HÜZÜN HÜSRANDA HASRETİN GÖRÜŞME VAKTİ SAATiYLE … Ziyaret yeri günü ve saatiyle İnsana Dünyaya Ve hayata görüşmek dileğiyle Yaşını aşka büyütüp de gelmiş çalan kapılarında sevmelere talip dolu deli yüreğin Bohçalanmış süslenmiş, Bahçe duvarlarından sokaklara inip sarkan çağla çiçekler gibi yemişler ve asmalar hevengiyle Sonsuzluğun dört diyarından çağırıp seslenerek Aşkın polenleştiği zamanı taşıyan kanatlarıyla zembereğin içinde ve dışında çınlayan Bir uçarı gönül sevdasıdır zarifliğin hayata uzanan nazlı salınımları Derin Uzak Ve zifir zindan göklerden Kıvılcımlar sökünü derin ve son yolculuklara kayıp giden yıldızlar yazgısıyla Dünya bahçesinde bazan gül bazan diken, sicilde serüvende ne yeminli kayıtlıysa olsun varsın demiş Etrafı kızgın körüklerle dağlanmış deşilmiş öykülerden temsil Ve soğuk demirlerle sıvanıp örülmüş müebbetliğin yılları uslandıran fosil duvarları arasında Kolonya şişesine kalan zaman zuhur avlu sokak çarşı ve künyelerin Perde perde ışıklar oyunuyla kederli sakin kavruk ve yanık bir yağmurlu şehir kalabalığı Ve herkesin avunarak kavşağından uğrayıp geçtiği hederden hebadan yılbaşı çekişen Sefil sahralar ikramında helak olma çarkının Ay gezer, sessizlik yürür, kilit döner duvar kalınlaşır, vade uzar, ip incelir, iz ve yol sürer iklim Suskunluğun sinip yuvalandığı derin diplerden , ayyuka çıkarak yalnızlığa diyar olmuş Çalı dağındaki renkler sonbahara, dünya kuytulara, gemiler limanlara çekilir poyraz karayel.. Poyrazın boşalan koynunda soğuk düşlerle köşe bucak bir dolu yaprak ve hüzün sayfası Demek ki sen de dikenler ömrünün gül tomurcuğu misafiriydin, doğdun, belki sevindin güldün Belki ağladın üzüldün Her ne vakit her çiçekte kanaviçesi allı morlu kendini toplayıp getiren baharlardan Hayatın yüklediği bütün topraklara defne mektupları götüren güvercin sevincinin Ve bütün fırtına kıyılarını gören çepe çevre kasırga fenerlerinin korsan gözetiminde Aşkın sesi soluğu nabzı hasreti hüznü maksadı meramı mevzusu müjdesiyle Misafirlik boyuncası kutlu ziyarete mahsus öksüz yetim belki sürgün.. Allanır Dillenir Süslenirsin Avunur sevinirsin can kafesinde ve gönül burcunda sevda kuşu çırpınan Suyun toprağın hürmetine Urgansız İpliksiz Çakıl taşlarıyla kendine kolyeler dizerken nehir nehir akıp giden hayat Solunum yetmezliği Gıda yetmezliği Konfor yetmezliği Böbrek yetmezliği Derman yermezliği Dalak yetmezliği İşitme yetmezliği Görme yetmezliği Sinir yetmezliği İşitme bozukluğu Damar tıkanıklığı ….sıralayıp saymakla insanı kendine ve herkese özürlü muhtaç noksan eksik ziyan bırakan Vakti zamanı ihtiyar düşkün halsiz mecalsiz koyarak Vakti sırası gelen herkesi tabiatıyla yoklaya düzelte çıkıp gelenleriyle Anlaşılabilir Mantıklı Saygın, düzeyli, makul, münasip ve makbul görülebilir haller durumlar silsilesidir , fakaaat.. Fakat sabahtan akşama insanı aval salak yurduna yerleşik toplu intihar süsü verilerek.. Ortak çıkar kulu kölesi rafına özenle işleyerek delik deşik mihraklaşmayı mezarlaştıran Soygun sömürü beslemesi magazin ve popüler kültür seçkin denekleriyle aşılanıp afyonlanmaya Ev bark öte beri üst baş ve cüzdan fukaralığının ebediyyen fakirfakirliği bataklık çukurundaki Alçısı sıvası düşmüş dökülmüş Kalıbı bünyesi kaportası yahut kalıbı kirişi çatlamış çürümüş Karanlığı donatan odalara sadece ay ışığından sızıp sinen dönük kibrit ve mum eskisine benzer Bulanık loşlukların ve boşlukların insana hükmettiği evrede Akıl yetmezliği Fikir yetmezliği Vicdan yetmezliği Kalp yetmezliği Hukuk yetmezliği İdrak yetmezliği Huzur yetmezliği Hoşgörü yetmezliği İrade yetmezliği İnanç yetmezliği Düşünce yetmezliği Duyum yetmezliği His yetmezliği Sorumluluk yetmezliği Özgürlük yetmexliği Dil yetmezliği İtibar yetmezliği Güven yetmezliği Alfabe hesap kitap yazı söz saygı sevgi ve rakkam yetmezliği halinde kapış kapış Serbest borsa marka pazar tezgah ve Piyasa götürüsüyle …Besleyenlerin fukara fakiri olarak alışmış kanıksanmış bağımlılıklarla tüketilip Yaşanıyorsa, fenanın fenasındadır kör sağır dilsiz soğuk silik işlevsiz içeriksizliğin Yağma yıkımına kendini ve künyesini kişiliksiz kayıtsızlığın çöplük çeşidine çıkaran haram hurda mefta Bahis konusu bile değildir artık ne huzur ne onur ne denge ne düzen ne de insan denen …Yaşama sanatını ve Dünya yükünü, Sürdürülebilir hayatın kendine özgün öyküsüyle mutluluğa taşımaya layık Ne sicil, ne karakter, ne de istikrar
BİLGiSİ BELGEDE ZERREDEN KÜRREYE ATATÜRKÇESİNE 1 …. İçinde doğduğu yaşam döngüsünde beslendiği büyüdüğü ve büyüttüğü hayati gerçekliğin ayrılmaz kopmaz aidiyetine özgün özgür ve özdeştir insan.
Kimlik kodlamalarını içinde doğduğu dünya insanlık toplum kültür birikim ve hayat gerçekliğiyle yaşayarak deneyimleyip biriktiren; irdeleyici ve sorgulayıcı gözlemelerden akıl fikir eleyen süzen yoran ve yorumlayan çıkarımların sağlıkta beslenmede barınmada eğitimde siporda dilde ulaşımda sanatta iletişimde hakça üreten ve adil paylaştıran; tarafsızlık - eşitlik ilkesiyle donanmış hukukun üstünlüğü makamına danışarak huzur verici, mutluluk üretici, ihtiyaç giderici, istikrar saygınlık ve güvenlik sağlayıcı, hayatın yükleyip getirdiği bütün çelişkileri liyakatlilik esasıyla üstesinden gelip çözümleyebilmenin karşılıklı değerliliğine tanıklık ederek, farkında olarak ve araştırıp BİLEREK sosyal siyasal ekonomik ve kültürel insan kimliğine özdeş yapıyı örer dokur insan.
Sorumlu üretken adil onurlu güvenli hiç bir değerden, ilişkiden, bilgiden, deneyimden, iletişimden ve sosyal bağlardan bozulup koparmaksızın Emeği esirgenmemiş tecrübelerle edinilen BİLGİ kodlarıdır saygın ve sağlıklı ilişkilerle donatılmış hayatta kalmanın yaşam kavgasını onurlu itibarlı ve sürdürülebilir kalıcılığa devamlı daim kılmak.
Herkesin kişilik ve kimliğinde özdeş duyarlı bilinçli nazik alıngan hassas üzülüp incineceği bir özdeşliği vardır çünkü ve bu yüzden kinayen takdir övgü yahut yüceltmeler dahi kendi sorumluluk hak ve yükümlülüklerini harama vererek gerçekliği olmayan hurafelere kahramanlara idollere tapınacak derecede sevk ve havale eden ihanet ve istismar ihaleciliğinin sayısız sınırsız türev çeşitlerini üretip çoğaltarak, toplumsal hayatı kökten sarsar topyekün yıkıma uğratır. .. BİLGiSİ BELGEDE ZERREDEN KÜRREYE ATATÜRKÇESİNE 2 .. Sosyal kimlik kültürel değer, onursal saygınlık, sosyo ekonomik zenginlik veya bireysel kişilik, ancak doğduğu toplumsal gerçekliği bizzat kendi katılımcılığıyla anlayan gören duyan tanıyan farkına ve ayırdımına varan tecrübe katkı ve tanıklığın büyütüp olgunlaştırdığı BİLGİ birikimleriyle insanı kendisine özgün ve özdeş dirençli dayanıklı dinamik karakter ve özgürlüğü kazandırır.
