Tek başına bir ölüm yetmez bize bir tanem
Çok uzaklardan geçen bir yaz ikindisinden
Kör kartalın yolduğu iki pençelik bulut
Geçse de alev gibi bir şimşek namlusundan
Vuramaz ruhumdaki kızıla çalan moru
Bittiyse o türküsüz tellerde ses şöleni
Önce sendin, sonra sensin, sevdanın her hecesi.
Sevmiyorsan çözme kalsın gönlümün bilmecesi.
Nerde kaldın, bir ateş yak, bir nefes ver aşkıma;
Gel bu akşam, mutlu bitsin ömrümün son gecesi…
(Kâbe-i Muazzama’ya karşı)
Gel demiştin, aha geldim,
Özge bir sabaha geldim.
Bakmadan alçak nefsime;
En yüce dergâha geldim…
Yüzleri yüz görmemiş aynalara bakarak
Susuz denizde yüzen sularda yüz yıkadım
Zamansız bir zamanın vadisinde akarak
Bir bahar leğeninde yüzlerce güz yıkadım
Geceler sulusepken düşlerin rengi koyu
Bir kuşsunuz kimi zaman
gökçe kanatlar takınıp gönlünüzce
uçarsınız gönlünüzün gökyüzünde
yüzde yüz bir kuşsunuz
yoktur kuşluğunuzdan bir kuşkunuz
kuşları suskun bir kuşluk vakti
Depreşir kör devenin dertleri tırnağında
Azdıkça akşamları suskun çiçekte polen
Umut kısrağı kişner yeniden Kafdağı’nda
Son gülün yaprağında
Başlar bir ıslak şölen
Gecenin gözlerinden dökülen serçelere
Dağıl, ey göklerimi bürüyen gam bulutu!
Ölüm yağdıran öfken yıldırmaz bu umudu…
Bu umut gökler gibi bir çift gözde parladı;
“İlk hedef Akdeniz’dir” diyen sözde parladı.
-Uzaydaki Sevgiliye-
Dün akşam Merih’te seni bekledim yüztanem
Eridi gözlerim Samanyolu’nda
Kirpiklerime asıldıkça Mars uykuları
Bin göktaşı ağırlığında
-Sn. İsmail Müftüoğlu’na-
Ölü müsün sağlara sunulan zerde misin
Zaman ağaca çıkmış sen hâlâ yerde misin
*
Sündürsen üç ilmeklik ip çıkar varlığından
Toprakta kan olursa,
Uğrunda can olursa,
Canlar kurban olmaz mı?
Adı “Vatan” olursa…
Can atar kan çiçeğim tutuşan karanfile,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!