Kanatları yorgun düşmüş
Ve tünemişken bir kestane ağacının dalına
Çocuklarca taşlanmış kuş hüznü var içimde
Her çocuk masum değil bu çağda, bu coğrafyada …
Çocukların bile acımasızlığı kaldı bana …
Sen de öyle gelmişsin
geç de sayılmazsın erken de
ikisine de yetişilir nasılsa sonunda
yetişmişsin, hem zaman senin değil burada
hem zamanda bir yerin de olmayacak burada
ister aç ister katla kanatların gibisin
kanatlarından başka bir evin de yok burada
kanatların kadar açık bu göğün altında
Gurbet açık zamanda bir deniz
hadi misafir sayalım kendimizi onun vapurunda
hem eski turnalar gibiyiz hala
kendi kanatlarına misafir
hem saklana saklana yenisi yok sözler gibiyiz
bizden başka misafiri de yok ama
yine de yolcu gibi davranır bu deniz insana
gurbetten bir kuş mu gelmiş şehir uyuyor
senin kanatlarınla uyanacak şehir bu değil
güvercinin denizi geçtiği şiir bu değil
Deniz ökse, vapur avcı görünür
çocuk Anadolu'nun kara donlu güvercinine
senden sonra da bilmem ki çocuk mu Anadolu
son güvercinini yitirmiş de hala demli uykuda
kasabaların horladığı vakitsiz uykularda
uykusu sarışın, şiiri bun bir Turgut Uyar kalmadı
Cemal Süreya da yok ki bir abi arasan burada
sana çok uzun bir öğlesonuydu Turgut Uyar
sıkıntısını mı kıskanırdın: Şu kasaba bir içine baksa
sen kanatlarını toplayıp otursan da coğrafya uçsa
sınıftan!
Dul coğrafya gidecek evi mi vardı
Turgut Uyar ın tozlu şiirinden başka ?
Sımsıcak konuşurdun konuşunca
ırmak gibi rüzgar gibi konuşurdun
yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki
çiğdemler güller mor menevşeler açardı
Sımsıcak konuşurdun konuşunca
Hâlâ koynumda resmin
Dağları anlatırdın ve dostluğu
bir ceylan gibi sekerdi kelimeler
Sesini duymasam çölleşirdi dünya
dağlar yarılır ırmaklar kururdu
bulutlar çökerdi yüreğime
Hâlâ koynumda resmin …
-ve nihayet ikimiz
kaçtığımız aşkların toplamıyız-sokakta yaralı bir it koşturuyor
iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç
milyon yıldır tutmadın ellerimi. benimle çıkmıyorsun
bu yolculuğa. ve ben sırf bu yüzden yenilebilirim.bu resimden çıkıp gidiyorum. seni isteyen yanım
ölümsüz yanımdır. bulutsuz da yağan nedir? şimdi
öğreniyorum ki, gözyaşi! bu resimden çıkıp
gidiyorum. seni isteyen yanım aşk yanımdır.babam romantik bir aşiret savaşçısıydı. çapraz fişeklik
duyardım yüzümde ona sarıldığım zaman. sonrası
jandarmalardı. ağıt kadınlardı. mezarlardı. o gün
bugündür sayrıyım. çünkü insan öldüğü yaşta kalır.babam elin eskilerini giyerdi. ben bu yüzden ezik
olurum bayram sabahlarında. yani bir sömürgede
doğan kırılgan olur. çünkü insan öldüğü yaşta..
Kederliyim, gölgesinin terk ettiği bir kasaba kadar yorgunum, kanatları
gurbette bir güvercin gibiyim
senin yerineyim, sıkıntını yazmak kaldı bana
Bugün paçalı bir güvercin gördüm
çocuk Anadolu böyle avunamaz bir daha
bilmem ki nesiyim o güvercinin
artık nereye uçsa göğü benim içimdir
nereye konsa o güvercinin yerlisiyim
Yuvasında ilk kez uçan serçe gibi telaşlı,
Şafakta kuzulamış karaca gibi baygın,
Ulaşınca çılgınlığa kırılan dallarda ömrün
Yanarak uğuldayan
Yanarak uğuldadığım...
Yine daldım da kendi düşüme
Hasretin kanayışı bitermiş sandım...
Beni şiirler bağışlasın!
Bir sonbahara evrilirken zaman
Varlığında süzülen umuda tutunurdu kuşlar
Bir çiçeğin kuruyan yapraklarını öperdi bakışların
Gelecek kışa inat.
