Hakikat ancak bizim bahsettiğimizdir. Buna inan ve bu meselede hâl ile bizim gibi ol (s:307) ...
ramazan
05.09.2008 - 14:49Hz. Muhammed salla'llahu aleyhi ve sellem efendimiz Allah'a açlıkla vasıl olmustur. Ramazan ayında uzun bir müddet devam eden riyazatının yani aç kalısının son ayıdır. Bu uzun açlık devresinin son ayının 27. gecesi 'Allah'la bir olduğu anlamış' Kıymetinden dolayı da bu geceye Kadir Gecesi demiş. Arapca da 'kadr' kelimesi kıymet manasına geliyor.
O gece, o zamana kadar görmediği tecelliler müşahade etmiş. Ramazanin 28,29 ve 30. günlerinde o gördüğü Vuslat'ı ve müşahadeyi tefekkür ediyor, anlamaya ve hazmetmeye çalışıyor. Nihayet 30. günü meseleyi hallediyor, hakikati anlıyor. Hakikati anladığı ve bildiği bu geceye de 'arefe' diyor. Arefe arapcada 'bildi' demektir. Gürülüyor ki kadir ve arefe isimleri bile manidardır ve bir hakikatin ifadesidir.
Hz. Muhammed salla'llahu aleyhi ve sellem efendimiz, hakikati arefe günü anlayınca bayram yapmıştır. Bayram demek sevinmek demektir. insan malik olduğu birşeyin güzelliğini anlamadan ona sevinebilir mi? Hz.Muhammed salla'llahu aleyhi ve sellem efendimiz de hakikati anladıktan sonra sevinmiş, bayram yapmıştır.
Allah bizlere ramazanın hakiki manasını yaşamayı nasip etsin! Bayramımız şeker, kurban değil hakiki bayram olsun!
Elif
02.09.2008 - 22:40Kur´an, Besmele`nin “B”si ile “B”nin altındaki Nokta`dan başlar.
“B”deki Nokta`nın uzamışı “Elif”dir! ... Elif`i yayıp uzatmışlar...
Nereden? ...
Nokta`dan! .
Bir çizgi çizmek istediğiniz zaman nokta ile başlarsınız. Önce, nokta oluşur, sonra noktayı uzatırsınız, noktalar sıralanır ve çizgi meydana gelir. Yatık bir çizgi ve onun kaynağı olan nokta...
Bismillah da 'B' ile başlar, 'Ben' de! .
'Ene' de Elif'le başlar.
ben
24.08.2008 - 14:00Şartlanmalardan sıyrılmak hiç de kolay olmayan bir eylem, iç çekişme dediğimiz huzursuzlugun en başta gelen nedenlerinden biridir bu.
Kurtulmak isteriz bizi esireden şartlanmalardan ama o zaman kendinizi bir büyük bolşukta buluruz. Hiç tutunacak bir yer yoktur etrafımızda. Yine döneriz tutunacak dallarınıza, yani şartlanmışlıklarımıza.
Aslında hepimizin gereksinme duyduğu bu cesaret içimizde mevcut ama boşta kalmanın verdiği tedirginlik bizi bundan alıkoyar.
Zor iş vesSelam.
hiçlik
23.08.2008 - 10:54Hiçliktir huzur, sessizliktir lisan
Ne hikmetse bunu unutuyor insan
Ne zaman dalıp meyil etsem dünyaya
Hapishanem olur mekan, gardiyanım olur zaman.
gerçekle yüzleşmek / sebahattin zorlu
sevgi
17.08.2008 - 15:31İnsanda birlik duygusu oluşmadan, başkalarını gerçekten sevemez. Birlik tam idrak edildiğinde ise, başkaları kalmaz!
sebahattin zorlu / gerçekle yüzleşmek
sevda
16.08.2008 - 21:23Bu yol sevdadan geçer,
Sevenler 'la' dan geçer.
aşk
16.08.2008 - 21:09Allah’a varacak yegane yol, aşk ve sevgidir. Başka hiçbir yolu yoktur. Aşk, ana sütüne benzer. Ana sütü ile beslenmeyen çocuklar nasıl cılız kalır, hastalanır belki de ölürlerse, aşksız gidenlerde Allah’a varamazlar. Sadece riyazat ve tespihle gidenler, yolda kalırlar.
dünya görüşü
16.08.2008 - 21:01Tasavvufu 'terk i dünya' zanneden, tasavvufu anlayamaz. Bilim gibi tasavvuf da terakki etti. Her şeyi öğren, bunu da öğren.
