Ate’ş’in Kraliçesi
Nazlı bir dokunuşla dokundu bana,
Teni fırtınanın yumuşak rüzgarı gibi titredi.
Parmakları ışık ve ateşi aynı anda taşıyor,
Saçları ay ışığının kıvrımlarında akıyordu.
Ateşin Tebessümü
Ne sazdan, ne sözden anlar gönül
Gözlerime perde çekilmiş gibi
Issız sokaklara uzanmış gölgem
Rüzgarla savrulan saçlarımı görüyorum
Aynı Renge Aşığız
Zaman... İç çekerim, ne de çabuk geçti.
Gözlerim görmedi mi?
Kırmızı paramparça, çeşitli boyalarım,
Pişkin gülüşleriniz dağıttı onları.
Beklemeyin Beni
Önümde bir kış daha var.
Karla karışık yağmurla
Yol alacağım.
Belki Bir Gün
Sabah uyandım,
Odama dolan ışık seni anıyor,
Bir çiçek kokusu tütüyor yanı başımda,
Saçların rüzgâr gibi dokunuyor düşlerin rüzgârına.
Ben Buradayım
Hasreti hiç böyle duymamış olacak insanlar,
Her anı bir eksiklik gibi geçerken,
Senin yokluğun, gölgemle yarışacak kadar derin.
Ben hayatı yaşıyorum,
Bendeki Sen
En derin vadiden,
kutlu toprak Mezopotamya’dan
seslen bana;
ben dinlerim seni.
Beyaz Bulutlar
İçimde büyüyen bir hasret var,
Yeşil çimlerin serinliğinde saklı,
Orman gibi sessiz,
Yaprak gibi savrulan,
Beyaz Gül ve Kanlı Akşam
Tut ellerimi, al beni benden
Dök kırılmış saçlarıma ışığını,
ay gibi doğ düşlerime.
BEYAZ KAN
Yıkılmış bir kent gibiyim, duvarlarımda kurşun izleri, caddelerimde sessizlik, ruhumda yarım kalan haykırışlar.
Yüzümde aşk, gözümde isyan… Bir yanım savaşla yanıyor, öte yanda barış usulca fısıldıyor: “Artık bırak...”
Sırtımda ağır yük, elimde barut kokan demir... Hayallerimi kendi ellerimle gömdüm toprağa.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!