Nerede vuruldu, nasıl vuruldu,
Ne zaman vuruldu, neyle vuruldu,
Kim tarafından ve neden vuruldu, …
Gibi sorulara yanıt ararız!
Martı füzesiyle (!) vurulmamıştır;
Arada bir yerde durup bakmalı,
‘Nerde yanlış yaptım? ’ diye sormalı.
Sütten çıkmış kaşık da bir gün erir,
Öze dönük sorgu sual güç verir.
Arada ne yerde, ne de gökteyiz;
Has dostum kalemim; sayar, severim
Her zaman söylerim; neşem, kederim
Onunla dertleşir; ağlar, gülerim
İlham geldiğinde yazar, çizerim.
Arada yorulur; ‘Az dinlen! ’ derim
Derler ki “Arayıp sormazsın bizi;
Artık sana şirin görünmez miyiz? ”
Derim ki “Elbet var bunun nedeni;
Her şey karşılıklı, hiç bilmez miyiz? ”
El eli yıkar ve ellerse yüzü;
Çalış, didin, uğraş; takdir bekleme;
Hastalansan bile sakın tekleme;
Saygıda hizmette hiç kusur etme;
Biz biliriz bizim işlerimizi...
İşçi, memur, esnaf, çiftçi, dul, yetim
Hâlimi sorarsan, bende değilim;
Âdeta aynada bir başka ben var!
Duyduğum, gördüğüm hüzün veriyor;
Milletin meclisi sanki arena!
Efendiler! Yiyin birbirinizi!
Şakşakçılık, dalkavukluk almış başını gidiyor;
Her alanda, her ortamda işini bilen biliyor!
Bir dokunsan bin ah duyar hatta haline acırsın;
Kalıbına aldanarak saygın bir m/adam sanırsın!
Çokbilmişlik, lafazanlık vardı, var ve var olacak;
Bana dokunmayan yılan yaşasın
Diye diye cici insanlar olduk;
Hanede, ülkede hatta dünyada
Aymazlık gösterip şampiyon olduk!
Yılanla çuvala girilmez ancak
Sana ne mum ışığından,
Başkasının âşığından,
Çorbadaki kaşığından;
Ağır dur, hem de sana ne!
Sana ne has güzellerden,
Bazen kullanmazsın, bazen de bolca
Kullanırsın, hayret! Acep nedendir?
Çokbilmişlik var ya, sonu elemdir.
Virgülle noktada severler seni!
Sağlı sollu nokta komşu olunca



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!