Etrafa misk gibi kokular saçar,
Dillerine hiç durmadan gül seren.
Her gelip geçende muhabbet biçer,
Yollarına hiç durmadan gül seren.
Cahilin semtine varmasın yolun,
Ehmek derdi, geçim derdi, iş derdi
Terkettirdi ilimizi Gümüşkent.
Ben ne derem; abam, agam ne derdi
Anamayız dilimizi Gümüşkent.
Cıbıllığı vurup haklayamadık
Yıl Beş Yüz Yetmiş Bir, aylardan Nisan
Alemlere rahmet güneşi doğdu.
Habibullah oldu O Yüce İnsan
Kalplere muhabbet güneşi doğdu.
Zirvedeydi o gün; dalalet, zillet,
Düşlerim uğruna çaldım kapını
Geri çekemedim elimi gurbet.
Hesaba katmadım bu sert yapını
Perişan eyledin halimi gurbet.
Sermedin altıma bir küçük minder
Otuz yıl misafir kaldığın yeter
Aklımdan, gönlümden git hadi gali.
Yüzsüz olma, biraz kibarlık göster
Gülsüm, Haçcam gibi bit hadi gali.
Gelme, elimde var taşımda artık
Fıtratı gereği deyip katlandım,
Sevgilinin diken hali, gül hali.
Bu gün yakar yarin kaybolur sandım,
Yokmuş sevda ateşinin kül hali.
Ketbedelim aramızda bir akit,
Aklımda küncülü kömben, “bastığ”ın
Dövmeden aşını unutmam Haser.
Lezzetten çıtlardı benli fıstığın
Fosunu, boşunu unutmam Haser.
Bakır kazanlarda kaynardı hedik,
Aklımda küncülü kömben, “bastığ”ın
Dövmeden aşını unutmam Haser.
Lezzetten çıtlardı benli fıstığın
Fosunu, boşunu unutmam Haser.
(Küncülü kömbeyi şirin bastığı
Çöplüğe süpürdüm hatıraları
Bir tek adın kaldı bana yadigar.
Kapattı seneler o yaraları
Gönlümü tertemiz eyledi rüzgar.
Kafa yormak sağlık ve sıhhat değil
Unuttum çok şeyi işin gerçeği,
Bir tek o yılları unutamadım.
Deremedim uzanıp o çiçeği,
O yüksek dalları unutamadım...
O günlerden kalmış yirmi otuz poz,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!