Bu gece de sabaha dönecek.
Biliyorum ki,
Daha pek çok gece
Sabaha dönüp insanları seyredecek.
Kinleri, nefretleri, acıları, aşkları, sevgileri;
Esir ettikleri
Sana yürürken,
saçlarımla gizlenmiş kırık kanadın acısıyla savuruyorum adımlarımı,
düşmeden, dağılmadan...
İçimde büyüyen bu eksiklik,
kendi kaybolmuş bir kutup yıldızı gibi,
Ey sevgili...
Kaşlarının kıyısında dağ sabrını taşıyan,
Bakışlarından al güvercinler uçuran,
Yüzünü nehirlere yol yapan sevgili...
Sana hiç dokunmadım,
ama adını her düşündüğümde avuç içlerim terliyor.
Sanki ellerimin içimde geziniyorsun,
ama ben seni bir türlü tutamıyorum.
Bil ki, sen yokken bile hayatı seninle tartıyorum.
Ey her için dehlizini tavaf eden nefes.
Dur, dur artık, bırak serserice gezinip durmayı.
Kahrın, bertarafının tek engeli,
Gögüs kafesinin de tek bekçisi sensin.
Goğüs, her gezindiğin kuytuda azap içinde alemi yokluyor.
Ne güzeldi çocukken uykudan uyanmak.
Yataktan adım atmamak için şımarıklığımı kullanmak,
Açılan perdeler sonrasında, gözlerime değen güneşe kapris yapmak,
Kendime tüy gibi gelen bedenimi, mutfaktan gelen kızarmış ekmek kokusuna doğru uçurmak...
Ne güzeldi çocukken uykudan uyanmak.
Acıdan göğsünde yer kalmamışsa,
Hıçkırık boğazında yağlı urgansa,
Göz bebeğin kefene sarılmışsa,
Tez elden tecelli ister mazlum.
O acı ki susturur dili yeryüzünde,
Meftunun gönlüne inmiştir merdiven.
Buyursun da yüreği olanlar insin.
Oradan düşen için yoktur yetişen,
Buyursun, düşerken gülenler insin.
Sevgili dostum!
Kahvelerin üzerinden kırk yıllık hatır mesuliyetini kaldıralı çok oldu!
Biz onunla birbirimizi mesuliyetsiz sevmeyi öğrendik.
Üstelik mesuliyetsizlik; onun her halini sevmeyi de öğretti...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!