Savaş Karaduman Şiirleri - Şair Savaş Ka ...

Savaş Karaduman

Kızım Helin’e (6)

Dünyanın her hangi yeri
Her hangi günü
Ve her hangi bir saatinde değil
Acımızı duyduğumuz anda -akışı duran zamanda-

Devamını Oku
Savaş Karaduman

Kanım donuyor/Başka ülkelerin güneşi
Bizim oraların güneşi gibi ısıtmıyor beni…

Savaş haberlerini veriyor ajanslar;
Tanklar, toplar, bombalar, kurşun sesleri
Elimize, yüzümüze bulaşan kan

Devamını Oku
Savaş Karaduman

Kanım donuyor/Başka ülkelerin güneşi
Bizim oraların güneşi gibi ısıtmıyor beni…
Savaş haberlerini veriyor ajanslar;
Tanklar, toplar, bombalar…/ havada kurşun, havada insan sesi
Kırılan kemik, kırılan düş, kırılan insan... Yanan ten, yanan yürek
Yüzümüze gözümüze bulaşan kan

Devamını Oku
Savaş Karaduman

1.
Bu gece sensizim
Sokağa terk edilmiş çocuksu bir sevinç
Ve kimsesiz bir aşk gibi
Kör kütük öksüzüm yine…
Parmak uçlarımda ateş böcekleri

Devamını Oku
Savaş Karaduman

Sen ellerimi tuttuğun zaman
Ben sevinçli bir kuş gibi havalanıp
Gözlerine konuyorum
Ve gözlerindeki o sıcak gülüşlere yuvalar kuruyorum
Sen gözlerime baktığın zaman
Ben soluk soluğa sevdanın yollarına düşüyorum

Devamını Oku
Savaş Karaduman

Kobanili mülteci çocuk Aylan Kurdi'ye

“Dünyayı ayağa kaldıran bir çığlıktı;
İç denizimizde
Kıyımıza vuran ölü çocuklar”

Devamını Oku
Savaş Karaduman


Kobanili mülteci çocuk Aylan Kurdi'ye

Gözlerinde -çığlık çığlığa- takılıp kalan bir savaş ortasında
Ve yapayalnız -ölümün en soğuk kıyısında-
Öylece -nefes nefese- ve durduk yerde

Devamını Oku
Savaş Karaduman

Sokağın çocuklarına

Terkedilmiş sokaklar kadar yalnız
Bir o kadar aç/ bir o kadar küskün
Ve ama yüzünden hiç eksilmeyen
Dünyanın en heybetli/ en güzel ve en bulaşıcı gülüşüne sahipti…

Devamını Oku
Savaş Karaduman

Sokağın çocuklarına ve Berkin Elvan’a

Terk edilmiş sokaklar kadar yalnız
Bir o kadar aç…/ kırgın…/ küskün
Bir o kadar yüzünden hiç mi hiç eksilmeyen
Dünyanın en heybetli/ en güzel/ en bulaşıcı gülüşüne sahipti

Devamını Oku
Savaş Karaduman

Çay ocağında; “Yok abi… Öyle büyük, öyle imkânsız hayallerim olmadı benim hiç… Çok küçük, çok basit, çok sıradan -hayal bile sayılamayacak kadar- hayallerim vardı benim. Âşık olmak gibi, sevgilimin gözlerine sevinçle bakmak gibi, evlenmek, gülmek, kendimi iyi hissetmek gibi…
Yok abi… Öyle yayla gibi içinde at koşturulan bir ev değil, kirasını ödeyebileceğimiz ve başımızı sokacağımız küçük bir ev yeter de artardı bize… Ve hiç değilse -karnımızı doyuracak kadar küçük bir ücretle de olsa- sigortalı çalışacağım, garantili bir iş gibi hayallerim vardı benim… Şimdi yok…
Şu çayı görüyor musun abi? Kendimi şu çaya katık edilen şeker gibi hissediyorum. Karıştıkça ağır ağır eriyip yok oluyorum hayatın içinde… Ne kimsenin umurundayım ne de kimse umurumda artık… Neyse başını ağrıttım... Yağmurda çiseliyor inceden, şimdi sokağa, şeker gibi eriyip kaybolmaya gidiyorum… Hadi eyvallah …” deyip telaşsız ve ağır adımlarla yağmurda kaybolup giden kimliği belirsiz genç adama…

HAYATIN ÖZETİ
Genç adamla diyalog / kıssadan hisse

Devamını Oku