Terk bilinç boyutunda olur! Hakikat bilinç boyutunda yaşanır!
insan
16.08.2008 - 20:41Peygamberler, kamiller neden etrafındakileri uyandırmaya çalışırlar? Çünkü insanlar onların vücutlarının azaları gibidir. Onların ahlaklarını, kendi ellerini, yüzlerini temizler gibi temizler.
deniz
16.08.2008 - 20:31Ben! Diyen, bir damladan başka bir şey değildir. Çünkü kendini denizden çekip ayırıyor. Damlanın içine girip de yıkanamayız. Neticede de, damla kurumaya mahkumdur. Damla olan insanlardan istifade edilemez. İstifade, ancak damlasını Deniz´e atıp deniz olanlardan edilir.
farkındalık
16.08.2008 - 15:31Duyuları hükmü altında yaşayan şaşkınlaşır.
Duyguları hükmü altında yaşayan dalgınlaşır.
Bedenin hükmü altında yaşayan hayvanlaşır.
Farkındalık içinde yaşayan aydınlanır.
Aklıyla hayatına yön veren özgürleşir.
Gerçekle Yüzleşmek - Sebahattin Zorlu
nasihat
16.08.2008 - 15:24Kur’an camide okunur, derler. Halbuki Kur’anı kahvelerde, meyhanelerde de okumalı ki oradakiler de istifade etsinler. Çünkü camiye gidenler zaten her gün dinliyorlar. İstifade etmişlerse etmişlerdir; edememişlerse, zaten edememişlerdir. Kur’an bir nasihattır; nasihat ise, nerede olursa olsun, hem söylenebilir, hem dinlenebilir.
övünmek
16.08.2008 - 15:23Öğünme, gururunun meyvesidir. Bir ağaç, meyve vermeğe başladı mı, artık büyüyemez; gıdasını meyvesine verir. Öğünen insan da, sanatında, mesleğinde ileri gidemez.
dedikodu
15.08.2008 - 15:47Küçük köylerde çok fazla benlik ve dedikodu vardır. Köyler büyüyüp şehir oldukça dedikoduyu ve benliği hazmeder. İnsanlar da manen büyüdükçe gururlarını, benliklerini ve dedikoduyu hazmederler; yani hem dedikodu etmezler, hem de edileni hazmederler.
hayret etmek
15.08.2008 - 15:38Hz. Adem´in anasız babasız olmasına hayret etmeyen insan, Hz. İsa´nın babasız dünyaya gelmesine şaşırmıştır.
kadın
15.08.2008 - 15:36Kadınlık, erkeklik bir elbisedir. Allah, kimimize kadın, kimimize erkek elbisesi giydirmiştir. Kim ne derse desin. Hakikat meclisine erkekte gelir, kadında.
Hakikatte ne erkek vardır, ne kadın. Avrad derler ya; avrad, nefsine mahkum olan kimsedir, ister erkek olsun ister kadın.
acı
15.08.2008 - 15:18Acılar, insanı gördüğü kabustan tekmeyle uyandırmaya çalışan adama benzer.
gözyaşı
15.08.2008 - 15:13Gülmek kolay, ağlamak zordur. İki şeker parçası kuru kuruya birbirine yapışmaz; fakat ıslatılırsa yapışabilir. Mâneviyatta de insanları birbirine gözyaşı birleştirir.
ego
15.08.2008 - 14:47Büyüklük, seni büyük görenin karşısında küçülmektir. Bazı kimseler, hürmet gördükçe, daha beter şişerler. Halbuki için kan, dışın gündür. İki dakika sonra başına ne geleceğini bilemezsin; hani, nerede kaldı büyüklük?
şeriat
15.08.2008 - 14:44Şeriat= Şeri at! Hakikatte, şeriat, yalnız kaideler, nizamlar topluluğu demek değil, asıl şeriat, nefisteki şerleri atabilmektir. Şeriatta maksat şeri-atabilmektir.
Toplam 90 mesaj bulundu