Ve şimdi
Bahara uçan bütün kuşlar şâhittir
Uzun uzadıya sustuysam eğer hazana
Ve ertelediysem sana gelmeleri
Bil ki
Baskın yemiş yüreğimde
Açacak tek bir çiçek kalmadığındandır.
Oysaki
Eski bir kitabin son sayfası gibi
Buruşturup attığın yüreğimde
Kafiyeleri AŞK ile dans eden
Şiirler biriktirmiştim sana
Dizelerine yangın düşürdüğün
O şiirler şâhittir yandığıma …
Ve sen yine bilmelisin ki
Sana açacak tek bir çiçeğim kalmadı artık
Gelecek baharda …
…
Bu ağıdı öldüğün için söylemiyorum
Sen ölmedin Rüveyda; at vuruldu; ben öldüm
Her hamlesi bir tabut şimdi bakışlarının
Yıkayıp kefenledin; mehtabına gömüldüm
Her iklime kanatlı bir haberci salsınlar
Çağır âşıklarını; namazımı kılsınlar
Duysun âlem ateşin dağı erittiğini
Bu illetin taşları bile çürüttüğünü
Gözlerin bir muamma senin
İki rengi var şimdiye kadar görebildiğim
Akşamüstü kızıllığını karanlığa boyayan
Şehrin ışıklarını bir canavar gibi yutan sonsuz gece renginde…
Bir de …
Dünya’ ya kırk yıllık hatır bırakan bir fincanın kahvesinde…
Hepimiz
Her vakit sevecek yaştayız …
Bir şiiri
Tanımadığımız bir çocuğun gülümseyişini
Ya da mesela
Üstümüzdeki gömleğin düğmelerini…
Peki kim sevebilir ki bizim huysuz ve aksi halimizi.?
…
Gönlümün kahrın ile ihtiyar olduğunu
Sigaramı sessizce yaktığım gün hatırla
Bilemezsin içimde bir denizdir yaşamak
Sen denizin en uzak noktasında şen şakrak
Ben kırgın dalgalarla avunurum derinde
Gemilere yosunlu mendiller bağlayarak
Nereden bileceksin fesleğen köklerinin
Hecai bulutlardan bıkıp usandığını
Ansızın kayıveren yıldızların ardında
Vuslatı bekleyen bir kalbin yandığını
Mağlup mu desem mahçup mu
Ama ikisi de değil
Ben garip sen güzel
Dünya umutlu
Öyle bir tuhafım bu akşamüstü
Sevgilim
Canavar götürür gibi
Iki yanım
Iki süngü
Ahmed ARİF
Ben ençok seni götürdüm giderken
Aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları
Yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı
Kutsal kitabımdı ziyan edilmiş sevgililer atlası
Ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi
Benim sevmeye engel evcil acılarım vardı
adamın ağzı
kanserdi.
geçirdiği ameliyatlar ve gördüğü
ışın tedavileri
çene kemiğini eritince
tel takmışlardı
çenesine.
bir bebeğin altını
değiştirir gibi
hergün
altını değiştirirdi
karısının.
durumundan dolayı
araba süremediği için
hastaneye taksi ile
gider,
konuşmakta zorlandığı için
adresi kağıda yazardı.
son ziyaretine
bir ameliyat daha
gerektiğini söylediler
ona; sol
yanağının ve dilinin
biraz daha temizlenmesi gerekiyordu.
eve döndüğünde
karısının altını değiştirdi,
fırına dondurulmuş hazır yemeklerden
koydu, akşam haberlerini
izledikten sonra
yatak odasına gitti, silahı
aldı, karısının şakağına
dayadı ve ateşledi.
kadın soluna
yığıldı, adam
kanepeye
oturdu,
namluyu ağzına soktu ve
tetiği çekti.
silah sesleri komşuları
harekete geçirmedi.
daha sonra fırında
yanan yemeğin kokusu
geçirdi.
biri geldi, kapıyı
omuzlayarak açtı ve gördü
çok geçmeden
polisler gelip
işe koyuldular, bazı şeyler
buldular:
bakiyesi bir dolar on dört sent olan
bir tasarruf hesabı defteri
sonuca vardılar
intihar.
