Zor olan toprağa sıkı basmak
Tutabilmek eteğinden dünü
Her sabah yeniden çıkıp asmak
Pencerenin pervazına günü
Takvimde beliren yeni aya
Kirpiklerin o soyut resmini çizmektedir
Yüzünde gölgelenen kaçamak duyguların
Yıldızlar son şarkıyı notaya dizmektedir
Sessiz ve aralıksız ritmiyle uykuların
Umudun durgun suyu vuslata ürperince
Uğrun uğrun uğrayıp da ömrüme
Ne çabuk geçtiniz böyle seneler
Derdi-gamı yükleyip de gönlüme
Ne çabuk geçtiniz böyle seneler
Dost bağının güllerini dermeden
Güne karanlığı yarasa taşır
Yılan yar dibinde yâr’a sataşır
Örümcek ağ örse gökkuşağına
Düşecektir nice gök kuş ağına
Sırtımdan hançerleyip, imdat diye bağırdın;
Kördün, tüm vicdanların seslerine sağırdın…
Aslında sen değildin Taşnak, Hınçak, Asala.
Soykırımmış… Sen bile inandın bu masala…
Kırık testilerden yere dökülmüş
Zaman iki nefes/ ömür bir yudum
Rengi solgun/ yıldızları sökülmüş
Geceyi üstüme çekip uyudum
Kaç heves boşalıp doldu içimde
Gül yanaklım bağındaki gülleri
Demet-demet deremezsem vur beni
Ser önüme aşka giden yolları
Son menzile eremezsem vur beni
Yakışmıyor gül yanağa gözyaşı
Yoruluruz
Dikenleşir bin kör çıbanın sızısı nasırımızda
O son çizgiye yaklaşır
Bir kâğıt gibi aklaşır
İnceliriz kalemlerce kırılırız
Çokları duymuyor diye
Azıma düşman oldular
Gitara uymuyor diye
Sazıma düşman oldular
Neden ey Köroğlu neden
İlk kez ben gördüm seni gecenin gözlerinde
Ürkek bir yıldız gibi karlı dağlara karşı
Duyduğum ilk sesimdin
Deli bir hoyrat gibi harladın hançeremden
Yekindi yoz sesimle gözü kara bulutlar
Belleri gökkuşaklı dağların ensesine
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!