Yani kullandığı Hayat Bilgi’ sine ne kadar kendi emek ve kaynaklarıyla ulaşıp eriştiği gerçekliğinde özgür ve özdeşliği kadardır, insanın değeri, anlamı, sosyal varlığı, ekonomik zenginliği veya siyasal yaşamı. Aksi takdirde sağ ve sağlam çıkamaz ne kendine ne de sosyal siyasal hayata insan. Orada, soygun vurgun talan haram ve sömürüden beslenen; acizliği karanlığı korkuyu gerilimi sefaleti gericiliği her türlü soyut ve yüzeysel kısır döngü hurafeleriyle kamçılayıp kışkırtarak çatışma kültürüyle salgın ve yaygın hale getirilip sürekli kılınan piyasa pazarcılığı tanrılarının emşr kipinde bütün çarpanlarıyla her bir şeyin paraya tahvil edildiği kullanışlı BİLGİSİZLİK ( kara cehalet ) veya BİLGİ KİRLİLİĞİ ; zorunlu tüketime sunulur yaşanır.
inancı itimatı güveni sözü sadakati ve sabırı, dilediği keyfiyetin kullanışlı istismar ve ihanet araç gereci haline getirerek, ayrışarak hiç bir konuda anlaşamayan soyut hurafelerin kulu köleliğine saplanıp kutuplaşmış sürü bağışıklığı güdümlüsü çatışma kültürünü istismar ve bilgi kirliliğiyle baskılayıp yönlendiren dolaşımın her türlü toplumsal bozulmalarına yıkıcı yağmacı soygun sömürü sülükleri yapılanıp yerleşir. . BİLGiSİ BELGEDE ZERREDEN KÜRREYE ATATÜRKÇESİNE 3 …. Yarattığı yağma yıkımlardan doğma somut sorunların hem esaslı mimarı hem de - her şekil haram gösteriş görgüsüzlük acımasızlık bencillik hırsızlık gasp talan haydut harami kibir kahır zorba kişiliksizliğinin önde gideni oldukları halde - yapay sahte soyut asılsız sorunsal kurtarıcılığına kendilerini dayatıp sosyo kültürel hayatın başına çöküp çullanmanın belası kesilerek, koskolayca sınırsız sorgusuz hak hukuk ve yetki sahibi olmaya dair uyuşturup afyonlayıcı alışkanlık ve afyon külliyatıdır çünkü kişisine özdeş olmayan; ve hayatına kayıtsız ilgisiz alım satım etiketinden her buyrulana eksiksiz hatasız peşin harcayıp tüketmeler bağımlısı insan morgu sanallaştıran BİLGİ Kirliliği.
Bu saygınlığı ve inanırlığı değerinden dökülüp düşürülerek her şekil adiliği bayağılığı ve aşağılaşmayı içinde barındıran kişiliksizliğe özelleşmiş Bilgi Kirliliği etiket koduyla ve paraya tahvilliliğin istismara aracı yahut ihanet haracı piyasa ve borsaların tüm hayatı etkileyip esir aldığı eğitim inanç itibar ilgi onur liyakat saygı ulaşım barınma beslenme gibi gibi sıraya dizilmiş hizaya getirilmiş sebeplere sanat vesair SİĞOR’ da kimliksizliğin haraç mezatıydı.
Ürettiği her somut soruna örtbas edip perdeleyen soyut afyon ve uyuşturucu hurafe karanlıklarını örtüp kapatırken, tıpkı edebiyat sanat sinema gibi, Futbol’ a indirilip yağma yıkım ve sömürü piyasasının vazgeçilmezi olarak Sipor’ da ordan bundan nasibini alarak gide gide mafya hükümranlığının hükmedip hakim olduğu haydut harami keyfiyetinin kullanışlı keyfiyetine endüstrileştirildi. Çünkü.. Topluma ait değerleri kendilerine soğutup şekilde dekorda tezgahta görünen ve gösterenlerin buyurduğu veya yönlendirip yönettiği sinsi ve simsarların şartlara durumlara göre kurduğu kararttığı patlattığı ördüğü kısıtladığı gerdiği parlattığı kışkırttığı perdelediği veya bozduğu sosyal siyasal ekonomik ve kültürel harabeye en başta Bilim İlimden yoksun yitirdiği ve yabancılaştığı bütün değerler karşılığının cehalet özenti takıntı gösteriş bağışıklığına şartsız koşulsuz güdümlü ve bağımlı kul kölelerini eğilir bükülür kullanır harcarlar. .. BİLGiSİ BELGEDE ZERREDEN KÜRRREYE ATATÜRKÇESİNE 4 … Düzeni ilmi sanatı hüneri becerisi karakteri kimliği alışkanlığı aklı fikri bozulduktan sonra altın da bir, mülk de bir, pul da bir, para da bir, demir de bir naylon da birdir. Çünkü insanına onurda kişilikte karakterde akılda fikirde ve BİLGİ birikimlerinde özdeş değilse her şey erir çürür harcanır tükenir, hayatı ve yaşamını yükümlü kılan buradaki somut dünya sorumluluklarını ilgisini iletişimini aklını fikrini sorgulamasını gerektiren kendisiyle özdeş emek zahmetlerini terkederek haydut haramilerin kul ve kökeliğe bağımlı kıldıkları soyut kifayetsiz hır gür çelişki tapınma adanma kapışma çekişme ve nizahlaşmalarla “ ben sizin her yetkide ilahınız her hakta ve hukukta her yapıp işlediğin kutsal sayılması zorunlu yargıdız sorgusuz tanrısal kudretlisiz ‘ bağıra çağıra haykırıp kükreyenlerin oyalayıp avutan yağma yıkım keyfiyetine terkederken, zaten bildiklerini de unutan düşkünler topluluğuydu.
Böylece her harama vurguna dönük her değerden düşürülerek ihtiyaç gören yağma yıkım istismar aracı, inançtan kültüre varıncaya kadar özü içeriği boşaltılmış soyut sanal vitrin süsü işlevi görmeye devletten toplumdan insandan ve kimlikten daha iri büyük ve vazgeçilmez hale şişirilip büyütülerek,popüler sanalda her bahaneye kutuplaşarak sürekli soyut hurafelere çatışan toplumsuz kimliksiz devletsizliğin aciz zavallısı konumuna kayıt yaptırtıldı. Ardından somut hayatını ayarlı dizilerin gerilim şiddet bunalım fahiş furya ve pisiko manyaklığı dayatıp aşılayan özenti toplumunu sürükledikleri boşlukta ve çukurda, Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe… gibi hibilerin de suç pay cürüm saldırı bağırtı gürültü hisse borsa ve dosya kabarıklıkları vardı. BİLGiSİ BELGEDE ZERREDEN KÜRREYE ATATÜRKÇESİNE 5 … Bilimle danışıp bilimin ilimi sanatıyla konuşanlar ortak hayatı tüm değerleriyle kolaylaştırıp güvende istikrarda huzurda ve dengede tutan toplumun insanlığın ve hayatın ihtiyaç duyduğu oranda keşif buluş icat araştırma katkılarıyla demirin taşın toprağın tıbbın teknolojinin kime ne zaman ne zenginlikle dilini kimyasını damarını huyunu sicilini anladığı ve konuştururduğu sağlam adil ve sağlıklı iletişim devamlılığını sağlar. Olmayan ve yapamayansa kara cahilliğin her türlü zavallılık ve acziyet dayattığı intihar sarmalında hurafelerin kişiyi kendinden soğutan yetersizlik değersizlik ve yenilmişlik duygularını körükleyip yozlaştırtıcı ve özgür anlayış cesaret bilgi irade sahibi insanlığını işlevsiz kılıcı abuk subuk kısır döngü saplantılarıyla gün öldürerek, kurgulayıp buyuran itaatliliğin her konuda uyumlu ayarlı koşulsuz kulu kölesi olurlar.
Ve tüm bu sorun sarmal diyet illet güzergahında tarihin yeri, dünyanın dönüşü dolaşımı ve toplumların gidiş geliş hattı yoku aklı fikri onuru bilinci belleği değişmeyenler gerçeğiyle, her şeyin parametrik alan satanlar borsasında insanlık dahil alım satım tezgahına konduğunda kokuşan çürüyen yozlaşan alçalan değişen değersizliğinin en ince ayrıntılarıyla farkına vardığı, gördüğü, yorduğu, deneyimleyip gözlediği lle de HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİM’ dir … özetini tarttığı ölçtüğü dediği inandığı ve karara bağladığı… Var olanların üstüne onur itibar cesaret özgürlük vicdan ve özgüven sahibi insanlığını koydukça hiç bir şartta ölmez eskimez bitmez azalmaz tükenmez değerin kişisine saygın BİLGİ’ den geçtiğini tembihleyip söylüyordu yürekten armağan ettiği Türkiye Cumhuriyetiyle özdeş sevgili ATATÜRK. .. BİLGiSİ BELGEDE ZERREDEN KÜRREYE ATATÜRKÇESİNE 6 … Böylece Osmanlı’ yı kin güdümlü öç alımlı katillikle ve İngiliz ortaklığıyla yağmalayıp yıkan petrokimya ARAP banka ve bonservisliğine satılık işler güçler için tahvil Futbol özetli Sipor ve camia, dövize dolara çalım yiyen sert alçalış ve düşüşlerden sonra tüm bunların böyle olduğu gerçeğini, ancak Fener- Galatasaray yurt dışı sürgünlüğünden anlamış bilmiş gibi sanki… Vatan bildiği toprağı için can verip toprağa düşen sıvasız evlerin şehit çocukların ruhu şad .... Toprak sahada gün boyu aşkına tutkusuna top koşturarak doyumsuz sevince, toplumsal aidiyeti kopmaz ölmez kardeşliğe,hem kimlikte hem kişilikte mutluluk hissesi paylaşan çocukluğa bin selam olsun.
