Toprak bir tohum karşılığında verir bir bostan,
Ey insanoğlu;
Sen hiç böyle bir karşılık gördün mü?
Herhangi bir dosttan.
Ümit kesilmez topraktan,
Sığınacak yer arıyor olmalı ki acılar,
Zamane insanının yaşattıkları,
Yüreğimizi parçalarken,
Zamana sığındı acılar.
Bana uzak duran özlemlerimi anımsadım,
Kanayan taraflarımız bir türlü durmuyordu,
Başkalarının denizinde yüzüp
Kendi derelerinde boğulanlar,
Cinayet gibi ölümlere fıtrat diyordu.
Can pazarıydı ülke kadere fidye verilen yaşamdan gidiyordu
Anlamadığınız şeylere inanırsanız, acı çekersiniz,
Bilmediğiniz yola girerseniz, dönemezsiniz,
Siz siz olun gün olur kendi yaşamınızda bile,
Yanlış yolda ilerlerseniz kendinizi bile bulamazsınız.
Zamanın koşullarına direnmekte bir yere kadar,
Kendini yaşamdan gizlercesine,
Masumiyetin rollerinde,
Havası; çarkı paslanmış antika saat gibi
Belli ki bıkmıştı kendi deviniminden,
Saklanıyordu kendinden.
Yaşadığımız her yitimi unutarak mı?
Yoksa üzerini örterek mi bu kaosu çözeceğiz?
Belki de bu yaman çelişki bizi bu çıkmaza bağlıyor
Dünyana asılı tuttuğun belleğin ne söylüyor sana?
Kulak vermiyor mu kimse?
Dedelerimizin bizim için kurdukları dünyanın
Adalet vicdandı
Vicdan hakkına hakim olmaktı
Adalet hakkımdı
Hakim ise yoktu
Hakkım için hakim neden yok diye sordum
Yaprakların ağaçlara küstüğü bir mevsimdi,
Gökyüzüne yansımış hüsranları vardı dalları kırılmış ağaçların,
Matem değildi bu, mavisini kaybetmiş gök kubbenin,
Yüzüne yansıyan o pürüzsüz efkârı vardı.
Yele gizlenmiş her zerrenin bağrında,
Soğuk bir yalnızlığın
Üşüyen anılarına gizlenmiştin
Beyazın asıl tadında yağan gökyüzü
Geçmişti kendinden
Dağlar her zaman ki gibi yüksek
Kış hüsranına teslim terk etmişti sıcağını
Zamanı geldi gitmenin,
Yollara, düşlere dalmanın,
Sözün çağrısına, belleğin yoluna girmenin,
Son yaz ikliminden çıkıp,
Zamanı geldi gitmenin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!