Bizim Bektasi'yi tanirsiniz.. Oyle namazla niyazla ilgisi olmayan bir aksamci, ama din hizmetlisi o kadar azalmis ya da isler oylesine cigirindan cikmis ki, bir zaman Bektasi'yi İstanbul Sultan Ahmet Camii'ne imam yapmislar.
Neyse, Bektasi baslamis imamlik yapmaya. Ancak, her cenaze namazindan sonra, tabutun kapagini bir kosesinden hafif aralayarak fisilti halinde bir seyler soylerrmiş...
Tabii, cemaat merakta, 'Yahu hocam ne konusuyorsun cenazeyle? ' Hoca her defasinda 'O, merhumla benim aramdadir' der, sir vermezmis. Cemaat bakmis olmuyor, birini ayarlamislar, oldu diye koymuslar tabuta.
Her zamanki gibi namazdan sonra Bektasi amca, tabutu hafif aralayip; 'Ey fani, yalanci dunyadan sahici dunyaya gidiyorsun, Oraya varınca, soracaklar sana, yalanci dunyada ne var ne yok' diye, Onlara uzun uzadiya bir seyler anlatmaya gerek yok, sadece Bektasi Sultan Ahmet'e imam oldu dersin onlar gerisini anlarlar'
Ha bir de bu olayda sunn et olacak cocugu tutmanin da bir yolu yordami vardir. Oyle her aklina esen tutamaz. Kolay degildir o yaslardaki cocugu zapt etmek. Ya benim gibi uslu biri olacak cocuk, ya da cok isi iyi bilen tarafindan tutulacak.
Tutacak olan kiksi bir sandalyaye falan oturur. Sunnet olacak olan cocuk da onun onunde dizlerini bukerek durur. Sunnet olacak cocugun iki kolu, bacaklarinin arasindan gecirilerek, tutan kisi tarafindan bacaklarin dis kismindan kavranir ve bacak arasi tamamen aciga cikarilir. Sunnetci amcam da gelir isini bitirir bu arada...
Ancak simdilerde cocuk dogar dogmaz hastanelerde yapiliyor ki, en uygun olani bu bence. Lokal anastezi yapilarak ve cocuk (Daha dogrusu bebek) , hic bir sey hissetmeden is kotariliyor bir anda. :)
Kendiminkini hatirliyorum. Rahmetli babam, dugun yaptirmisti. Benden iki yas kucuk kardesim, benden once olmustu. Cok yaramaz, ele avuca sigmaz, zor zaptedilir biriydi.Bir de cok aglardi. Hem de bagira cagira. O nedenle onceligi ona verdiler. hani olur da ben aglarsam sunnet olurken, bizim ufakligi kimse tutamaz, sunnet olmaya ikna edemez diye dusunduler.
Beni babamin bir arkadasi arabasiyla kucuk bir sehir turuna goturdu. O sirada bizim ufakiligin ufakliginin fazlasini almislar. Bir donduk ki dugunun yapildigi salona, isyan cikmis, ihtilal olmus sandik... Bizim birader ana avrat soverek cok yuksek sesle agliyor. Bagiriyor falan. Annem, babam basinda, aman oglum, aslan oglum, bitti iste falan gibi bir seylerle teskin etmeye calisiyorlar ama, bosuna tabii. Biraderin salvolarindan en buyuk hisseyi kulaklari cinlasin amcam aliyor. Sunnet edilirken, o tutmus cunku.
O gurultu patirti arasinda beni de aldilar salonun uygun bir odasina, bitiriverdiler bir anda. Aslinda cok da fazla acimamisti (Ya da ben oyle hatirliyorum simdi) , aglamamistim. Bir de saniyorum karsimda acayip hareketler yaparak beni guldurmeye, sunnet olayini unutturmaya calisan palyocumsu birinin varligi etkili olmustu olayda. Kestirmis, adam olmustum. :)
Iki tanesinin hamama yakistigini soyler eskiler. Gerci onlar iki ciplak demisler ama, sonucta yoksul da bir nevi ciplak degil mi... Yok iste, napsin, de mi...
Bir de dikkat ediyorum, boyle askli meskli konulara nedense bizim bayanlarimiz daha bir heyecanli yaziyorlar. Sanaki dunyalari bu tur konular uzerine kurulmus.
Oysa, hayat tum gercekligi ve ciplakligiyla orda, karsimizda duruyor. Gozluksuz bakmak gerek... Ya da hic degilse gozluklerimizi biraz daha acik renk olanlardan secmeliyiz...
Is, ekmek, ozgurluk...
Ya da baska bir deyisle, Daragacinda Uc Fidan...
Deniz, Yusuf, Huseyin...
Bizim Bektasi'yi tanirsiniz.. Oyle namazla niyazla ilgisi olmayan bir aksamci, ama din hizmetlisi o kadar azalmis ya da isler oylesine cigirindan cikmis ki, bir zaman Bektasi'yi İstanbul Sultan Ahmet Camii'ne imam yapmislar.