.. BUHURDANLIKTAN BARDAĞA BİR DEMLİK SÜRSEFA … Olmak istediğin kişidir kendin Şahsen gitmek bulunmak varmak ve yaşamak istediğin yerdir en doğrusu evin barkın adresi Arayıp sormakta hatır gönül huzur sükunet dost seyir sefa seyran yar diyardan yana Bir demlikte anlıyor musın…? Bir demlikte Aşk ateşiyle ocağı kibriti çıralanmış buğusu üstünde tüten kahvenin kırk yıl ötelerine kahvenin Yürek yangınlığına duman olduğu ve bir demlikte can yakınlığına kurulu sedirdeki Buhurdanlıktan bardağa bir demlik çay misali sürsefalara.. Aracısız kibirsiz ve ayrıcalıksız seni kendinle temsil eden bedellerden gocunup gücenmeksizin Bile isteye bir demlikte bütün kayda değer ve kalıcı samimiyetlere ömür yoran zahmetlerin kutlu çabasını Omzuna sarıp Kalbine koyup Aklında ve ahdinde tutarak.. Götürebildipin kadardır sevgiye saygıya dair gülümsemeyi dilediğin mutluluklar Akıl ettiğin kadardır vicdan Yüklenebildiğin kadardır sorumluluk özgürlük barış sevgi ve nicesi Kendi payına arzedip İsteyebildiğin her neyse başkasının hayatında yer verebillmenin tahammülü talebi ve takdiriyle Dünyanın en doğru izi semti yolu meskeni yönü tarafı ve adresi Ve hayatın herkesçe itirazsız kabul görür en güvenli hallerine en saygın durumlarıdır Süzülmüş damıtılmışlarınntümünü Bir demlikte her lokmandan aşka sevgiyi karıştırarak yudum yudum Hayatı dirilten Güzelliği sağıltan Mutluluğu her koşulda her yerde her gün her saat dinç ve diri tutan bir demlikte.. Özümseyerek yaşamayı önemsiyor ve önceliyorsan üste koyarak artan sevinçlerin onurlu ırgatı Özgürlüğün itibarın devran sürdüğü hükümlere harmancısın demektir Değilse sağlam bildiğin bütün şifreli şifresiz hesaplardan devrilip düşerek İflasın eşeğini tüm köşeli kıvrımlara büküp bağlayan kirli paslı makaslar arasındasın demektir Sapkınlardasın demektir Kuyulardasın demektir Çatal kıskaçlardasın demektir kör dilsiz ve zindan… Meğerse morg bir tesellide malım mülküm var diyenlerin kokuşmuş çürümüş köhnelerinde Yeryüzünü gök yüzüne bağlayan her zerreyi yaşanılması imkansızlardan bilip sayan Ölümün kayıt tuttuğu yüksek faturalı hücrelerde yığınlaşmaya depolayarak Çirkefliğe delil Ecele müşteri Doyumsuzluğa aç Pintilerin daniskası Cimrilerin kıyassız gözdesi Ve açgözlülüklerin tabutunu ömrüne süsleyip yakıştıran sürüncemelere harapsın Bitiksin Yitiksin Aksi halde ve takdirde dengesini bozmuş aklını yitirmiş vicdanından kendini çürüğe çıkarmış Haller durumlarda yediğin içtiğin kimyasal kusuntusu ve boğazından geçmeyen köpük.. Hep topu gördüğün yaşadığınsa dirliksiz artıklardan gerilim bunalım döküntüleri toplayan Ele ayağa düşmüşlüğün zehir zıkkım soykası ve rezil rüsva sadakacılığıdır
MEĞERSE ESİP GEÇEN SAM YELİDİR HAYAT … Telgrafsız çığlıksız esip geçen Aslında fırtınaları kopmuş dökülmüş ekim biçim harmanıdır hayat Oylum büklüm suya ışığa rüzgara toprağa inişli yokuşlu göç kervanları katarak Varacağı yere fersah fellik gündüzü bitiren, gecelerin sabahına her adım başı silbaştan Bir solukluk nefestir ve bir alış veriş, her nefeste tartısı terazisi ırgatlğın değer bilen kıymetli ömrüne Titizlik ister Bakım ister Özen ister Güven ister Dürüstlük ister Vicdan ister İlgi ister Sorumluluk ister Merak ister Muhabbet ister Samimiyet ister Seyir ister Seyran ister… İnanılır güvenilir sevgi saygı aşk ve kişilik karakter ehli insan ister ki.. Kötelenmiş bir bumerangın sahibine bükülüp giden ve dönen silbaştan muhasebesidir hayat Sen kendinde beni görüyorsun diyen aynaların tembihi telkini takdiriyledir meram muhabbet ve mutluluk Mutluluk demişken… Öyle ki aslında doğduğu ilk günle beraber herkese hak herkese helal herkese reva.. Çerçevesi kalıbı olmayan huzurun ve dirliğin karşılıklı ilişki kaynağıyla beslenen geçim kapısıdır hayat Çünkü hergün güneşle doğar dünya, dünya her gün ay ışığına sığındığı ve dağlara yaslandığı Gelinciklerle güvercinlerle insanla ve toprakla iklimden iklime bağ bahçe olan kirmenlerde döner dolaşır Bir billur pınarlar çeşmesidir hayat bazan durulur bazan bulanır Ve bir bağrı yanıklığın süren savuran sam yeli esmeleridir künyesi yar diyarına Mumlu mühürlü mektuptur meramı aşk aşk semtinin sevgili koynuna ve kucağına Ne kadar varsa beyaz, O kadardır siyah… Ne kadardırsa kor hasretin sonsuz özlemlerle buğulanıp tüten dem ve devranı O kadardır günün payına düşendir ışık su rüzgar ve toprak Her lokmasında serili kurulu hayatsa eğer yarına sözlenerek şimdi hemen şurdaki dünya, Her nefeste ferahlığı doyumsuz bir ömre değsin yarasın diye yudum yudum İçiyor kanıyor soluklanıyorum işte bir dem bir damla şarabı aşktan Ve mülkü meramı külliyen sevdadan
… YOLCU YOLUNA … Hangi dağı hangi bağa Yükleyip saran tanıklığında yeryüzü gökyüzüne emanetse madem Toprak edip sevgi tohumlarını aşk harmanında elekten kalburdan savurmaya Yarası derde derman olanlardan bahar giyinip çiçek süsleniyorsa güzelliğin bedelidir Yöresiyle Töresiyle Sırrını yazan kitabın sözleşme tarihi sonsuzlukla doğum günlerini kutlayan Bundandır ki bakraçtaki süt serildiği sofralarda tükenir Perdedeki oyun sahnesi değiştiğinde yorulur yenisine can çekişir Penceredeki rüzgar, buluttaki yağmur, topraktaki güneş, kapıdaki sessizlik Uykusundan uyanınca taşla demirle yüzleşen hayaller gibidir Herkes bir alem kendi içinden gelip geçenlerle konuşurcasına ordan buraya Burdan her yere veya hiç… Herkes bir yol Her yolculuk dünya, bir kervan Her kervan bir yolculuktur Eğer ziyareti kendi üzerine değilse külliyen de zarardadır , toprakta ekmek, muslukta çeşmeler kurur tükenir Kervan yola Yol yolcusuna Aşk insana İnsansa hiç…
