Sait Diyapoğlu Adlı Üyenin Nedir Yazıları - A ...

  • eylül

    14.04.2004 - 21:31

    illa hazan ve hüzün.. beni içinde doğuran en şiirsel ay...eylül bir ay ismi değil de sanki çok güzel bir sesten dinlenen bir ezgi gibi...ezginin günlüğü'nün nefis şarksının en güzel yeri: 'kaç kara eylül geçti dönmedin geri / utanıyor şimdi bak rüzgarlar bile...'
    ben ölürsem akşamüstü ölürüm, demiş ya edip cansever üstad; ben de ölürsem eylülde ölürüm...

  • ahmet telli

    13.04.2004 - 15:15

    'yoruldum gereklilik kipinde yaşamaktan...'

  • charles bukowski

    13.04.2004 - 14:48

    şu sıralar başlayan istanbul film festivali'nde bir buçuk saatlik belgeselini izleyebileceğiz.

  • oscar wilde

    11.04.2004 - 20:32

    daha da ilginci şudur ki; wilde, ona sırtını çeviren ve ona zindanda o uzun mektubu yazdıran gençten zindan çıkışı yine vazgeç(e) mez.. ömrünün sonu onunladır.. deha ve traji..

  • sezai karakoç

    11.04.2004 - 20:28

    Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine derim başka da bir şey demem.. ne muhteşemdir sonu... 'yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır...'

  • özdemir asaf

    09.04.2004 - 22:39

    'çağırdım geldiler
    oturmasalar ölürdüm
    oturdular öldüm
    anlamadılar...'

  • nilgün marmara

    09.04.2004 - 22:36

    dünyanın arka bahçesinde.. ismi bile şiirsel değil mi? marmara:acılar denizi.. gitmeseydin be nilgün...

  • neşet ertaş

    09.04.2004 - 22:30

    'batılım sen oldun, zahirim sensin
    evvelim sen oldun, ahirim sensin...' bunun sonrasında konuşmaya ne hacet.. üstad.. gönül adamı..

  • mersin

    09.04.2004 - 22:29

    duvara karşı'da cahit'in (birol ünel) 'meğsin' diye diye telaffuz ettiği, filmin başında hiç tahmin edilmeyeceği şekliyle, sonunda çağlar turizm otobüsüne binip yalnız, yapayalnız gittiği şehir.. benim on beş günlüğüne gidip anca -bir bakış üzerine- on beş dakika kaldığım ve şu anda içinde ömrümden yedi yıl götürmüş birinin yaşadığı ve içim hep, hep sızlatacak küçük akdeniz kenti.. denizinin tuzu ve kokusu çok kendine hastır ve beni o şehre ancak o koku çağırır.. mersin.. sarı- sıcak...

  • Vladimir Mayakovski

    09.04.2004 - 22:24

    'sev beni lili'

  • çeşmi siyahım

    09.04.2004 - 22:20

    sermayem derdimdir
    servetim ahım

  • oscar wilde

    09.04.2004 - 22:13

    de profundis'ini ilk baskılarından birinden okumuştum. kitap baştan sona bir mektuptu. evli, soylu o. wilde mektuplaşarak tanıştığı bir hemcinsiyle girdiği ilişkinin sonrasında her şeyini yitirir, ilişki yaşamış olduğu gencin babası tarafından zindana bile attırılır. o 'genç' de ona sırtını döner ve de profundis, zindandan o gence yazılımış uzun bir mektup, baladdır. çok iyi bir yazar, oyun yazarı ve önemli bir düşünürdür. bence andre gide'in corydon'u okunduktan sonra çok daha iyi anlaşılabilecek bir kişliktir.