üç hafta sonra
iki yeni kiracı
taşındı daireye:
Ross adında
bir bilgisayar mühendisi ile
bale eğitimi alan
karısı Anatana.
yükselme eğiliminde
çiftlerden biri gibi
görünüyorlardı
Her tekrarla savrulur insan Bilmediği uçsuz bucaksız yarınlara Zamana tutunmuştur ayrılık Hayatın kazasında Kılmayı bilenler içindir vuslat Bilmeyenler için ezâ Yan yan hep aynı ateş Atlama boşuna Gövdeyi tetik ...
nasılsın
24.05.2023 - 10:28Kanatları yorgun düşmüş
Ve tünemişken bir kestane ağacının dalına
Çocuklarca taşlanmış kuş hüznü var içimde
Her çocuk masum değil bu çağda, bu coğrafyada …
Çocukların bile acımasızlığı kaldı bana …
Sen nasılsın ?
anlatmak
16.05.2023 - 18:17Sen de öyle gelmişsin
geç de sayılmazsın erken de
ikisine de yetişilir nasılsa sonunda
yetişmişsin, hem zaman senin değil burada
hem zamanda bir yerin de olmayacak burada
ister aç ister katla kanatların gibisin
kanatlarından başka bir evin de yok burada
kanatların kadar açık bu göğün altında
Gurbet açık zamanda bir deniz
hadi misafir sayalım kendimizi onun vapurunda
hem eski turnalar gibiyiz hala
kendi kanatlarına misafir
hem saklana saklana yenisi yok sözler gibiyiz
bizden başka misafiri de yok ama
yine de yolcu gibi davranır bu deniz insana
gurbetten bir kuş mu gelmiş şehir uyuyor
senin kanatlarınla uyanacak şehir bu değil
güvercinin denizi geçtiği şiir bu değil
Deniz ökse, vapur avcı görünür
çocuk Anadolu'nun kara donlu güvercinine
senden sonra da bilmem ki çocuk mu Anadolu
son güvercinini yitirmiş de hala demli uykuda
kasabaların horladığı vakitsiz uykularda
uykusu sarışın, şiiri bun bir Turgut Uyar kalmadı
Cemal Süreya da yok ki bir abi arasan burada
sana çok uzun bir öğlesonuydu Turgut Uyar
sıkıntısını mı kıskanırdın: Şu kasaba bir içine baksa
sen kanatlarını toplayıp otursan da coğrafya uçsa
sınıftan!
Dul coğrafya gidecek evi mi vardı
Turgut Uyar ın tozlu şiirinden başka ?
H.Ergülen
Birine Seslenin
15.05.2023 - 13:45Sımsıcak konuşurdun konuşunca
ırmak gibi rüzgar gibi konuşurdun
yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki
çiğdemler güller mor menevşeler açardı
Sımsıcak konuşurdun konuşunca
Hâlâ koynumda resmin
Dağları anlatırdın ve dostluğu
bir ceylan gibi sekerdi kelimeler
Sesini duymasam çölleşirdi dünya
dağlar yarılır ırmaklar kururdu
bulutlar çökerdi yüreğime
Hâlâ koynumda resmin …
A.Telli
serbest kürsü
12.05.2023 - 19:51-ve nihayet ikimiz
kaçtığımız aşkların toplamıyız-sokakta yaralı bir it koşturuyor
iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç
milyon yıldır tutmadın ellerimi. benimle çıkmıyorsun
bu yolculuğa. ve ben sırf bu yüzden yenilebilirim.bu resimden çıkıp gidiyorum. seni isteyen yanım
ölümsüz yanımdır. bulutsuz da yağan nedir? şimdi
öğreniyorum ki, gözyaşi! bu resimden çıkıp
gidiyorum. seni isteyen yanım aşk yanımdır.babam romantik bir aşiret savaşçısıydı. çapraz fişeklik
duyardım yüzümde ona sarıldığım zaman. sonrası
jandarmalardı. ağıt kadınlardı. mezarlardı. o gün
bugündür sayrıyım. çünkü insan öldüğü yaşta kalır.babam elin eskilerini giyerdi. ben bu yüzden ezik
olurum bayram sabahlarında. yani bir sömürgede
doğan kırılgan olur. çünkü insan öldüğü yaşta..
