font face='Book Antiqua' font size='4 pt' color='black'
Katlanmış bir ruhlayım, çoğul acılar büzüyor dudaklarımı
Kaygılı zemherilerin stokları eziyor üşümüş parmaklarımı
Gecem yitirmiş kıvılcımını, beklerken ben onulmaz harımı
Feryadım figan olur, unutulmuş bir köşede dinlerim efkarımı.
Günahkâr sarılışların şafak esneyişleriyle sarılınca gövdeme
Sessizliğin göletlerine düşer avuçların, su yıldızlara uzanır
Derinlerdeki mezarlara güneşin ısısı değer, bulutlar kızarır
Titrek gönlünün rüzgârına tutunan yüreğim kahkahayla güler.
Seninle kurduğum tüm köprülerin omurgası yine sevdayı taşır
Her şafakta kardelenler bir bekleyişin, özleyişin acısını yansıtır
Sensizlikten dağılsam, savrulsam tane tane, vurulsam da alnımdan
Bu yürek kaç sevdalının yoksul yüreğini doyurdu, sapmaz yolundan
İzahı olmayan, yüreği çile kokan bir şiir dökülür şimdi dilimden. Yıldız küllerinin savrulduğu girdapta seninle aşka uyanmak, seninle gri bir düş yumağına sarılmak ve Yunus’un geçtiği tüm yollardan teğet geçerek gönlümü soyut şarklarında soymak yetmedi. Buncadır ne selim ulaştı sana, ne milim.Yürüdükçe sana kaldım geride ve ben gözlerinin ırmağında yıkanmalara durdum bir filmin tam finalinde. Gözlerimdeki alınganlıkla, yüreğimdeki gerdanlıkla, hücrelerimdeki hüzün kümesiyle sevdanı kelimelerle değil, henüz doğmamış ceninlerle kundakladım.
Bu gece ışık dalgaları aydınlatsın deniz yüreğinin gizemli, gelgitli koylarını
Bu gece, ellerim yine yoklasın yokluğunun kır çiçekleri kokulu yastıklarını
Mavi bir yelkenli üzerinde atayım yeryüzünün en uçarı, çocuksu naralarını
Çünkü, seninle dölledim tohumumu, seninle sürüyorum kutsal toprağımı…
Yüzümün yorgun yollarında bir ozan çığlığıdır duyduğun. Geriye dönüşün, geri getirilişin asla yazılamadığı bu hayat tuşlarında en güzel çağrıdır gözlerinin uçurtma sevinçleri. Tıpkı bir çiçeğin tohumunu incelemek gibi. Hayatın ölümcül tutkulara kucak açtığı bekleyiş mevsimlerinde denizin ve dağların sınırlarını çizdiği bir ülkede yüzlerce şiirimdeki mısra, binlerce sözcüğümdeki sevda ve senin için dinlediğim şarkılardaki aşk’sın sen.
Nice bulutlar geçti üzerimden
Kıyım ayrılıklar sürdü tenim/e
Mavi denizlerle seviştim ben
Eşsiz bir gül/ce girdi şiirler/ime.
Her gülüşünde açıldı damarlarım
Bugün mavi giy üzerine, mavi gülsün gözlerin
Çık gel karanlıklardan, ellerini bulsun ellerim
Ezinçler kaybolsun, kanımdaki çıralar tutuşsun
Uyandır sevda uykularından, seni bulsun yüreğim.
Yüzüne çarpınca yıldızlar, ağlaması bitmeyen çocuklara benzersin. Ben, resmini kuşlarla birlikte çekmeyi ve acıkmış kuşları ellerinle okşamanı seviyorum. Kirlenmiş sokak lambalarının altında saatlerce seni bekleyip, mevsimin güzü çağırdığı bir kentte seni düşünüyorum.
Kaygımın savaklarında anların tortusu, karıncalar yol açıyor gönlümün ülkesine
Gönlümün derinliklerinde aşkın dokusu, bir kadın yol gösteriyor ölümsüzlüğe
Puslu denizlerden boş ağlar çekiyorum yıllardır, ruhumun musallasında replikler
Seni yazıyorum şu kocaman coğrafyaya, yüreğimde gözlerin, gönlümde şenlikler
Tasayla kavrulan yüreğimin uzak yörüngesinde bir dağ rüzgârı, yamacımda parçalanmış ruhların sınırı. Koyu gölgesi düşüyor şehirlere aykırı bir günün, perdede ne gülücük, ne aşk var. Matı seçiyor inadına insanlar, ruhları işgalde, gönüllerinde kaybedenlerin hüzzam edası. Belirsiz yolculukların boş peronlarında ben aşka gidiyorum, usumun devrilmiş notlarından savrulurken sevdaya dair son satırlar.
Unutulmuş masal çeşmelerinden akan sularca,
Sular taşırım ellerimle, kurumuş, uzak ülkene
Karlar yağar güller taşıdığım yalnız ellerime,
Düşlerimde bir tek seni, seni kucaklarım.
Yüreğimin testisinde bir yudum su gibi,
Yorulmuş günlerin asasına tutunarak sana geliyorum, dudaklarımda çatlak bir türkü
Yaşanmışlıkların satır aralarında hüzzam bir mutluluk, seven ruhumda pusulasız ülkü
Bulutları izliyorum rüzgârlı ömrün yıkık pencerelerinde, gönlümde isyankâr bir sövgü
Karış yüzyıllık asi ve mağrur çığlığıma, almadan hazin çarkına bizi bu anlaşılmaz döngü
Sen’li düşlerimin harman savrukluğunda her gün binlere katlanıyorsun yüreğimde sen
Her gün sevdalı ruhumda sevgiyle dönerek, yeni yıldızlara, gezegenlere dönüşüyorsun.
Sen terimde tuz, tenimde kırbaç, hayallerimdeki düş, çocuk ruhumda gülüş, uğruna ölüşsün
Gözlerindeki gökyüzü, yüreğindeki evren ve ellerindeki güvenle geçerim tüm dikenli yolları.
Binlerce çiçeğin fışkına durduğu bir mevsimde çalmıştın kapımı sevinçli merhabalarınla. Sevgiye yüreğimizi açıp, şu durmadan dönen yeryüzünden antik düşler sunmuştuk birbirimize. Koparıp koparıp attığımız sevdalarımız, ezilmiş bir gül bahçesinin üzerinden yürüyüşlerimiz, yıllardır bulamadığımız sevgilerimiz ve tutkunu olduğumuz aşk’la düşmüştük birbirimizin atlasına. Mutluluktan bir gemi yaparak bir çırpıda, yelkenlerini sözcüklerle donatarak çıkmıştık sevdanın gizemli adalarına.




-
Ufkun Yaren
-
Ahmet Durgut
Tüm YorumlarBütün sorguların enleminden koparmıştım seni
İçimizdeki hoyrat sevilerin çarşafına tutunarak
Dudaklarımdaki istem ötesi hareket olmuştun
Ellerinin hoyrat kelepçelerinden sıyrılamadan
Duvardaki saatlerin zembereğine dolanmıştın
Tebriklerimle..10 ve listem..Ufkun YAREN
TEBRİKLER... sn Selahattin Yetgin... başarılar diler, saygılar sunarım. Esen kalınız.