Bir suskun sır var göğsümde saklı,
Ne ateşe döner ne küllere serpilir,
Bir elif gibi dik, bir yâr gibi mahzun,
Öylece bekler; ne ileri gider ne geri.
Her gece karanlıkla sulanır yüreğim,
Ben seni,
İlk defa bir ninemin duasında duydum galiba,
Ocakta yavaş yavaş kaynayan çorbanın buğusunda
Adın yoktu ama sıcaklığın vardı.
Sevgi, bazen bir yudum çaydır,
Bir deniz düşledim, karanlıkta kaybolmuş,
her dalgası bilinmeyenlere açılan bir sır.
Zaman, incecik iplik misali, dokunduğum her yerden çekiliyor,
yavaşça eriyen mumlar gibi tüketti yolları.
Ruhum, acıya bölünmüş bir ayna;
her yansıma ayrı bir yara,
Bir kahverengi gökyüzüdür bu,
Dağların belini bükmüş rüzgârı var,
Yedi tepeden süzülüp gelen türkülerin sesi,
Kavruk ellerde çatlamış buğday taneleri.
Bir çocuk güler, toprağın kıvrımlarında,
Anasının zeytin gözleri, kızıl akşamüstünde.
Yollar uzar, dağlar serin,
Gurbet ellerde yüreğim sönük.
Bir zamanlar köyümde,
Kıyametin bile sessiz kaldığı,
O sevda dolu bahar günlerinde.
Bir masa var, köşesi kırık,
Hüzün dolu anıların yükünü taşır,
Yalnızca bir yük değil, bir yürek,
Her çizgisi, bir özlemin ifadesi,
Kimi zaman gölgelerde kaybolmuş bir hayal.
Hayat bir okuldur, her köşesinde ders,
Gör ki karanlıkta parlayan bir ışık var,
Zorluklarla dolu, belki de acı bir yüz,
Ama unutma, her karanlıkta bir sır var.
Sabır, en büyük öğretmen, beklemesini bil,
Hayat, bir yudum acı, bir avuç toprak,
Her köşesi yara, her sesi hıçkırık,
Yüreğimde sönmeyen bir ateş yanar,
Her yeni gün, bir başka yaraya doğar.
Hıçkırıklarımı gizlerim sokaklarda,
Bazı aşklar unutulmaz,
Sadece yer değiştirir.
Eski bir şarkının içinde saklanır,
Yarım kalmış bir cümlenin ucunda bekler,
Ya da hiç dönmeyecek bir yolcunun gölgesinde.
Kaç gecedir öfkemle kazıyorum bu yolları,
Ayaklarımda taşlar, dizlerimde kan,
Sen yoksun, ama adını yazıyor rüzgâr,
Her solukta, her nefeste, her köşe başında.
Bir ağıt mı bıraktın ardında?
Yoksa kan revan bir sevda mı?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!