Git git bitmeyen gelincik tarlasısın;
Rengine, dalına, yaprağına içimin ısındığı…
Seviyor-seviyorum/ seviyor-seviyorum/ seviyor-seviyorum…
Yol yol bitmeyen papatya yaprağımsın…
Bir gülsün;
Her buluşmada sevgiliye sunulan;
İşçinin günlüğü (4)
Bir yıl daha geçti
Görmeyeli… Dalmayalı…
Ve bir orman gibi kaybolmayalı gözlerinin derinliğinde
Bakmayalı… Bakışmayalı…
İşçinin günlüğü (7)
Açlığın
Yokluğun
Yoksulluğun
Yakılıp yıkılan şehirlerin
Sokakta kol gezen ölümlerin
İşçinin günlüğü (3)
Bir yıl daha geçti
Orman bakışlı gözlerini görmeyeli güneşte
Dalmayalı derinliğine
Kaybolmayalı yapraklarının arasında usulca
Düşe bata
Düşe çıka
Düşe yorgun
Düşe vurgun
Güvercin taklaları atıyorum gökyüzünde
Dalından kopardığın gül oluyorum; öpüp öpüp kokladığın
Oturdum kendimi bekliyorum;
Hani öyle uzun uzun denize
Gökyüzüne hani
Hani öyle derin derin suların mavisine
Hani öyle el ele
Hani öyle kavuşmamız mümkün değilken hem de
Şu şehrin
Şu bizim mahallenin bütün sokaklarında
Nice kavgalara girip çıktım da;
Hiçbir küfür…/ Hiçbir yumruk
Teke tek…/ ve teke karşı onlarca kalabalık
Karakolda polis copu…/ Jandarma da dipçik
Dudaklarım yüzümde
Gözlerim, kaşlarım, burnum ve çenem
Planlandığı gibi tam da yerli yerinde
Ve fakat gülmek;
Kaçak yapı
Ve imara açılmamış bir arsa gibi
Seviyorum seni
Çocukmuşum da ben; çocukların gülmeye hasreti gibi
Seviyorum seni
Âşıkmışım da ben; her aşkın yürekte yanmaya hasreti gibi
Şu aşkın bir ayarı yok mu?
Hani âşık olduğumuzda;
Yürek atışımızın göğüs kafesimizi paramparça etmediği
Hani çıldırasıya özleyip özleyip kafayı yemediğimiz
Hani “Bir öpsem… Ah! Bir öpsem” diye dudaklarına mahkûm olmadığımız
çok iyi