Yüreğime gönderdiği bir demet bakışından,
Aşkın şarabını içmişim fark etmeden.
Benliğim!
Benliğim zil zurna.
Aklım sallanıyor!
Yalpalaya yalpalaya
Sensiz yaşamaya çalışmak ne zormuş.
Kan ter içinde
İçime dönüyorum
Yürek dolusu hüzünle
Ağır aksak.
Ben bekliyorum;
Yolların, yılların, bugün de elleri bomboş
Can yanım, yoksun
Akşamlar bunu cana bir milyon hatırlatıyor
Gün batıyor, sen hâlâ uyuyor musun
İçim sancıyor, sen beni duymuyor musun
Kronik hüzün bana akşamüstlerim
Gelmiyorsun, sancılarım nüksediyor
Birden bire gözümün suyu geliyor
İçimdeki çığlıklarım uyanıyor
Ah, çat kapı gelen acınla vuruldum
Bir çift sandaldı gözlerin;
Ve ben biner giderdim yüreğine.
Sen alabora olduğunda
Ben de bindim eller üstündeki gemiye...
Bir kuş olmuş
Bakar durur da
Bir türlü girmez candan içeriye.
Albümümün çatısı yok artık
Bütün gözyaşlarımı içine akıtıyor.
Nefesini istiyor gülüşleri.
Bir albüm alır
İçine sevdiklerini doldurursun
Çoğala çoğala.
Sonra
Albümündekiler birer birer
Dökülmeye başlarlar
Ben, Yazarlık Atölyesi kursunun kapıdan taraftaki soldan ikinci ders sırasıyım. Beni Sevim Hanım sahiplendi. Diğer sıra arkadaşlarımı da başka öğrenciler. Genelde herkes aynı sırada oturuyor; sanırım bizim gibi bu durum onlarında hoşuna gittiği için birbirimizi bırakmıyoruz. Boş olduğumuzda arada hoca bize misafir gelse de, o da kendi yerinde oturuyor genelde.
Hoca, sabahki derste yazarlığın teknik kısmını anlatılıyor; öğleden sonra ise öğrencilerin ödev olarak yazdıkları metinler okunmakta. Metinler okunup yorumlandıktan sonra herkes birbirini alkışlıyor. Öğleden sonraki ders sabahki dersten daha zevkli geçse de; öğrencilerin sabah hocanın verdiği kelimelerden yola çıkarak on beş dakika içinde yazdıklarında ayrı bir güzellik var. Kalplerini sanki üzerimize bırakıyorlar yazarken; bu muhteşem bir şey.
Sevim Hanım bugün derse gelmişti ve ben yine çok mutlu olmuştum; bazen özel durumlardan dolayı gelemiyor çünkü.
Bir saatlik öğle arasından sonra saat birde tekrar ders başladı. Öğrenciler, yine yazdıkları metinlerini sırayla okumaya başladılar; kimi şiir, kimi deneme, kimi hikaye vb.
Mehmet'in hikayesinin yorumlanması bittikten sonra Mehmet alkışlanırken; Sevim Hanım da elini benim üzerime hızlı hızlı vurarak alkışlıyordu Mehmet'i. Ben onun diğer eli olmuştum. Çünkü Sevim hanım sol kolunu trafik kazasında kaybettiği için arkadaşlarını alkışlayamazdı. Sevim Hanım İlk defa bir arkadaşını alkışlamıştı yüzündeki o kocaman mutluluk dolu tebessümle. Bizim alkışımız diğerlerinin alkışından çok çok farklıydı; papatya tarlasında kalbe sunulan tek güldü. Dünyanın en manidar, en güzel alkışıydı bu. Hangi şarkı, hangi şiir, hangi söz kalbe böylesine nakış nakış işleyebilirdi ki o an... Ben Sevim Hanımı hiçbir zaman unutmayacağım kalbime işlediği alkışıyla.
En az
Saç tellerimin sayısı kadar darmadağın kalbimi
Ben topladım
Hayat gelip dağıttı
Ben topladım
Hayat gelip dağıttı




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!