Grileşmiş hayallerim...
her şey gibi rengini kaybetmiş sevmelerin,
Aşkın.. tenden öteye geçemeyen bir sancı gibi,
Kabullenemediğim gerçekliğinden yüz çeviriyorum bu gün,
Seni çok farklı zannederken meğerse ne kadar sıradanmışsın bu gece...
İçimdeki sevgini sökerken, neyle yama yapacağım bilemiyorum.
Mesele , bırakman yada gitmen değildi sen olayı yanlış anladın galiba...
Ben.. boşluğuna alışamadım ... Artık sol tarfımı yokladığımda orda yoksun.. olmayacaksın ...
Alışırım zannettim epey bir zorlayacak sanırım ..
Neden kuruntular zihnimi sarıyor?
Sembolik bir mühür değildin kağıtlara basılan,
Kalbinin kelamı kahretti kişiyi,
Kesayet kurşunladı kafesinde,
Kindardın kelimelerin küfürdü,
kendini, kişilerde keşfetmek kutsaldı
Kamelyalarım kan kızılı,
Düşüncelerime göre şekillenen cennet misin?
cehennem mi?
Heybemde olan günahım mısın? Sevabım mı?
Sol tarafımda olan sızı mısın? Mutluluk mu?
Sen nesin? Rüzgar mı? Yoksa bulut mu?
Stokta olmayan kasımpatı gibisin , elbette bunun ardından bir nesnellik yok. Nadirliği temsil etmekte bu ifade. kabul etmeliyim ki sana kibir bile yakışıyor. Bizim gibi sıradan insanların , ancak bakmaktan bile çekindiği ve ulaşılamaz gördüğü bir noktadasın.. insan kendi zihniyle çatışır mı? Çok güzel fakat bi o kadar yalnız görünüyorsun...
Yorgun organlarım düşünmekten, mümkün olsaydı şayet yedek parça bulmak isterdim yorgunluklarını almak için... şair derdi ya" bu şehir gibi , sende beni çok fazla yanlış anlıyorsun"
Midasın ellerine sahip değilsin..
Artık dokundukların altına dönüşmüyor,
Değdiğin yerdeki , canlılık son buluyor,
Karanlıkta yürüyen, o yolcu sen misin?
Kalbin tutuklu bu diyarda,
Çözemedim kimyanı,
Ruhumu dönüştür simyan ile...
Eksikliklerimi bulup tart, mizan ile..
Hayallerimdeki umuda bir suikast eyle..
Gölgelerde beklersin ilk fırsatı,
Hüzün ve mutluluk bir yerde,
Düşmeden anlaşılmazdı,o derde,
Kulpu kırık bir fincanla, kederde,
Anlattıklarımız,bu kaosta ne kadar ederde?
Siyah ve beyazla bezenmiş bir hayat,
Bu kentin insanları sağır,dilsiz ve kör,
Bir ölüler şehrinde yaşıyorum.
Bir sürü insan lakin hiç ses yok,
Burası canlıların içinde bulunduğu bir nekropolis,
Hayatı değersiz görülen ve hayatına değer veren insanların beraber yaşadığı bir metropolis.
31 martta misafir olduğum Konstantinopolis.
Sonbahardayız kalbini yakan külleri dağıtmaz mı? Bu rüzgar...
Biliyorum acıdan kaçmak büyütmüyor içimdeki çocuğu,
Yaşamak hangi devirde kolay oldu ki, kan kaybından gözleri kapanan ötzi'yi hatırlarım...
Hangi avcı yaralamıştı seni, tereddüt etmediler mi?
Bir duygusal açlıkla mı kıydılar sana... yoksa kirli oyunların bir kurbanı mı oldun sende?



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!