Ne oldu dostum?
çok mu yükseldin?
bir yerlere mi geldin üç günde?
yalanları mı yuttun?
ve ben şimdi sana göre
Ne olduğunu, ne olduğumu bile anlamadan
öyle hızlı daldım ki bu sabah o alevlerin ortasına,
yüzüm öyle yandı ki kıpkırmızı,
kalbim öyle bir aştı ki atma sınırını;
son noktaya gelip de
yapacağımı yapıp geri döndüğümde
Duymuşum duyacağımı
yemişim yiyeceğimin bin çeşitini
öpmüşüm öpeceğimi
sevmişim layığımı
sevişmişim dilediğim gibi cesur
yapmışım yapacağım sporu
evlenip gidecek o 'güzel esmer' yarın
birkaç ayı kalmış.
benle çaya çıkar mı, bir kafede oturur mu
bara-mara gider mi
İstiklal'de yürür mü şapkayla gizlenmeden?
gizlense de razıyız ya gerçi!
'Nereye kadar böyle? ' dedi yasak aşkına.
Ne demek nereye kadar?
Olduğu kadar,
gittiği yere kadar elbet! ..
Yıllardır uçaklarını uçurduğun,
kirletip durduğun,
dumanlarla bezediğin bu gök,
dev şileplerini yüzdürdüğün
arkalarında kirden izler bıraktığın
Küfürden güç alanlar,
küfürle aktive olanlar ve güne böyle karışanlar için
İstanbul bulunmaz bir nimettir! ..
Örneğin bu sabah,
yine arızaya bağlanmış koşumu yaparken
Aldığın onaylar
gördüğün takdirler, ödüller, plaketler,
taktığın nişanlar
ve geldiğin yerler, zirveler bir yere kadar.
aldığın sıfatlar
Ne Saylan'lar
ne alimler,
ne yüceler,
saf kişilikler çamura bulandı
üzerlerine kızgın alevler
zehirli sular damga edildi bizde...
Hepsinden vaz geçtim.
Doğadan, hayvandan, ağaçtan
sudan, dereden, denizden, adalardan.
Gülen insan yüzlerinden
acı çeken aç çocuklardan
Ben şairim demeyi şiirleriyle gösteriyor..Okuyucunun önüne serdikleri 'evrensel gerçekleri [miz]..okudukça
unuttuğumuz isyanları yeniden hatırlıyoruz..Gerçeği
sofraya koyup yüzleşme gücün varsa al ne kadar lazımsa diyor. Sesi ilginç metalik bir ses gibi geliyor kulağa..Doğal desek sahte to ...