…… TAVSiYE MEKTUBU … Güneşin kumaşından giyinmiş Yağmurla eğleşip rüzgarla koklaşan hayatın yollar üstü muhabbetiyle Yel eser yol gider insan eskir han yıkılır Değiştikçe iklim mevsim Bir eli kestane toplayan bir hali eski baharlarla evinde oturup bekleyen demden devrandan Çaya bugusu sinmiş efkarlara saki sunarak Sönmüş küllere odun kayarcasına hozan bağların yalandan bekçiliğini avutan Ve obası olmayan sarp dağlarda davara gidecek çoban aramakla tükenmişse nefes Durmuşsa saat Okunmuşsa kütükten kundaktan künyede yazılı tavsiye mektubu Sararmış solmuşsa çığlığı sessizliğin kovuklarında susup sönen yankının Vardan yoktan doğruyu eğriye eğriyi hurdaya eğirip büken çelişkileriyle belası gani, fenası çok… Herkesin boş ve yalnız bulduğu her kapıya çark edip tokmak silkeleyen sobesidir Bayır yokuş yerinden yurdundan sökülerek kol kanatları kırık, arızaları tam teşekküllü uzakların mahali İplikçi iğneci boncukçu klarnetçi postacı mobilyacı galerici camcı yorgun baygın herkes Dünya göçünü hediyelik eşyalar listesine sarıp vitrindeki yürürlüğe koyduğu Olmayınca olmuyor işte geçen giden gün sende bende Yok dedik ya… Bazan kıvrım kıvrım… Kimsenin görüp bilmediği kenardan kıyıdan çığ koparan sökünlere yuvarlanarak Bazan körükler vurarak varildeki yangına kendi kendisiyle kumara tutuşan Ucu bucağı belirsiz dik çıkışlı bir merdivenin tırmandığı duvarların gördüğü denizlerde Tüm hayatını uzaklara götürmek için gecesini gündüze katarak yutkunup can çekişen Burkulmuş incinmiş sızılar güzergahı sırasında kuyudaki çığlıklar gibi ağıtlarını dışa vuran veya sancısı hiç geçmeyen şeylerin tümüdür doğranmış lokmalardan ağulu çiğnemler dürümleyen Derdi kederle, acıyı zulümle defter deftere Mezarlıkta yitirdiği hayatını arayan sessiz suskun haller durumlar ve akıbetlerin kabalasına tüccar Darlık yokluk kırpık kesik çevrimler kıskacındasındır tüy hafifliği yahut köpük zerrecikleri bile Ağırlığını sürükleyip taşıyamayacağı ömrün sırtına yaşanmazlarla ören donatan yükün Bazan bolluk sağlık dirlik rahat mut huzur ve güven toprağında yerli yerindesindir. Herşeyin kaynagindan doya kana içe sinesinden Aşk ile oynaşır güzelliklerle sevişiyorsundur ve bazan… Sündürdükçe söküldüğü yerden kopuşlara doğru uzayan meselerin boyuna posuna Kısa ölçekli halkalar öyküler kesitler takarak Nasıl ki insan… Ay boncukları yağmur kolyeleri ve güneş damlaları gibi gibi uzak yıldızlardan Kendini seyre dalarcasına hepten tümden sosyal varlık olduğunu Ve etrafsız toplumsuz yaşamasının asla mümkün olmayacağını Aidiyet bağını iletişim kaynağını asosyal viranlara haşat ve harap ederek Kökten temelden sevgisini toprağını Işıklarını karanlığın örtüp kapattığı yalnızlığa tamamlayıp Eksik gedikte kalan sefil seyirlerin azap öğünleriyle zindanlaşırsa eğer Her kişiyi bitirip söndüren küslük dargınlık boğumlarının hücrelerine yerleşip sindirdiği Çölerden çoraklardan yalnızlık ve cinnet kabukları bağlayan yıkıntılara kapanıp gömüldükçe Kıran kırana kendi kendini imhaya gider akıbet
…. YAŞARKENE DÜNYAYI …. Üzülüp koparak Yanaktan yüze sökülüp dökülürken Divanda dizde avuçlar dolusu ağıtlar çalıp yakmanın ne zamanı ne devresi ne de sırasıdır Koyulaşan rengini boyundan küçük işlere bezendikçe karma karışık siyah beyaz İllaki derde derman olacaksa moral mut umut baris saygi sevgi için Ne en iyiye Ne herşeyin en kötüsüne Korkular endişeler kaygılar kuşkular kayıtsızlığında dolup boşalanlardan kol kürek Aktarıp döndermelerin körükleyici kundakçıları dışında kime ne faydası olsun ki.. Hele de yeryüzü atıkları ve çöpleri kadar haksız hukuksuzluğa tav talip ve ittifakçıyken insanlık Sebep verdiği sonuçlara üstün ve baskın çıkanlarına ne kadar ağzı yüzü bozuk laf etsen Torbadaki bütün kelimeler ilk sinir boşalmasında daha üçünü beşini bulmadan bitip tükenecektir Defol Kaybol Bas git Yıkıl karşımdan gözüme gözükme gibilerin en nezaketli kibarlarda kaldığı Kontrolden çıkmışsa aklın fikrin rot ayarı balansı fireni farları depreji ve dingili Kontrolünü kaybetmiş savrulmaların kuyusuna düşer, kendi kendini yiyip bitirmeye şarampolleşir insan Bir uçurum enkazının hiç bitmeyen molozunu ve tonozunu Silkelendikçe zibilleşir çepe çevre hat ve güzergah Oysa çocukluğun gözü gönlü oldum olası ana babalığın insanlığı kökten büyüten pusula seyrindedir Sakin nerdeyse sukunetin oralarda bir yerde olduğuna hissedip duyan kanaatle Kabaran öfke böylece sahibini kamalayan hançere dönüşecektir besbelli ya… Sayıp sövmekle insanın daha çok kendine ağırlık verenlerin luzumsuz yük taşıyıcı hamalı olacağı Besbelli ya… Gizli fısıltısını saklı niyazını o sebeple, bu yüzden.. Dizginlerinden tutarak götürecek olan rüzgara dala budağa bir damla sevgiden Güzel konuşmalı güzele sevgilim diyor ve inanıyorsa insan , güzel danışmalı Güzel ile görüşmeli tanışmalı bazan çamur kar toz buz olsa bille gocuk çorap don gömlek Yunsun yukansın Hamdolsun ki aşkın dilini konuştuk duyduk iştttik Gerçi yanıldık Gerçi yandık buyduk üşüdük gerçi yıprandık yorulduysak da Uğrumuza kendimizi Öğünümüze aşkı kattık, Katık ettik huzurun kutlu sevincini mutluluğun payına diyebilmelerin hakkı ve harcıyla Ömrünce yaşadığına değer doğum günlerinin
… İNCİRSİN DESENE …. İzmir deyince incir geliyor aklıma fikrime Öyle böyle değil, incir… Nedeni niyesi kendime bile sırrı saklı ne bileyim niçindir nedendir İzmir deyince üstü açık bir kamyon ve sağlamından poyrazlanmış rüzgar Bağrı yakası hepten yırtılmış mintan gömleğinin mavi rengine tüm gelmiş geçmiş zamanları giyerek Güvertesi gemisi olmayan fırtınalara tutunarak aşk nereeee ben oralara firari fora İliklerine kadar yemekle bitmeyen doyumsuz iştahın kışkırtıp azdırdığı, izmir deyince Güzel kızlar geliyor aklıma İzmir deyince Güzel bağlar bahçeler Ve suyun o yakası Bu yakası Öteki yakası Karşı yakası… Çakarlı damperli araçların istop edip anahtar teslimatını kumbarasız deposuz kenara koyduğu İncir deyince çekirdeklerine kadar bal kuyusuna sarkan toprağından dalından İzmir deyince aklıma kaparasız sözleşmesiz kefilsiz fındık kıran fıstık çerezlenen Yarim ferahnaz yosmam güzel saz piyesiyle , Güzel kızlar Güzel aşklar Orası burası güzel alnından öpülesi incirsin desene, ki… Dill dudağı dilber iskele rampaları ve vapur kaçamakları geliyor aklıma İnciri kendine emsal, aşka sandal kayık İzmirsin dedense….
… BİR SOĞUK GÖLGE ve BİR SURETİ HAYALDEN İBARET ….
