Bu sabah da uyandım.
Ama bedenim değildi uyanan, ruhumdu,
zamandan soyutlanmış bir ezgi gibi
sessizliğe doğru açıldı.
Artık zamana ait değildim.
İçimden bir selâ sesi dışıma doğru haşmetle taşıyor. Pür dikkat dinliyorum, bu sela kimin?
Kimindi şu suretimde taşıdığım herşeyi gören gözler, üzerime acıyla dokunmuş bu ten, nefesimle ısıttığım buz tutmuş bu eller, kimindi, kimin?
Koskoca aleme yayılmış bu sis, bu sessizlik kimindi? Araf'ın zulümkâr ellerine beni teslim eden kimdi, kim?
Günaydın...
Bu sabah güneş
hiç istemediğim hâlde
büyük bir cesaretle odama girdi
ve aynaların içinde kendine kırıldı.
Üstüme namert bir yanık kokusu sinmişti.
İlk köşe başında yıkılıp kaldığım andan beri,
attığım tüm adımları saymayı bırakmıştım.
Ayaklarım; yorgunluğu ihanet bilmiş,
kanatlarım yansa da aşka uçmaktan vazgeçmemiş,
Hey içimin sadakatle bitmeyen kor ateşi.
Nicedir tek kelam etmemiştim sizinle.
Oysa ki "ne edersiniz hem bana, hem bize" diye, Asırlar boyu gözgözeydim içimdeki halinizle.
Pek güzel yakıyor iki kaburgamın arasına kurduğunuz bağdaş ile; kızılınız, yeşiliniz, sarınız ve zat-ı şahane endamınız...
Yanmayı seçtim, rüzgâr bana ne yapsın?
Alevin kendiyim, su bana ne yapsın?
Bir adım daha atsam, güneş olurum,
Kanatlarım var, âlem bana ne yapsın?
Durduğum yer, yeşillerin düş dünyası,
Vur göğüs çömleğimin ta orta yerine,
Pişmeyeyim gayri artık, pişmeyeyim.
Kahır yuvalandı göz bebeğimin ferine,
Yanmayayım gayri, yanmayayım.
Ak düştü gecenin dördü saçıma,
Ben,
bana bakan kalbine,
gözlerim seni ararken düştüm.
Ben mi kayboldum orada,
yoksa benden öte mi susup kayboldu ilk defa?
Bilemedim...
Ben bir çocuğum!
Çalı çırpıyla oyuncak yapar,
Kardeşimi ayağımda sallar,
Anam ne verirse onu yer,
Ve uykuma dalarım.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!