Selim Temo…
Kent Şarkıları
09.05.2023 - 09:06Kederliyim, gölgesinin terk ettiği bir kasaba kadar yorgunum, kanatları
gurbette bir güvercin gibiyim
senin yerineyim, sıkıntını yazmak kaldı bana
Bugün paçalı bir güvercin gördüm
çocuk Anadolu böyle avunamaz bir daha
bilmem ki nesiyim o güvercinin
artık nereye uçsa göğü benim içimdir
nereye konsa o güvercinin yerlisiyim
Haydar Ergülen…
Sonra dedim ki
29.04.2023 - 20:33Sen henüz kovulduğun kapılarda ölmedin
O Celali uykudan uyanmadın, uyanma
Düşlerimin rengine boyanmadın, boyanma..,
N.Genç
Sürgit
29.04.2023 - 00:22Yuvasında ilk kez uçan serçe gibi telaşlı,
Şafakta kuzulamış karaca gibi baygın,
Ulaşınca çılgınlığa kırılan dallarda ömrün
Yanarak uğuldayan
Yanarak uğuldadığım...
Yine daldım da kendi düşüme
Hasretin kanayışı bitermiş sandım...
Beni şiirler bağışlasın!
N.Behram
şu an ne dinliyorum
21.04.2023 - 00:49Bir sonbahara evrilirken zaman
Varlığında süzülen umuda tutunurdu kuşlar
Bir çiçeğin kuruyan yapraklarını öperdi bakışların
Gelecek kışa inat.
Ve şimdi
Bahara uçan bütün kuşlar şâhittir
Uzun uzadıya sustuysam eğer hazana
Ve ertelediysem sana gelmeleri
Bil ki
Baskın yemiş yüreğimde
Açacak tek bir çiçek kalmadığındandır.
Oysaki
Eski bir kitabin son sayfası gibi
Buruşturup attığın yüreğimde
Kafiyeleri AŞK ile dans eden
Şiirler biriktirmiştim sana
Dizelerine yangın düşürdüğün
O şiirler şâhittir yandığıma …
Ve sen yine bilmelisin ki
Sana açacak tek bir çiçeğim kalmadı artık
Gelecek baharda …
Alıpbaşını uzaklara gitmek isteyenler kulübü ;)
20.04.2023 - 22:42Ne zaman bayram olsa
Çocukluğumun
Naylonla kapatılmış penceresinden
Soğuk girer içerime…
Bayramın hüznü de kutlu olsun …
nasılsın
17.04.2023 - 15:57Üstüne
Azrail’in gölgesi düşmüş ruh gibiyim
Kefene sarılan ben
Mezarda yatan ben
Başucunda ağlayan ben
Bu kaçıncı yas tutuşum
Bu kaçıncı ölüşümdür …
Üstümü örten hüznün bahçesi
Sen Nasılsın ..?
Çavreş
15.04.2023 - 23:30Gözlerin içimde yağmur sonrası
Gökkuşağı gülümsemesi
Renklerinin bittiği yerde
Kara tohumlar ekersin umudun tarlasına …
Sonra dedim ki
15.04.2023 - 00:18…
Bu ağıdı öldüğün için söylemiyorum
Sen ölmedin Rüveyda; at vuruldu; ben öldüm
Her hamlesi bir tabut şimdi bakışlarının
Yıkayıp kefenledin; mehtabına gömüldüm
Her iklime kanatlı bir haberci salsınlar
Çağır âşıklarını; namazımı kılsınlar
Duysun âlem ateşin dağı erittiğini
Bu illetin taşları bile çürüttüğünü
Nurullah Genç
Sonra dedim ki
13.04.2023 - 10:31Duman çöktü güneşin sitem aynalarına
Aralandı perdeler; şimdi sessiz değilim
Dertliyim, viraneyim, ben bir aziz değilim
Azizler tohum eker sevgi tarlalarına
Nurullah Genç
Çavreş
12.04.2023 - 22:14Gözlerin bir muamma senin
İki rengi var şimdiye kadar görebildiğim
Akşamüstü kızıllığını karanlığa boyayan
Şehrin ışıklarını bir canavar gibi yutan sonsuz gece renginde…
Bir de …
Dünya’ ya kırk yıllık hatır bırakan bir fincanın kahvesinde…
Çavreş
12.04.2023 - 00:04Hepimiz
Her vakit sevecek yaştayız …
Bir şiiri
Tanımadığımız bir çocuğun gülümseyişini
Ya da mesela
Üstümüzdeki gömleğin düğmelerini…
Peki kim sevebilir ki bizim huysuz ve aksi halimizi.?
zaman
11.04.2023 - 16:38Kaybolur hayatın tarifsiz ahengi
Zaman bir tablodur düşer duvarlardan
Düşüncemi aşan gizli bir mimari
Yükselir sonsuzluk manzaralarından
Yaslasam başımı hatıralarıma
Bir şah damar gibi vuruyor hayaller
Vuslat bilemem ki hangi rüyalarda
Ayrılıktan şimdi üşür durur eller
Bir yağmur sonrası gurbetimde akşam
Ruhumun dinmeyen nedametleridir
Ağarmış saçında eskiyen şu zaman
Sonsuza dökülen gizemli bir nehir
….