  • fuzuli

    28.03.2004 - 15:24

    sultan-ı şuaradır. üç dili (türkçe, farsça, arapça) bu kadar kıvrak, bu kadar güzel ve yerinde kullanan çok azdır hatta yoktur. sanatlı söyleyişin, imgenin, şiirin sultanıdır. fuzûlî mahlasını seçerkenki kaygısı bütün şairlere ve insanlara ders olacak niteliktedir. derler ki; 'ey mehmet neden bu mahlası seçtin, insanların seni ayıplayacağından korkmadın mı? ' o da der ki; 'şiir yazmaya başladığım sırada bir mahlas seçme zaruriyetim doğdu. ama baktım ki benden öncekiler bütün mahlasları kapışmışlar. ben de dedim ki öyle bir mahlas seçmeliyim ki hiç kimsede olmasın. bunun iki sebebi vardı. eğer kötü şiir yazarsam bu mahlası diğer anlamıyla kullanan şair yücelir ve derler ki bu adam fuzuli(boş, işe yaramaz) şeyler yazmış. ama eğer yazdıklarım gönlümce olursa, o zaman da derler ki bu adam faziletli (fuzûl'un diğer manası) şeyler yazmış, söylemiş. böylece mahlas paylaşma kaygım da kalmadı.'

    'bende mecnûn'dan füzûn âşıklık istidâdı var
    âşık-ı sadık benem, mecnûn'un ancak adı var'

  • zahid

    28.03.2004 - 15:12

    divan edebiyatında 'kaba sofu' olarak nitelendirilen ve sık kullanılan bir mazmundur. rind'lerin en büyük düşmanıdır ve şairler zahidlerle çok uğraşmışlardır.

  • zahid

    28.03.2004 - 15:10

    'ey zahid, şaraba eyle ihtiram
    insan ol cihanda, bu dünya fâni
    ehline helaldir, na-ehle haram
    biz içeriz bize yoktur vebali

    sevap almak için içeriz şarap
    içmezsek oluruz düçâr u azap
    senin aklın ermez bu başka hesap
    meyhanede bulduk biz bu kemali'

  • kemal burkay

    28.03.2004 - 15:07

    sezen aksu'nun nefis yorumuyla taçlanmış 'gülümse' şiirinin şairi ve psk adlı bir örgütün avrupa'da yaşayan (zorunda bırakılan) lideridir. sözlerini yazmış olduğu şarkı en son vizontele tuuba'da yeniden insanlara hatırlatılmıştur ve bence bu bahar günlerine en çok yakışan şarkılardan biridir.
    'belki şehre bir film gelir.'

  • kandil gecesi

    28.03.2004 - 15:02

    'kandil geceleri kandil oluruz
    kandilin içine fitil oluruz
    hakk'ı göstermeye delil oluruz
    fakat kör olanlar görmez bu hali'

  • orhan pamuk

    28.03.2004 - 02:00

    pop kültüre ve best sellerlara karşı özel antipatimden dolayı uzun bir zaman uzak kaldığım ve anca geçen sene okul arkadaşımın verdiği kitabı sırf ayıp olmasın kaygısıyla okuduğum ve böylece hayal alemine-düş dünyasına vakıf olduğum türk romanının belki de en çok tenkit edilen, en çok yerilen-övülen ve kitabı bunca çok satıp en az okunan yazarıdır.. ayıp olmasın diye okuduğum kitabı sessiz ev'di ve gece on ikide başladığım kitap sabah altıda sonu getirilerek bitmişti..kanım donmuştu kitabın beni çok şaşırtan sonunda.. akabinde de gerisi geldi zaten; cevdet bey ve oğulları, benim adım kırmızı, yeni hayat, beyaz kale, kar, öteki renkler, istanbul ama ille de kara kitap.. baştan sona hakikatten 'kara' olan bir kitaptır ki bence sabırlı ve dikkatli okurun çok muhteşem tatlar alacağı bir kitaptır.. tenkit de, yergi de abartılmadan ama sabırla okunması gereken ve her kitapta bir şekilde oğuz atay-yusuf atılgan ikilisine selam çakan bir yazardır bence...