Neyse, Bektasi baslamis imamlik yapmaya. Ancak, her cenaze namazindan sonra, tabutun kapagini bir kosesinden hafif aralayarak fisilti halinde bir seyler soylerrmiş...
Tabii, cemaat merakta, 'Yahu hocam ne konusuyorsun cenazeyle? ' Hoca her defasinda 'O, merhumla benim aramdadir' der, sir vermezmis. Cemaat bakmis olmuyor, birini ayarlamislar, oldu diye koymuslar tabuta.
Her zamanki gibi namazdan sonra Bektasi amca, tabutu hafif aralayip; 'Ey fani, yalanci dunyadan sahici dunyaya gidiyorsun, Oraya varınca, soracaklar sana, yalanci dunyada ne var ne yok' diye, Onlara uzun uzadiya bir seyler anlatmaya gerek yok, sadece Bektasi Sultan Ahmet'e imam oldu dersin onlar gerisini anlarlar'
Yuzunuzden gulucukler hic eksilmesin efendim...
Ha bir de bu olayda sunn et olacak cocugu tutmanin da bir yolu yordami vardir. Oyle her aklina esen tutamaz. Kolay degildir o yaslardaki cocugu zapt etmek. Ya benim gibi uslu biri olacak cocuk, ya da cok isi iyi bilen tarafindan tutulacak.
Tutacak olan kiksi bir sandalyaye falan oturur. Sunnet olacak olan cocuk da onun onunde dizlerini bukerek durur. Sunnet olacak cocugun iki kolu, bacaklarinin arasindan gecirilerek, tutan kisi tarafindan bacaklarin dis kismindan kavranir ve bacak arasi tamamen aciga cikarilir. Sunnetci amcam da gelir isini bitirir bu arada...
Ancak simdilerde cocuk dogar dogmaz hastanelerde yapiliyor ki, en uygun olani bu bence. Lokal anastezi yapilarak ve cocuk (Daha dogrusu bebek) , hic bir sey hissetmeden is kotariliyor bir anda. :)
Kendiminkini hatirliyorum. Rahmetli babam, dugun yaptirmisti. Benden iki yas kucuk kardesim, benden once olmustu. Cok yaramaz, ele avuca sigmaz, zor zaptedilir biriydi.Bir de cok aglardi. Hem de bagira cagira. O nedenle onceligi ona verdiler. hani olur da ben aglarsam sunnet olurken, bizim ufakligi kimse tutamaz, sunnet olmaya ikna edemez diye dusunduler.
Beni babamin bir arkadasi arabasiyla kucuk bir sehir turuna goturdu. O sirada bizim ufakiligin ufakliginin fazlasini almislar. Bir donduk ki dugunun yapildigi salona, isyan cikmis, ihtilal olmus sandik... Bizim birader ana avrat soverek cok yuksek sesle agliyor. Bagiriyor falan. Annem, babam basinda, aman oglum, aslan oglum, bitti iste falan gibi bir seylerle teskin etmeye calisiyorlar ama, bosuna tabii. Biraderin salvolarindan en buyuk hisseyi kulaklari cinlasin amcam aliyor. Sunnet edilirken, o tutmus cunku.
O gurultu patirti arasinda beni de aldilar salonun uygun bir odasina, bitiriverdiler bir anda. Aslinda cok da fazla acimamisti (Ya da ben oyle hatirliyorum simdi) , aglamamistim. Bir de saniyorum karsimda acayip hareketler yaparak beni guldurmeye, sunnet olayini unutturmaya calisan palyocumsu birinin varligi etkili olmustu olayda. Kestirmis, adam olmustum. :)
Iki tanesinin hamama yakistigini soyler eskiler. Gerci onlar iki ciplak demisler ama, sonucta yoksul da bir nevi ciplak degil mi... Yok iste, napsin, de mi...
Tok acin halinden anlamaz demistim ya, ac da acin halinden anlamiyor. Daha dogrusu ac, kendi halinden anlamiyor nedense.
Ne gariptir, yoksulumuz gidiyor 'Ben zenginleri severim' diyen adamin partisine oy veriyor, basa getiriyor. Sonra da sikayet ediyor...
Bu ne perhiz, bu ne lahana tursusu demek gerekmez mi simdi. :)
Bir de dikkat ediyorum, boyle askli meskli konulara nedense bizim bayanlarimiz daha bir heyecanli yaziyorlar. Sanaki dunyalari bu tur konular uzerine kurulmus.
Oysa, hayat tum gercekligi ve ciplakligiyla orda, karsimizda duruyor. Gozluksuz bakmak gerek... Ya da hic degilse gozluklerimizi biraz daha acik renk olanlardan secmeliyiz...
Der Ofli...
Bizlere bulutlarin ustunde yuruyenlerin varligini gosteren terimdir, sagolsundur.
Gercek askmis... Peh! ! !