Ne zaman üşüdüğünü düşünsem
Buz tutar bir kuş türküsü pencere camlarında
Zemheri kaçkını ıslıklar kanatır dudaklarımı
Titrerim taş plâkların "gurbet akşamları"nda
Ne zaman ağladığını düşünsem
Sıvanır her lahza yalnızlığına,
Vurulan son günün kapkara kanı…
O son yalnızlığı son bir kez sına,
Ateş pençelere verip yakanı;
Gör kör kuyularda suyu yakanı,
Su yangınındaki âmâ âhengi…
Çıktık açık bütçeyle on yılda her hesaptan,
Son yılda onbeş kilo et almışız kasaptan.
Kendine doğru yontan kaç keser çıktı saptan?
Varsın tanımasınlar büyük çarşılar bizi,
Her aybaşı sokakta bakkal karşılar bizi…
En çok ben severdim seni
Bir de sen
Bir-bir açılırdı pencereleri yüreğimin
Her pencerede yakuttan bir güneş
Bir bardak demli çay gibi ısıtırdı içimi
İçim içime sığmazdı
Biz giderken kapalıydı kapılar
Açıp gittik
Bir avuç türkümüz vardı terkimizde
Saçıp gittik
Belâ palaydı ensemizde
Dağın yamacına yaslanmış köyüm
Yedi köyün uğrağıymış bir zaman
Ormanlar tutunurmuş eteğinden
Fermanlar er seçermiş erkeğinden
Düğünleri varmış bayramları varmış
Çocukları kış günleri kurtlarla oynarmış
Gel ne zaman istersen çözülmüş saçlarınla
Çözdüm düğümlerini yolların birer-birer
Hasretim kan kınası son turnaya yakılan
Bir ağaç var altına dilekler bırakılan
Her dalında bir gece soyunup güne girer
Gözde seğirince gün ah gelir aman gider
Bu tren şu kampana vurduğu zaman gider
An olur bu harmanda rüzgâr biner daneye
Eser bir uzun hava sap durur saman gider
Gören gönlünce yaşar sevdasını baharın
Ak gözle soğuk karın yüzüne bakan gider
Gül kokuyor kuş sesleri bu sabah
Yine zülfün seher yeline değdi
Kavurdu gönlümü kor gibi bir ah
Belli ki yâd eli eline değdi
Ağlamışsın yaprak döktü dallarım
Sırığını âsâ sanan bedevî
Özün Emîr bildi cihanı yurdu
Her sabah sırtına giydiği devi
Her gece altına serip uyurdu
Kelâmda cümleyi etmezdi tamam
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!