Bu sevdayı senin ile bölüştük
Çekiyorum çekiyorsun bir tanem
Bülbül gibi bu nağmeye alıştık
Şakıyorum şakıyorsun bir tanem
Biliyorum eremeyiz murada
Kafeste kuş sesi korkuya fanus
Yok faydası korkunun ecele
Gönül kadehinde umut
Dipsiz bir okyanus
Tutunup gün ışığına
Geceyi saçlarından tut
Tavuslu sandıklarda bohçalı zamanların,
Birer kelebek gibi uçtu naftalinleri…
Sevda şölenlerine uğrun gelen anların,
Kül oldu son yangında o sedef nalinleri…
Pencerem duvar oldu arkasında tüllerin;
Oy dedikçe meltem mihrican olur;
Oyulur yüreğe oy çukurları…
Candan kan sunulan bir fincan olur
Korkunun kazdığı boy çukurları…
Dişsiz bir ağza sen dehen desen de,
Gün vurur mızrap-mızrap, tarih bir türkü söyler,
Gök durur, ırmak durur; türküler Türk’ü söyler! ..
Çağların ötesinde, yüzyılların sesinde;
Atatürk Türk’ü söyler, Türk Atatürk’ü söyler…
Damlalar deniz olur,
Nevâ telimde bin mızrap kırılır
Hicaz kurdu Kürdî ulurken aya
Bu fasılda hay diye haykırılır
Son neyzen ruhumu üfler Sabâ’ya
*“Ney”siz…
Açıkta demirlemiş gemilerden
Islak martı çığlıkları taşınır rıhtımlara
Gün vurmaya görsün denizin ensesine
Bacaklarını uzatıp oturur kumsalda
İhtiyar bir denizanası
Siya-siya bir türkü sallanır sarhoş sandalda
Ben ki, dipsiz deryâmı yudumlayan adayım,
Bin ağıttan süzülen o tek bir damladayım…
Ruhumda kâinatı nokta eden yüce sır,
Gönlümün aynasından âmâ gözüme yansır…
Kervanda nefes yok tek ses çıngırak
Heybeler gam dolu yollar çok ırak
Tükendi dermanın ey düş devesi
Bu son dönemeçte çök beni bırak
Bin sevda ezildi her çöküşümde
Ve bülbüller isyan edip düşümde
Katlanmayınca çileye dokuza katlanır yiğit,
Köklerinden asıldığı toprağa eğilir söğüt,
Sallandıkça ne sedalar alıp gelir maveradan;
Bir avuç gazoz kapağı delinin verdiği öğüt!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!