Sana ne mum ışığından,
Başkasının âşığından,
Çorbadaki kaşığından;
Ağır dur, hem de sana ne!
Sana ne has güzellerden,
Bazen kullanmazsın, bazen de bolca
Kullanırsın, hayret! Acep nedendir?
Çokbilmişlik var ya, sonu elemdir.
Virgülle noktada severler seni!
Sağlı sollu nokta komşu olunca
İnsanlığın hâli beter mi beter;
Hâlbuki bu dünyâ herkese yeter...
Kendi rızkımızı yer ve içeriz;
Ömrümüzü yaşar, sonra göçeriz...
Kuraklık ve kıtlık, doğal âfetler
Tüm yeteneklerinle sergileme kendini,
Heyecana kapılıp aşmayasın bendini;
Sarraf bilir altının özündeki değeri,
İnsan bilir insanın içindeki cevheri...
Pişmanlık duyacağın hiçbir sözü söyleme,
Telefon sapığım Adıyaman’dan;
Bir günde art arda hiç usanmadan
Üç kez arar durur, caymaz huyundan!
Allah, ıslah etsin; düşsün yakamdan!
‘Alo! ’ dersin, cevap bile almazsın;
Kimi gelir, kimi gider
Bazen neşe, bazen keder
Kimi ağlar, kimi güler
Dünya hâli, dost yürekler!
Kimi çıkar, kimi iner
Her şeyi herkesten iyi bilirsin;
Sıkıntı çekmemiş olabilirsin;
Kendini padişah sanabilirsin;
Mutlak gideceksin geldiğin gibi!
Her yerde bulunan bir basit pulsun;
Ah, sitem; vah, sitem!
Men kime sitem edem?
Ne bilem; ne diyem!
Kimseyle dövüşmiyem.
Hâl vardır ağlanan;
Devleti yönetmek bilgi, maharet,
Tecrübe, dirayet, cesaret ister...
Yönetim, denetim kadro işidir;
Şahsını aşanla yürütmek ister...
Devleti yüceltmek millî, mânevî



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!