Demek oluyor ki, Bal yiyen baldan da.. Toprak hattında şarteli inik sağı solu belli olmayan burgaçlı gerilimlere hususiyeti mahsus Yanlış bağlantıların kablosu pirizi alıştıkça başkalaşan çarpılmalarla evli barklığa çorak çıktığı insanını her ayrıntıda kendi hortlak molozuna benzetmesi kaçınılmaz ve kesindir Yollar kurulur bozulur amenna lakin.. Dirayetin dayanıklığın ilmim iraden yoksa bıraktın mı hiç ummadığın çukurlara düşüyorsundur Asıldın mı bilinmedik boşluklara sökülüp kopuyorsundur Ve bir kere sökülüp koptunmuydu doyurup besleyen ölümün gıdasına zıkkımına zehrine avunup aldanan Hiç anlayıp bilmiyorsundur bile asıl neydi, esas neresi, sahte hangisi, yalan dümen kim.. Formatlanmış ölçülerin gerçek insan varlığını kendisiyle tanımlamayan kokuşmuş kalıplardaki Alıştıkça yanıltan her yokluğu varmış gibi algılayıp kabullenerek Yılgın yorgunlara bezmiş usanmış poz ve piyasa dayatmalarını ısrarla ve inatla Aşırı koruyuculuğun seni sana rehin alan her çeşit kusursuz hatasızlığı tapınaklaştırdığı kurdan kulvardan İyilik güzellik bahanesi adına yolunu ilkesini azıp sapıtmış mükemmellik morguna buzullaşarak Kendinden rol çalan hayatı sönük ur kitlesi vitrininde birikinti artığı ve kalıntı çöplüğüdür Demek okuyorsun ki, ilkesi iradesi olmayan hayatın mülk sahibiysen yürürlükteki morga Öte berisiyle beraber çıfıt kadavrası yıkıntılar fosili ve murdar kalıntısı olmaya mahkumsındur Hiç sektirmez şaşmaz mahvoluşun itildikçe aralanan aciz viran muhtaç ve sığıntılar yükünü Sefil surette eğri büğrü şirincelik dişirip toplayan sürgün kapılarına rezil rüsva ederek Kıyamet gününü kendi intiharıyla süsleyip donatan kargaşa noktasıdır dünya bildiğin trafik …. Çünkü hangi niyetlerle yola çıkarsa çıksın hiç bir şey yoktur ki Her zahmeti zor dayanma gücünün bittiği kırılgan bir yerde darmadağın çürüyüp çökmesin Ancak tek şarta yerin dibine toprak olup cesedini çiğnetmeye ölüp gitmek kadar İntihar peşinde kıyamet ekip biçen azap diyetini yutkunup sindirmeye rıza gösterip razı gelerek Ve belasına derdine bulaştıkça çığ gibi büyümelerin ipe sapa gelmez yumağını öre işleye Ölüp kendinden kurtulmakla ancak bıraktığı dünya boşluğunu yitik kayıp dosyalarla ödeşmeye Bütün küskünlüklerin örülü duvarları geçimsiz kapıları gidilmez yöreleri ve aşılmaz dağlarını Esen yellerden sorarak can acısının yakıp körüklediği hasret kokusunda yol gözleyip bekleşen Yetmişinden sonra hele bir daha bir başkadır dünya gününü huzurun armağanını sihhate sağlığa diyerek Ecel garında bembeyaz mendillerin kendiliğinden sallandığı kimi sarmaş dolaş yıkık yoksun Kimi derdi dertle avutmanın sahibi kimi yalnızlığyla muhabbete keyfe kederler sarmalıyla Paranın mülkün karşılayamayacağı kutsal değerliliktedir çünkü ilkesi sıfatı doğal dengelerden olup bitme insan ve insanlık Demek oluyor ki böylece bu yollarda bal yiyen baldan da zehirlenir bıkar bezer usanır mı usanır… Demek oluyorsun ki, Olsun da sevgi dilinden Olsun da itibarı saygıdan Olsun da sıfırla başlayan her şeyi sıfıra bitirip tüketerek aklına fikrine hayaline koyup giderken dünyayı Ölecekse insan iki dudağının arasında aşkın Koynunda kucağında bir piyeslik hayal perdesidir sonsuzluğa miras devran döngüsü fani Demek oluyorsun ki, bir yol bir han aralığında ölsem de gitmen sandığın misafirlikte Konar göçerliğin kervan katarında bir gölge ve bir sureti hayalden ibaretsin
HÜZÜN HÜSRANDA HASRETİN GÖRÜŞME VAKTİ SAATiYLE
…
Ziyaret yeri günü ve saatiyle
İnsana
Dünyaya
Ve hayata görüşmek dileğiyle
Yaşını aşka büyütüp de gelmiş çalan kapılarında sevmelere talip dolu deli yüreğin
Bohçalanmış süslenmiş,
Bahçe duvarlarından sokaklara inip sarkan çağla çiçekler gibi yemişler ve asmalar hevengiyle
Sonsuzluğun dört diyarından çağırıp seslenerek
Aşkın polenleştiği zamanı taşıyan kanatlarıyla zembereğin içinde ve dışında çınlayan
Bir uçarı gönül sevdasıdır zarifliğin hayata uzanan nazlı salınımları
Derin
Uzak
Ve zifir zindan göklerden
Kıvılcımlar sökünü derin ve son yolculuklara kayıp giden yıldızlar yazgısıyla
Dünya bahçesinde bazan gül bazan diken, sicilde serüvende ne yeminli kayıtlıysa olsun varsın demiş
Etrafı kızgın körüklerle dağlanmış deşilmiş öykülerden temsil
Ve soğuk demirlerle sıvanıp örülmüş müebbetliğin yılları uslandıran fosil duvarları arasında
Kolonya şişesine kalan zaman zuhur avlu sokak çarşı ve künyelerin
Perde perde ışıklar oyunuyla kederli sakin kavruk ve yanık bir yağmurlu şehir kalabalığı
Ve herkesin avunarak kavşağından uğrayıp geçtiği hederden hebadan yılbaşı çekişen
Sefil sahralar ikramında helak olma çarkının
Ay gezer, sessizlik yürür, kilit döner duvar kalınlaşır, vade uzar, ip incelir, iz ve yol sürer iklim
Suskunluğun sinip yuvalandığı derin diplerden , ayyuka çıkarak yalnızlığa diyar olmuş
Çalı dağındaki renkler sonbahara, dünya kuytulara, gemiler limanlara çekilir poyraz karayel..
Poyrazın boşalan koynunda soğuk düşlerle köşe bucak bir dolu yaprak ve hüzün sayfası
Demek ki sen de dikenler ömrünün gül tomurcuğu misafiriydin, doğdun, belki sevindin güldün
Belki ağladın üzüldün
Her ne vakit her çiçekte kanaviçesi allı morlu kendini toplayıp getiren baharlardan
Hayatın yüklediği bütün topraklara defne mektupları götüren güvercin sevincinin
Ve bütün fırtına kıyılarını gören çepe çevre kasırga fenerlerinin korsan gözetiminde
Aşkın sesi soluğu nabzı hasreti hüznü maksadı meramı mevzusu müjdesiyle
Misafirlik boyuncası kutlu ziyarete mahsus öksüz yetim belki sürgün..
Allanır
Dillenir
Süslenirsin
Avunur sevinirsin can kafesinde ve gönül burcunda sevda kuşu çırpınan
Suyun toprağın hürmetine
Urgansız
İpliksiz
Çakıl taşlarıyla kendine kolyeler dizerken nehir nehir akıp giden hayat
Solunum yetmezliği
Gıda yetmezliği
Konfor yetmezliği
Böbrek yetmezliği
Derman yermezliği
Dalak yetmezliği
İşitme yetmezliği
Görme yetmezliği
Sinir yetmezliği
İşitme bozukluğu
Damar tıkanıklığı
….sıralayıp saymakla insanı kendine ve herkese özürlü muhtaç noksan eksik ziyan bırakan
Vakti zamanı ihtiyar düşkün halsiz mecalsiz koyarak
Vakti sırası gelen herkesi tabiatıyla yoklaya düzelte çıkıp gelenleriyle
Anlaşılabilir
Mantıklı
Saygın, düzeyli, makul, münasip ve makbul görülebilir haller durumlar silsilesidir , fakaaat..
Fakat sabahtan akşama insanı aval salak yurduna yerleşik toplu intihar süsü verilerek..
Ortak çıkar kulu kölesi rafına özenle işleyerek delik deşik mihraklaşmayı mezarlaştıran
Soygun sömürü beslemesi magazin ve popüler kültür seçkin denekleriyle aşılanıp afyonlanmaya
Ev bark öte beri üst baş ve cüzdan fukaralığının ebediyyen fakirfakirliği bataklık çukurundaki
Alçısı sıvası düşmüş dökülmüş
Kalıbı bünyesi kaportası yahut kalıbı kirişi çatlamış çürümüş
Karanlığı donatan odalara sadece ay ışığından sızıp sinen dönük kibrit ve mum eskisine benzer
Bulanık loşlukların ve boşlukların insana hükmettiği evrede
Akıl yetmezliği
Fikir yetmezliği
Vicdan yetmezliği
Kalp yetmezliği
Hukuk yetmezliği
İdrak yetmezliği
Huzur yetmezliği
Hoşgörü yetmezliği
İrade yetmezliği
İnanç yetmezliği
Düşünce yetmezliği
Duyum yetmezliği
His yetmezliği
Sorumluluk yetmezliği
Özgürlük yetmexliği
Dil yetmezliği
İtibar yetmezliği
Güven yetmezliği
Alfabe hesap kitap yazı söz saygı sevgi ve rakkam yetmezliği halinde kapış kapış
Serbest borsa marka pazar tezgah ve Piyasa götürüsüyle
…Besleyenlerin fukara fakiri olarak alışmış kanıksanmış bağımlılıklarla tüketilip
Yaşanıyorsa, fenanın fenasındadır kör sağır dilsiz soğuk silik işlevsiz içeriksizliğin
Yağma yıkımına kendini ve künyesini kişiliksiz kayıtsızlığın çöplük çeşidine çıkaran haram hurda mefta
Bahis konusu bile değildir artık ne huzur ne onur ne denge ne düzen ne de insan denen
…Yaşama sanatını ve Dünya yükünü,
Sürdürülebilir hayatın kendine özgün öyküsüyle mutluluğa taşımaya layık
Ne sicil, ne karakter, ne de istikrar
Seyfi Karaca…. Ocak/24
BİLGiSİ BELGEDE ZERREDEN KÜRREYE ATATÜRKÇESİNE 1
….