Eşref Ziya
Sonra dedim ki
09.04.2023 - 15:47…
Gönlümün kahrın ile ihtiyar olduğunu
Sigaramı sessizce yaktığım gün hatırla
Bilemezsin içimde bir denizdir yaşamak
Sen denizin en uzak noktasında şen şakrak
Ben kırgın dalgalarla avunurum derinde
Gemilere yosunlu mendiller bağlayarak
Nereden bileceksin fesleğen köklerinin
Hecai bulutlardan bıkıp usandığını
Ansızın kayıveren yıldızların ardında
Vuslatı bekleyen bir kalbin yandığını
…
Nurullah Genç
Kent Şarkıları
09.04.2023 - 11:29Mağlup mu desem mahçup mu
Ama ikisi de değil
Ben garip sen güzel
Dünya umutlu
Öyle bir tuhafım bu akşamüstü
Sevgilim
Canavar götürür gibi
Iki yanım
Iki süngü
Ahmed ARİF
Alıpbaşını uzaklara gitmek isteyenler kulübü ;)
09.04.2023 - 01:21Ben ençok seni götürdüm giderken
Aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları
Yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı
Kutsal kitabımdı ziyan edilmiş sevgililer atlası
Ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi
Benim sevmeye engel evcil acılarım vardı
Yılmaz Erdoğan…
nasılsın
07.04.2023 - 17:53Umudum
Hasretimden bir adım önde daha
Ama yorgunum varlığına ulaşmaya
Alışıyorum galiba olmayışına…
Yokluğuna varlığını değişmediğim
Sen Nasılsın..?
Sende
Bensiz ilkbaharda akan ırmaklar gibi
Gürül gürül mü hayat…?
Kent Şarkıları
07.04.2023 - 13:08Kırıldık ne güzel
En güzel çağlarımızdan …
çaresizlik
06.04.2023 - 02:11adam 65'indeydi, karısı 66, alzheimer
hastası.
adamın ağzı
kanserdi.
geçirdiği ameliyatlar ve gördüğü
ışın tedavileri
çene kemiğini eritince
tel takmışlardı
çenesine.
bir bebeğin altını
değiştirir gibi
hergün
altını değiştirirdi
karısının.
durumundan dolayı
araba süremediği için
hastaneye taksi ile
gider,
konuşmakta zorlandığı için
adresi kağıda yazardı.
son ziyaretine
bir ameliyat daha
gerektiğini söylediler
ona; sol
yanağının ve dilinin
biraz daha temizlenmesi gerekiyordu.
eve döndüğünde
karısının altını değiştirdi,
fırına dondurulmuş hazır yemeklerden
koydu, akşam haberlerini
izledikten sonra
yatak odasına gitti, silahı
aldı, karısının şakağına
dayadı ve ateşledi.
kadın soluna
yığıldı, adam
kanepeye
oturdu,
namluyu ağzına soktu ve
tetiği çekti.
silah sesleri komşuları
harekete geçirmedi.
daha sonra fırında
yanan yemeğin kokusu
geçirdi.
biri geldi, kapıyı
omuzlayarak açtı ve gördü
çok geçmeden
polisler gelip
işe koyuldular, bazı şeyler
buldular:
bakiyesi bir dolar on dört sent olan
bir tasarruf hesabı defteri
sonuca vardılar
intihar.
üç hafta sonra
iki yeni kiracı
taşındı daireye:
Ross adında
bir bilgisayar mühendisi ile
bale eğitimi alan
karısı Anatana.
yükselme eğiliminde
çiftlerden biri gibi
görünüyorlardı
Yalnız Yerdir Cehennem
Charles Bukowski
nasılsın
05.04.2023 - 14:58Parmaklarımda
Hep
Paslı bir şiirin tadı
Sana dökülen ne varsa benden
Mürekkep karanlığı …
Asırlarca yazılmış
Ama
Anlaşılamamış cümleler gibiyim …
Baharın gelişinde
Çiçeklerin ilk nefesinde okuduğum
Sen Nasılsın…?
Sonra dedim ki
04.04.2023 - 15:37Zaten eksiktik bu Dünyaya
Ziyan olduğumuza neden üzülelim ki…
Toplam 207 mesaj bulundu