Bizi öldü sanmasınlar,
düşlerimiz hâlâ uyanık,
sesimiz kayalara çarpa çarpa
dolaşıyor boş sokaklarda.
Bir harita gibi çizili yüzlerimizde
tarih, ihanet ve unutuluş.
Uzat ellerini, tut beni,
Bir sonbahar dalı kadar kırılganım,
Yokluğun rüzgarları vuruyor omuzlarıma,
Karanlığa gidiyorum, kimse bilmiyor.
Kimin dünyasında unutuldum,
Bıçak gibi keskin gecenin soluğunda,
Yıldızlar çürük, ay titrek,
Bir gölge savrulur tenimde,
Acının keskin yüzünde yankılanan.
Toprak çatlamış, suyun tadı yitik,
Dağların soğuk rüzgarında açan
Beyaz bir çiçek gibi büyüdü sevdamız,
Her fırtınada inadına yeşerdi,
Her kışın ardından bahara selam durdu.
Bir sır gibi saklıydı içimde adın,
Toprağa kök salmış bir özlemin nağmesi,
Bir bahar sabahı sesin soldu,
Gözlerimde yeşeren umut dondu.
Ne rüzgarlar taşıdı kokunu bana,
Gönlümdeki ateş de küle döndü, gitti.
Adımlarını duyardım her seher vakti,
Gecenin paslı kilidini kıran saatlerde,
Bir şarkı tutturur kalbin sessizliğe,
Her nota kaybolmuş bir şehrin yankısı,
Bir eski hanın gözlerinde yitmiş harita.
Bir köşe başında bekler ruhum,
Kayıp duyguların çığlığına açıyorum gözlerimi,
Her gecenin derin kuytularında yankılanır sesin,
Gölgenle dolup taşıyorum boş sokaklarda,
Aşkın kıyameti, bir titrek nefes gibi yanımda.
Yalnızlık, bir yudum su gibi boğazımda düğümlenir,
Yüreğimde saklı bir hasret rüzgârı,
Sokaklarda hatıraların,
Bir zamanlar yeşil düşler kurduğumuz,
Şimdi yalnızca gri gölgeler peşinde.
Bir akşam üzeri, umutların kıyısında,
I.
Bir tılsımın ipinde asılı kaldım,
yorgun bir bedenden düşen bir cümle gibi,
nefesimde eski bir mantra saklı,
tekbirin yankıları titrer karanlıkta,
kaybolmuş ritüellerin izinde sürüklenirken,
Göğün yarasında bir çığlık kopar,
Sessiz, anlaşılmaz, kimse duymadan.
Bir çocuğun düşü, henüz yarım kalmış,
Oysa rüyasında bahar kokusu vardı.
Rüzgar savurur paramparça hatıraları,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!