İçinde doğduğu yaşam döngüsünde beslendiği büyüdüğü ve büyüttüğü hayati gerçekliğin ayrılmaz kopmaz aidiyetine özgün özgür ve özdeştir insan.
Kimlik kodlamalarını içinde doğduğu dünya insanlık toplum kültür birikim ve hayat gerçekliğiyle yaşayarak deneyimleyip biriktiren; irdeleyici ve sorgulayıcı gözlemelerden akıl fikir eleyen süzen yoran ve yorumlayan çıkarımların sağlıkta beslenmede barınmada eğitimde siporda dilde ulaşımda sanatta iletişimde hakça üreten ve adil paylaştıran; tarafsızlık - eşitlik ilkesiyle donanmış hukukun üstünlüğü makamına danışarak huzur verici, mutluluk üretici, ihtiyaç giderici, istikrar saygınlık ve güvenlik sağlayıcı, hayatın yükleyip getirdiği bütün çelişkileri liyakatlilik esasıyla üstesinden gelip çözümleyebilmenin karşılıklı değerliliğine tanıklık ederek, farkında olarak ve araştırıp BİLEREK sosyal siyasal ekonomik ve kültürel insan kimliğine özdeş yapıyı örer dokur insan.
Sorumlu üretken adil onurlu güvenli hiç bir değerden, ilişkiden, bilgiden, deneyimden, iletişimden ve sosyal bağlardan bozulup koparmaksızın Emeği esirgenmemiş tecrübelerle edinilen BİLGİ kodlarıdır saygın ve sağlıklı ilişkilerle donatılmış hayatta kalmanın yaşam kavgasını onurlu itibarlı ve sürdürülebilir kalıcılığa devamlı daim kılmak.
Herkesin kişilik ve kimliğinde özdeş duyarlı bilinçli nazik alıngan hassas üzülüp incineceği bir özdeşliği vardır çünkü ve bu yüzden kinayen takdir
övgü yahut yüceltmeler dahi kendi sorumluluk hak ve yükümlülüklerini harama vererek gerçekliği olmayan hurafelere kahramanlara idollere tapınacak derecede sevk ve havale eden ihanet ve istismar ihaleciliğinin sayısız sınırsız türev çeşitlerini üretip çoğaltarak, toplumsal hayatı kökten sarsar topyekün yıkıma uğratır.
..
BİLGiSİ BELGEDE ZERREDEN KÜRREYE ATATÜRKÇESİNE 2
..
Sosyal kimlik kültürel değer, onursal saygınlık, sosyo ekonomik zenginlik veya bireysel kişilik, ancak doğduğu toplumsal gerçekliği bizzat kendi katılımcılığıyla anlayan gören duyan tanıyan farkına ve ayırdımına varan tecrübe katkı ve tanıklığın büyütüp olgunlaştırdığı BİLGİ birikimleriyle insanı kendisine özgün ve özdeş dirençli dayanıklı dinamik karakter ve özgürlüğü kazandırır.
Yani kullandığı Hayat Bilgi’ sine ne kadar kendi emek ve kaynaklarıyla ulaşıp eriştiği gerçekliğinde özgür ve özdeşliği kadardır, insanın değeri, anlamı, sosyal varlığı, ekonomik zenginliği veya siyasal yaşamı. Aksi takdirde sağ ve sağlam çıkamaz ne kendine ne de sosyal siyasal hayata insan.
Orada, soygun vurgun talan haram ve sömürüden beslenen; acizliği karanlığı korkuyu gerilimi sefaleti gericiliği her türlü soyut ve yüzeysel kısır döngü hurafeleriyle kamçılayıp kışkırtarak çatışma kültürüyle salgın ve yaygın hale getirilip sürekli kılınan piyasa pazarcılığı tanrılarının emşr kipinde bütün çarpanlarıyla her bir şeyin paraya tahvil edildiği kullanışlı BİLGİSİZLİK ( kara cehalet ) veya BİLGİ KİRLİLİĞİ ; zorunlu tüketime sunulur yaşanır.
inancı itimatı güveni sözü sadakati ve sabırı, dilediği keyfiyetin kullanışlı istismar ve ihanet araç gereci haline getirerek, ayrışarak hiç bir konuda anlaşamayan soyut hurafelerin kulu köleliğine saplanıp kutuplaşmış sürü bağışıklığı güdümlüsü çatışma kültürünü istismar ve bilgi kirliliğiyle baskılayıp yönlendiren dolaşımın her türlü toplumsal bozulmalarına yıkıcı yağmacı soygun sömürü sülükleri yapılanıp yerleşir.
.
BİLGiSİ BELGEDE ZERREDEN KÜRREYE ATATÜRKÇESİNE 3
….
Yarattığı yağma yıkımlardan doğma somut sorunların hem esaslı mimarı hem de - her şekil haram gösteriş görgüsüzlük acımasızlık bencillik hırsızlık gasp talan haydut harami kibir kahır zorba kişiliksizliğinin önde gideni oldukları halde - yapay sahte soyut asılsız sorunsal kurtarıcılığına kendilerini dayatıp sosyo kültürel hayatın başına çöküp çullanmanın belası kesilerek, koskolayca sınırsız sorgusuz hak hukuk ve yetki sahibi olmaya dair uyuşturup afyonlayıcı alışkanlık ve afyon külliyatıdır çünkü kişisine özdeş olmayan; ve hayatına kayıtsız ilgisiz alım satım etiketinden her buyrulana eksiksiz hatasız peşin harcayıp tüketmeler bağımlısı insan morgu sanallaştıran BİLGİ Kirliliği.
Bu saygınlığı ve inanırlığı değerinden dökülüp düşürülerek her şekil adiliği bayağılığı ve aşağılaşmayı içinde barındıran kişiliksizliğe özelleşmiş Bilgi Kirliliği etiket koduyla ve paraya tahvilliliğin istismara aracı yahut ihanet haracı piyasa ve borsaların tüm hayatı etkileyip esir aldığı eğitim inanç itibar ilgi onur liyakat saygı ulaşım barınma beslenme gibi gibi sıraya dizilmiş hizaya getirilmiş sebeplere sanat vesair SİĞOR’ da kimliksizliğin haraç mezatıydı.
Ürettiği her somut soruna örtbas edip perdeleyen soyut afyon ve uyuşturucu hurafe karanlıklarını örtüp kapatırken, tıpkı edebiyat sanat sinema gibi, Futbol’ a indirilip yağma yıkım ve sömürü piyasasının vazgeçilmezi olarak Sipor’ da ordan bundan nasibini alarak gide gide mafya hükümranlığının hükmedip hakim olduğu haydut harami keyfiyetinin kullanışlı keyfiyetine endüstrileştirildi.
Çünkü..
Topluma ait değerleri kendilerine soğutup şekilde dekorda tezgahta görünen ve gösterenlerin buyurduğu veya yönlendirip yönettiği sinsi ve simsarların şartlara durumlara göre kurduğu kararttığı patlattığı ördüğü kısıtladığı gerdiği parlattığı kışkırttığı perdelediği veya bozduğu sosyal siyasal ekonomik ve kültürel harabeye en başta Bilim İlimden yoksun yitirdiği ve yabancılaştığı bütün değerler karşılığının cehalet özenti takıntı gösteriş bağışıklığına şartsız koşulsuz güdümlü ve bağımlı kul kölelerini eğilir bükülür kullanır harcarlar.
..
BİLGiSİ BELGEDE ZERREDEN KÜRRREYE ATATÜRKÇESİNE 4
…
Düzeni ilmi sanatı hüneri becerisi karakteri kimliği alışkanlığı aklı fikri bozulduktan sonra altın da bir, mülk de bir, pul da bir, para da bir, demir de bir naylon da birdir.
Çünkü insanına onurda kişilikte karakterde akılda fikirde ve BİLGİ birikimlerinde özdeş değilse her şey erir çürür harcanır tükenir, hayatı ve yaşamını yükümlü kılan buradaki somut dünya sorumluluklarını ilgisini iletişimini aklını fikrini sorgulamasını gerektiren kendisiyle özdeş emek zahmetlerini terkederek haydut haramilerin kul ve kökeliğe bağımlı kıldıkları soyut kifayetsiz hır gür çelişki tapınma adanma kapışma çekişme ve nizahlaşmalarla “ ben sizin her yetkide ilahınız her hakta ve hukukta her yapıp işlediğin kutsal sayılması zorunlu yargıdız sorgusuz tanrısal kudretlisiz ‘ bağıra çağıra haykırıp kükreyenlerin oyalayıp avutan yağma yıkım keyfiyetine terkederken, zaten bildiklerini de unutan düşkünler topluluğuydu.
