Her gün ölen birini öldüremezsin.
Ölüp ölüp dirilenle baş edemezsin.
"Yolundan döndü" diyorsan şayet,
Açılmamış yoldan döndüremezsin.
Kandırmak kolaydır insanın kendini,
Meziyetim dinlemektir benim.
Ahlâk dersi vereni dinlerim,
Namus dersi vereni dinlerim,
Şeref dersi vereni dinlerim,
Edep dersi vereni dinlerim,
Meziyetim dinlemektir benim.
Ahlâk dersi vereni dinlerim,
Şeref dersi vereni dinlerim,
Edep dersi vereni dinlerim,
Vicdan dersi vereni dinlerim.
Ey kalbimin yaslandığı ikametgâh...
Varlığıyla güneşi gölgelendiren,
Yokluğuyla kamer’i hapseden sevgili...
Adın, bu alemde lâl olmuş ademi çıkarır sükûttan...
Hangi acıya sebep boğazını sıktıysa kirli eller taş üstünde taş bırakmayacaktır tüm iyiler.
Azabın yeri beden değil zihindir.
Beden çekerken azabı zihin gerçek sınava gebedir.
Hey ahali!
Tüm bakışlarını tek tek şifreleyen yârim.
Ben yüreğine sürgüne geldim.
"Kimseye hayrım yok " derken,
Şerrimi hayra yormaya geldim.
Lâl olsan çözüldüğün,
Sevgili...
Niyetim seni anlatmak değil...
Zaten seni anlatacak kelime bulmakta zorlanırım.
Çünkü bütün kelimelerim hep senden sonra geliyor.
Sen gittiğinde, dilimde geciken cümleler
Küller der ki...
Yokluğun eli sis gibi sarar boynunu,
Zaman paslı zincirle döver ruhunu.
Sessizlik bir ok gibi böler koynunu,
Kara bir denizde, yankısız kaldı rüzgarın sesi,
Ağır yüküyle, buğulandı aynanın yorgun yüzü,
Ve göğün terk ettiği umuda fısıldadı,
Bir mor menekşenin, toprakla buluşan kökü...
Ben senin olduğun yöne bakmadan önce,
ışığın nereye gideceğini bilmediği bir evrende yaşıyordum.
Sen gelmeden önce aşk:
Yalnızca karanlıkta unuttuğum bir sese benziyordu;
varlığıyla yokluğu arasında bir fark olmayan,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!