  • friedrich wilhelm nietzsche

    28.03.2004 - 01:48

    'tanrı öldü.' nietzsche

  • virginia woolf

    28.03.2004 - 01:42

    dalgalar, dalgalar, dalgalar.. bir başyapıttır, dönüp dönüp okunası bir kitaptır ve virginia en az kendi kahramanları kadar şiirsel bir hayat yaşamıştır.. ömrünü cebine doldurduğu taşların yardımıyla bir gölün dibinde noktalamıştır..

  • divan edebiyatı

    28.03.2004 - 01:20

    'pâyın sadası gelse de, sen hiiiiiiiiiiiiiç gelmesen..'

  • zeki demirkubuz

    27.03.2004 - 12:19

    uzun süre beklenen filmi bekleme odası'nda yine izleği üzerinden hareket etti. filmin kahramanı bir yönetmendi.. hem de demirkubuz'a yakın içsel sıkıntıları olan, onun kaygılarını taşıyan ve dostoyevski'nin suç ve ceza'sını çekmeye çalışan bir yönetmen.. bunca benzerlikten-aynılıktan sonra filmde kim oynayabilirdi? evet filmin yönetmen karakteri de zeki demirkubuz.. eleştirmenler bu yaz beklediklerini bulamadılar bekleme odası'nda. antalya'dan da ödülsüz döndü. ve gişede onlarca hatta yüzlerce 'bomboş' film varken, bekleme odası anca beş-altı sinemada gösterime girebildi.. popüler kültüre, bütün bu sığlıklara lanet etmek yine onların bize kıs kıs gülmesini mi sağlıyor bilmiyorum ama içimden ve dışımdan en ağza alınacak küfürleri savuruyorum hepsine..masumiyet ilk sıraya alınarak bütün demirkubuz külliyatı izlenmeli..

  • cıwan haco

    27.03.2004 - 12:11

    cıwan, özel isim olarak da çok fazla sevdiğim bir isimdir.ama tabii ki sıfatı şarkıcı-sanatçıyı fazlaca aşmış cıwan haco'nun bu ismi mahlas(takma ad,rumuz) olarak seçmemde en önemli etkendi..en yakın arkadaşımın doğacak olan çocuğuna bu ismi takacaktık ve bavé Cıwan(Cıwan'ın babası) diye çağırmaya başlamıştık zaten.kızı oldu biz de adını cıwan'ın kızkardeşi dilber ve kızı lorin olarak koyduk..bütün hayatıma müdahale etmiş tanrısal bir adamdır benim için cıwan haco..gula sor'un altıncı şarkısı olan CAN'ı (abartmıyorum) gecede atmış-yetmiş defa dinlemişliğim çoktur..

  • zeki demirkubuz

    25.03.2004 - 23:54

    şimdiye kadar beni en çok sarsmış filmin (masumiyet) yönetmeni..biyografisinde işportacılık yaptığına, ferdi tayfur ve arabesk hayranlığına, bırakıp bırakıp okuduğu okullara, film arkası ilginçliklerine, dostoyevski hayranlığına(tıkanmışlığına, saplantısına, şiirsel hastalığına) , filmlerinde kullandığı ona ait mekanlara rastlayabilirsiniz..bence bohem, ama bohem olduğu kadar da ilginç bir taşralılık sergileyen ve bu iki tezatı kesinlikle omzu dik-sırıtmadan taşıyan çok kendine has bir karakterdir..birkaç filminde başak köklükaya'yı oynatmıştır..onun oyuncuları hakikaten 'oynar'.çünkü yapacak başka bir şey şansı tanımaz.haluk bilginer, derya alabora, güven kıraç üçlüsünün oynadığı masumiyet'te kırda, haluk bilginer'in güven kıraç'a aşkını anlattığı bir yedi-sekiz dakika vardır ki bence türk sinemasının en muhteşem tiradıdır..kağıda değil de negatiflere şiir yazan bir 'yabancı'dır..çok sevdiği albert camus'nun yabancı'sı hem de..

Toplam 65 mesaj bulundu