Böylece her harama vurguna dönük her değerden düşürülerek ihtiyaç gören yağma yıkım istismar aracı, inançtan kültüre varıncaya kadar özü içeriği boşaltılmış soyut sanal vitrin süsü işlevi görmeye devletten toplumdan insandan ve kimlikten daha iri büyük ve vazgeçilmez hale şişirilip büyütülerek,popüler sanalda her bahaneye kutuplaşarak sürekli soyut hurafelere çatışan toplumsuz kimliksiz devletsizliğin aciz zavallısı konumuna kayıt yaptırtıldı. Ardından somut hayatını ayarlı dizilerin gerilim şiddet bunalım fahiş furya ve pisiko manyaklığı dayatıp aşılayan özenti toplumunu sürükledikleri boşlukta ve çukurda, Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe… gibi hibilerin de suç pay cürüm saldırı bağırtı gürültü hisse borsa ve dosya kabarıklıkları vardı.
BİLGiSİ BELGEDE ZERREDEN KÜRREYE ATATÜRKÇESİNE 5
…
Bilimle danışıp bilimin ilimi sanatıyla konuşanlar ortak hayatı tüm değerleriyle kolaylaştırıp güvende istikrarda huzurda ve dengede tutan toplumun insanlığın ve hayatın ihtiyaç duyduğu oranda keşif buluş icat araştırma katkılarıyla demirin taşın toprağın tıbbın teknolojinin kime ne zaman ne zenginlikle dilini kimyasını damarını huyunu sicilini anladığı ve konuştururduğu sağlam adil ve sağlıklı iletişim devamlılığını sağlar. Olmayan ve yapamayansa kara cahilliğin her türlü zavallılık ve acziyet dayattığı intihar sarmalında hurafelerin kişiyi kendinden soğutan yetersizlik değersizlik ve yenilmişlik duygularını körükleyip yozlaştırtıcı ve özgür anlayış cesaret bilgi irade sahibi insanlığını işlevsiz kılıcı abuk subuk kısır döngü saplantılarıyla gün öldürerek, kurgulayıp buyuran itaatliliğin her konuda uyumlu ayarlı koşulsuz kulu kölesi olurlar.
Ve tüm bu sorun sarmal diyet illet güzergahında tarihin yeri, dünyanın dönüşü dolaşımı ve toplumların gidiş geliş hattı yoku aklı fikri onuru bilinci belleği değişmeyenler gerçeğiyle, her şeyin parametrik alan satanlar borsasında insanlık dahil alım satım tezgahına konduğunda kokuşan çürüyen yozlaşan alçalan değişen değersizliğinin en ince ayrıntılarıyla farkına vardığı, gördüğü, yorduğu, deneyimleyip gözlediği lle de HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİM’ dir … özetini tarttığı ölçtüğü dediği inandığı ve karara bağladığı… Var olanların üstüne onur itibar cesaret özgürlük vicdan ve özgüven sahibi insanlığını koydukça hiç bir şartta ölmez eskimez bitmez azalmaz tükenmez değerin kişisine saygın BİLGİ’ den geçtiğini tembihleyip söylüyordu yürekten armağan ettiği Türkiye Cumhuriyetiyle özdeş sevgili ATATÜRK.
..
BİLGiSİ BELGEDE ZERREDEN KÜRREYE ATATÜRKÇESİNE 6
…
Böylece Osmanlı’ yı kin güdümlü öç alımlı katillikle ve İngiliz ortaklığıyla yağmalayıp yıkan petrokimya ARAP banka ve bonservisliğine satılık işler güçler için tahvil Futbol özetli Sipor ve camia, dövize dolara çalım yiyen sert alçalış ve düşüşlerden sonra tüm bunların böyle olduğu gerçeğini, ancak Fener- Galatasaray yurt dışı sürgünlüğünden anlamış bilmiş gibi sanki…
Vatan bildiği toprağı için can verip toprağa düşen sıvasız evlerin şehit çocukların ruhu şad ....
Toprak sahada gün boyu aşkına tutkusuna top koşturarak doyumsuz sevince, toplumsal aidiyeti kopmaz ölmez kardeşliğe,hem kimlikte hem kişilikte mutluluk hissesi paylaşan çocukluğa bin selam olsun.
Seyfi Karaca… Aralık/ 23
..
BUHURDANLIKTAN BARDAĞA BİR DEMLİK SÜRSEFA
…
Olmak istediğin kişidir kendin
Şahsen gitmek bulunmak varmak ve yaşamak istediğin yerdir en doğrusu evin barkın adresi
Arayıp sormakta hatır gönül huzur sükunet dost seyir sefa seyran yar diyardan yana
Bir demlikte anlıyor musın…?
Bir demlikte
Aşk ateşiyle ocağı kibriti çıralanmış buğusu üstünde tüten kahvenin kırk yıl ötelerine kahvenin
Yürek yangınlığına duman olduğu ve bir demlikte can yakınlığına kurulu sedirdeki
Buhurdanlıktan bardağa bir demlik çay misali sürsefalara..
Aracısız kibirsiz ve ayrıcalıksız seni kendinle temsil eden bedellerden gocunup gücenmeksizin
Bile isteye bir demlikte bütün kayda değer ve kalıcı samimiyetlere ömür yoran zahmetlerin kutlu çabasını
Omzuna sarıp
Kalbine koyup
Aklında ve ahdinde tutarak..
Götürebildipin kadardır sevgiye saygıya dair gülümsemeyi dilediğin mutluluklar
Akıl ettiğin kadardır vicdan
Yüklenebildiğin kadardır sorumluluk özgürlük barış sevgi ve nicesi
Kendi payına arzedip İsteyebildiğin her neyse başkasının hayatında yer verebillmenin tahammülü talebi ve takdiriyle
Dünyanın en doğru izi semti yolu meskeni yönü tarafı ve adresi
Ve hayatın herkesçe itirazsız kabul görür en güvenli hallerine en saygın durumlarıdır
Süzülmüş damıtılmışlarınntümünü
Bir demlikte her lokmandan aşka sevgiyi karıştırarak yudum yudum
Hayatı dirilten
Güzelliği sağıltan
Mutluluğu her koşulda her yerde her gün her saat dinç ve diri tutan bir demlikte..
Özümseyerek yaşamayı önemsiyor ve önceliyorsan üste koyarak artan sevinçlerin onurlu ırgatı
Özgürlüğün itibarın devran sürdüğü hükümlere harmancısın demektir
Değilse sağlam bildiğin bütün şifreli şifresiz hesaplardan devrilip düşerek
İflasın eşeğini tüm köşeli kıvrımlara büküp bağlayan kirli paslı makaslar arasındasın demektir
Sapkınlardasın demektir
Kuyulardasın demektir
Çatal kıskaçlardasın demektir kör dilsiz ve zindan…
Meğerse morg bir tesellide malım mülküm var diyenlerin kokuşmuş çürümüş köhnelerinde
Yeryüzünü gök yüzüne bağlayan her zerreyi yaşanılması imkansızlardan bilip sayan
Ölümün kayıt tuttuğu yüksek faturalı hücrelerde yığınlaşmaya depolayarak
Çirkefliğe delil
Ecele müşteri
Doyumsuzluğa aç
Pintilerin daniskası
Cimrilerin kıyassız gözdesi
Ve açgözlülüklerin tabutunu ömrüne süsleyip yakıştıran sürüncemelere harapsın
Bitiksin
Yitiksin
Aksi halde ve takdirde dengesini bozmuş aklını yitirmiş vicdanından kendini çürüğe çıkarmış
Haller durumlarda yediğin içtiğin kimyasal kusuntusu ve boğazından geçmeyen köpük..
Hep topu gördüğün yaşadığınsa dirliksiz artıklardan gerilim bunalım döküntüleri toplayan
Ele ayağa düşmüşlüğün zehir zıkkım soykası ve rezil rüsva sadakacılığıdır
Seyfi Karaca…. Kasım/23
MEĞERSE ESİP GEÇEN SAM YELİDİR HAYAT
…
Telgrafsız çığlıksız esip geçen
Aslında fırtınaları kopmuş dökülmüş ekim biçim harmanıdır hayat
Oylum büklüm suya ışığa rüzgara toprağa inişli yokuşlu göç kervanları katarak
Varacağı yere fersah fellik gündüzü bitiren, gecelerin sabahına her adım başı silbaştan
Bir solukluk nefestir ve bir alış veriş, her nefeste tartısı terazisi ırgatlğın değer bilen kıymetli ömrüne
Titizlik ister
Bakım ister
Özen ister
Güven ister
Dürüstlük ister
Vicdan ister
İlgi ister
Sorumluluk ister
Merak ister
Muhabbet ister
Samimiyet ister
Seyir ister
Seyran ister…
İnanılır güvenilir sevgi saygı aşk ve kişilik karakter ehli insan ister ki..
Kötelenmiş bir bumerangın sahibine bükülüp giden ve dönen silbaştan muhasebesidir hayat
Sen kendinde beni görüyorsun diyen aynaların tembihi telkini takdiriyledir meram muhabbet ve mutluluk
Mutluluk demişken…
Öyle ki aslında doğduğu ilk günle beraber herkese hak herkese helal herkese reva..
