Anne sen yüzüme baktığın zaman
Kalbim gümüşten bir saksıda ıtır
İnan gözlerimiz buluştuğu an
Gönlümü özge bir güneş ısıtır
Dolaşsa alnımda bir an ellerin
Hayal ekmeği gibi tombul sıcak yuvarlak
Dağların sofrasına can gibi indi güneş
Sonsuzu içen ufkun çatlak dudaklarına
Bir dudaktan damlayan kan gibi indi güneş
Bugünü “dün” ederek geçiyorken “yarın”a
Umutsuz ocaklarda küllenen kordur akşam
Her seher dilde bir gül
Biter Allah aşkına
O dil ki olur bülbül
Öter Allah aşkına
Pişmek öylesine zor
Gittin bir akşamüstü akşamcıl gülüşünle
Sürüyüp eteğinde en taze akşamları
Günün dönemecinden düne dökülüşünle
Sararttın gözlerimde firûze akşamları
Kervankıran’ı ufka birlikte astığımız
Bir türkü çığlaşır çağlara karşı
İçimde koptukça bir kopuz teli
Eserken başımda sevdanın yeli
Bülbül figan eder bağlara karşı
Düğümleyip sarıklara eceli
Direnir ölüler sağlara karşı
Ürküttüler gözümde dinlenen yağmurları
Artık su içmiyorlar avucumdan serçeler
Kapatın gözlerime açılan pancurları
Çarpar beni ışıklar, ışıklar beni çeler
Gün doğacaksa yine her sabah gibi yarın
“Yok” yoktur Anadolu’nda,
Diretirler dayatırlar…
Ulaktır dilek yolunda
Anadolu’da yatırlar…
Telli Baba, Tüllü Baba,
Bakan görmez gören bakar
Bilen bilir ne nicedir
Ah var ki cihanı yakar
Ah var ki ahtan yücedir
Yolu şaşırıp zamanda
Bir ter damlası gibi süzüldün şakağımdan
Ölüme öykünerek şahdamarın üstüne
Alnımın ortasına küçük bir nokta koyup
Varla yok arasında işte bu çizgi dedin
Bir kuş teleği gibi uzandın sereserpe
Özenir kardelene bahçemin beyaz gülü
Hangi dudakta açar sevdaların yaz gülü
Baharı bir damlaya kurşun-kurşun içirdim
Bir damlacık hayatı kırk namludan geçirdim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!