Eskiden dört mevsim vardı:
İlkbahar, yaz, sonbahar, kış...
Yürekleri elem sardı;
Gözlerde yaş, acı bakış...
Duygular hep karışıyor
Çiçekler ve böcekler doğaya âşık gibi;
İncelmiş duyguların aslını arar gibi…
Her zaman beklediğin saygı, sevgi ve ilgi;
Senin için her mevsim ilkbahardır, değil mi?
Asla yanlış yapmayan hatasız kulmuş gibi;
Yaptığı yanlışı anlamayanı,
Çıkarcı olmayı erdem sananı,
Yapmacık tavrıyla hep rol yapanı
Allah ıslâh etsin, kendine gelsin...
Verdiği zararı kavramayanı,
Şansını pek zorladın, kadere karşı geldin;
Uzağı göremedin, tuzağa düşüverdin...
Sonuna katlanırsın, sen her şeyi bilirsin;
Güzel roller kesersin, her dem yalan söylersin...
‘Lay-lay-lom’ geçen hayat birden ah-vah’la doldu;
Maziye ve atiye salınıp duruyorsun;
Zamana ve mekâna boşuna kızıyorsun…
Onların ne dili var, ne de seninle derdi;
Ağır dur, ‘Bey! ’ desinler, tavrın herkesi gerdi…
Sıkıntıyı yaşayan sadece sen değilsin;
Gitse de işlerim pek tıkırında;
Gülse de gözlerim az kararında;
Coşsa da yüreğim kendi çapında;
Yetsem de kendime yine yalnızım...
Gelse de aklıma tatlı anılar;
Kalıbına baksan adam sanırsın,
Dış görünüşüne hep aldanırsın;
Yalnız insan olmak adamlık değil,
Kendisi de bunun farkında değil...
Sermayesi lâftır, yaptığı gaftır,
Uygarlık yarışında kül bırakmaz mangalda;
İnsanlık ayıbında önde koşar kulvarda...
Çeker iple savaşı, vardır her an yandaşı;
Haramdır suyu aşı, anarşidir kumaşı...
Ey, çok büyük siyasiler!
Ulus sizden hizmet bekler.
Didişmeyin, artık yeter!
Durumlar beter mi beter!
Gösterin iradenizi;
Yüzmeyi okyanusta öğrenemezsin,
Ömrünü bir fanusta sürdüremezsin;
Kuş olup kanat çırpsan, uçman dahi zor,
Başkalarına değil, beni bana sor...
Uçmayı pek aheste öğrenemezsin,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!