Dünyada ne mutlu Türküm diyene
Demeyen de insan diyen de insan.
Siyah tene, kızıl tene, ak tene
Saygı duymayan da duyan da insan.
Yüzlerce kabile yaratan Mevla
Kara toprak bu kadar mı şirindir,
Nedense doymuyor gözü insanın.
Bu nasıl bir iştah nasıl karındır,
Gerçekten işi zor bazı insanın.
Aklı olan düşünür bir kerecik
Kurda kuşa büyük müjdeyi verin,
Yine gül yüzünü açtı ilkbahar.
Hava ılık, toprak sıcak, su serin
Soğuğu kökünden biçti ilkbahar…
Doğa tekrar değiştirdi dokuyu,
Hakiki olmalı kalpteki iman,
Ne zulüm karıştır, ne şirk karıştır.
Bu sırat-ı müstakimdir her zaman,
Bu güvenlik şeridine giriştir.
İmanın üç tane aşaması var,
Fırıl fırıl dönen deri koltuğa,
Kurularak dem-i devran sürersin.
Fakire bakmazsın, süslü konuğa,
Sarılarak dem-i devran sürersin.
Kıymetlisin altın bilezik gibi,
Bir ülkede ocakları batıran
Enflasyon isimli canavar vardı
Koltukta en fazla üç yıl oturan
Beş altı ortaklı iktidar vardı
Tamtakırdı para yoktu kasada
Kalmasın arada ufacık kuşku,
Düşüncem, görüşüm, nazarım sen ol…
İçimde kaynayıp kabaran coşku,
Yayılsın dört yana, yazarım sen ol…
Altın liraları, bakır kuruşu
Hor görürsen Yüce Türk Milletini,
Nefret kazanırsın, kin kazanırsın…
Kontrol edemezsen bu hiddetini,
Aziz Nesin gibi ün (!) kazanırsın…
Çık sahneye sen de söyle şarkını,
Madem atışmak istersin,
Çık meydana Muallim Bey…
Sesi gür şairim dersin,
Ak meydana Muallim Bey…
Sen yenersen bu çırağı,
Sonunda titretti bizi de bu gün,
“Üşüyorum” diyen sözün Muhsin Bey!
Milletin kederli, milletin üzgün
Çöktü bağrımıza hüzün Muhsin Bey!
“Dam”da geçirdiğin yıllar zulümdür,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!