Bu nasıl dağdır? Allah'ım!
Diğer dağların eteğinden
Çiçekler devşirmiştim.
Bilge ananın avuçlarından
Serin sular içmiştim.
Ceylanlar doğdu kucağıma
Acısını almış yanına
Gidiyor uyuyamamaya
Gözler dikiliyor tavana
Başlar inleme ağlamaya
Gece nasıl da battı cana
Ne vakit
Komşuma annesinin geldiğini görsem
Boynum bükülür.
Benim de annem gelebilseydi ya
Yaramı üflerdi.
Ben de
Pencerenin kenarına kuşlar için koyduğum su kabı aşağıya düşmüş. Baktım hangisi gelse su kabını koyduğum yere konup bekliyor. İçeriye bakıyorlar. Hepsinde bir üzgünlük hali. Belki kendilerinden çok yavrularını düşünüyorlardır. Kaç defa onlara su kabı ayarlayayım derken araya bir şeyler girdi. Unuttum da bu arada. Sonra bi' kumru geldi boynunu büktü su kabının olduğu yere. Sanki bütün kuşların umutlarını öksüz bırakmış gibi oldum. Hislerim nemlendi. Kendimi nasıl suçlu hissettim. İçine su doldurduğum kabı pencerenin önündeki aynı yere koydum. Gelip içiyorlar. İşte bir canlının umuduyla oynamak nasıl bir şey anlıyorsun. Kimsenin hayal kırıklığı olmamak lazım. Doğa insanın öğretmenidir.
Söz yaşım, göz yaşım
Çoktan çıkmışlar yola
Avuçlarıma sağanak dolacak
Sen hepsinden erken gel
Uç gel
Öyle dolaşık ki dünya
Gidip gidip çiçeklerin saçlarını tarıyorum...
Bir yanı kopmuş resimdir insan
Lime lime döküldüğü zaman
Sol yanım yaprak döküyor
Her yara kabuğunu kendi atar
Sonbahar
Sevmek ettiğin duanın kabulüdür
Aklının ucundan geçmeyen kişidir
Candan içeri giren güneşindir
Kapı dışarı eder tüm hüzünleri
Akasyalar çiçek açmış.
Benim akasya ağacım
Sanki selam getirdi senden zaman.
İçimde bir çoşku.
Son nefes koştum yılları.
Bir aşağı bir yukarı koşuyorum o patika yolda.
Geceyi heceliyorum
Adın adın.
Daha harfin başındayım.
Yok
Öğrenemeyeceğim
Ben sensizliği.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!