Çerçevesi kalıbı olmayan huzurun ve dirliğin karşılıklı ilişki kaynağıyla beslenen geçim kapısıdır hayat
Çünkü hergün güneşle doğar dünya, dünya her gün ay ışığına sığındığı ve dağlara yaslandığı
Gelinciklerle güvercinlerle insanla ve toprakla iklimden iklime bağ bahçe olan kirmenlerde döner dolaşır
Bir billur pınarlar çeşmesidir hayat bazan durulur bazan bulanır
Ve bir bağrı yanıklığın süren savuran sam yeli esmeleridir künyesi yar diyarına
Mumlu mühürlü mektuptur meramı aşk aşk semtinin sevgili koynuna ve kucağına
Ne kadar varsa beyaz,
O kadardır siyah…
Ne kadardırsa kor hasretin sonsuz özlemlerle buğulanıp tüten dem ve devranı
O kadardır günün payına düşendir ışık su rüzgar ve toprak
Her lokmasında serili kurulu hayatsa eğer yarına sözlenerek şimdi hemen şurdaki dünya,
Her nefeste ferahlığı doyumsuz bir ömre değsin yarasın diye yudum yudum
İçiyor kanıyor soluklanıyorum işte bir dem bir damla şarabı aşktan
Ve mülkü meramı külliyen sevdadan
Seyfi Karaca….. Ekim/23
…
DÜNYA KÜTÜĞÜNDE EFSANE YAZANDAN
….
Dünya kitabında kayda değer
Yıkılmaz silinmez kütüğü künyesi ve sicili yazılı olandan
kızılkaya,alacadağ,kavakpınarı,çatak, dodurga,edremit,torbalı, kırkağaç, tire, söke, yoncalı, haymana, salihli, kumluca, bahçedere, susuzören,çal, esme, gediz,kula,göçek, çukurincir..
Poyrazdamları, nergiz,ören, akyaka, elmalı,kınık,beldibi, kasaba, dalyan, serik, kundu,seydişehir, viranşehir, beyşehir,karkın,ermenek,ereğli, mut, ayrancı,ulukışla,çamardı,çamlıyayla,başakpınar, yeşilhisar, yahyalı, sızır, çandır, çayıralan, turhal, yeşilyurt, akbelen, erbaa,kavak, vezirköprü, bafra,suluova, merzifon,kazankaya, iskilip ,osmancık,boyabat, taşköprü, sarıkum, ovacık,kuzkaya, pınarbaşı, bartın, ereğli,gerede,kaynaşlı, şile, sapanca, gölyaka,derince, alaçam, çakıl, erdek, gemlik,belek,aydıncık, gülnar,erdemli,değirmendere,tarsus,sikifke, yenice,pozantı,aladağ, afşin, tufanbeyli , altınyayla,yıldızeli,niksar, görele,aybastı,bulancak, şebinhisar, imranlı,araklı,ünye,mesudiye, kozan, şiran, erzin, yarpuz, kırıkhan,elbeyli, siverek , oğuzeli, elbistan, nizip,narlı ergani, halfeti, derik, tercan,ılıcalar, arpalı,ardeşen,hopa,ovacık, arapgir, akmeşe , divriğ, hekimhan, bozova, silvan,kozluk, dumlu, ispir, pasinler, tekman, şavşat ,çıldır, arpaçay, oltu, kağızman,bulanık,karlıova, horasan, gürpınar, çaldıran, doğansu, erzin, divriğ, kozaklı, hayrabolu, evreşe, kırıkhan, kozan, erciş, doğubeyazıt, gülveren….
Şiir gibisin be mübarek
Dilde yar aşkta diyar gözde gönülde ülkeler incisi nazlı belde sevgili yurdum
Bütün saklı sırların senden seslenip konuştukça huzur veren kaynaklara çağlayıp çoştuğu
İllere yollara dağlara derelere toprak toprak
Güneşin koynundan bir kucakta, bir duvar dibinde bahar çiçekleriyle yaz bahçelerine
Birbirine sokakları açılan kapıların dünya semtinde ve ağaç gölgesinde güz dalları portakal nar
Tohumlanmış her bir sevincin ismi cismine yakışan çağrılarda dengini ve değerini bulduğu
Tutkuya mahal tükenmez bağlılığın güven verici aidiyetine sonsuzluğun komşusu
Ve emsalsiz efsanelerin şiiiri gibisin be mübarek, senden konuştukça insanın içini açan
Yüreğini ısıtan
Kederiyle dertleşen
Mutluluğuyla kaynaşanHayallerin gerçek rüyası özlemlerin doyumsuz sılası kavuşmaların ile nihayet toprağı
Sevdalısına delisine şiir gibisin be mübarek…
Dünya defterinde emsaline efsane yazan
Şiir …
Seyfi Karaca….. Kasım/23
…
YOLCU YOLUNA
…
Hangi dağı hangi bağa
Yükleyip saran tanıklığında yeryüzü gökyüzüne emanetse madem
Toprak edip sevgi tohumlarını aşk harmanında elekten kalburdan savurmaya
Yarası derde derman olanlardan bahar giyinip çiçek süsleniyorsa güzelliğin bedelidir
Yöresiyle
Töresiyle
Sırrını yazan kitabın sözleşme tarihi sonsuzlukla doğum günlerini kutlayan
Bundandır ki bakraçtaki süt serildiği sofralarda tükenir
Perdedeki oyun sahnesi değiştiğinde yorulur yenisine can çekişir
Penceredeki rüzgar, buluttaki yağmur, topraktaki güneş, kapıdaki sessizlik
Uykusundan uyanınca taşla demirle yüzleşen hayaller gibidir
Herkes bir alem kendi içinden gelip geçenlerle konuşurcasına ordan buraya
Burdan her yere veya hiç…
Herkes bir yol
Her yolculuk dünya, bir kervan
Her kervan bir yolculuktur
Eğer ziyareti kendi üzerine değilse külliyen de zarardadır , toprakta ekmek, muslukta çeşmeler kurur tükenir
Kervan yola
Yol yolcusuna
Aşk insana
İnsansa hiç…
Seyfi Karaca….. Ekim /23
……
TAVSiYE MEKTUBU
…
Güneşin kumaşından giyinmiş
Yağmurla eğleşip rüzgarla koklaşan hayatın yollar üstü muhabbetiyle
Yel eser yol gider insan eskir han yıkılır
Değiştikçe iklim mevsim
Bir eli kestane toplayan bir hali eski baharlarla evinde oturup bekleyen demden devrandan
Çaya bugusu sinmiş efkarlara saki sunarak
Sönmüş küllere odun kayarcasına hozan bağların yalandan bekçiliğini avutan
Ve obası olmayan sarp dağlarda davara gidecek çoban aramakla tükenmişse nefes
Durmuşsa saat
Okunmuşsa kütükten kundaktan künyede yazılı tavsiye mektubu
Sararmış solmuşsa çığlığı sessizliğin kovuklarında susup sönen yankının
Vardan yoktan doğruyu eğriye eğriyi hurdaya eğirip büken çelişkileriyle belası gani, fenası çok…
Herkesin boş ve yalnız bulduğu her kapıya çark edip tokmak silkeleyen sobesidir
Bayır yokuş yerinden yurdundan sökülerek kol kanatları kırık, arızaları tam teşekküllü uzakların mahali
İplikçi iğneci boncukçu klarnetçi postacı mobilyacı galerici camcı yorgun baygın herkes
Dünya göçünü hediyelik eşyalar listesine sarıp vitrindeki yürürlüğe koyduğu
Olmayınca olmuyor işte geçen giden gün sende bende
Yok dedik ya…
Bazan kıvrım kıvrım…
Kimsenin görüp bilmediği kenardan kıyıdan çığ koparan sökünlere yuvarlanarak
Bazan körükler vurarak varildeki yangına kendi kendisiyle kumara tutuşan
Ucu bucağı belirsiz dik çıkışlı bir merdivenin tırmandığı duvarların gördüğü denizlerde
Tüm hayatını uzaklara götürmek için gecesini gündüze katarak yutkunup can çekişen
Burkulmuş incinmiş sızılar güzergahı sırasında kuyudaki çığlıklar gibi ağıtlarını dışa vuran
veya sancısı hiç geçmeyen şeylerin tümüdür doğranmış lokmalardan ağulu çiğnemler dürümleyen
Derdi kederle, acıyı zulümle defter deftere
Mezarlıkta yitirdiği hayatını arayan sessiz suskun haller durumlar ve akıbetlerin kabalasına tüccar
Darlık yokluk kırpık kesik çevrimler kıskacındasındır tüy hafifliği yahut köpük zerrecikleri bile Ağırlığını sürükleyip taşıyamayacağı ömrün sırtına yaşanmazlarla ören donatan yükün
Bazan bolluk sağlık dirlik rahat mut huzur ve güven toprağında yerli yerindesindir.
Herşeyin kaynagindan doya kana içe sinesinden
Aşk ile oynaşır güzelliklerle sevişiyorsundur ve bazan…
Sündürdükçe söküldüğü yerden kopuşlara doğru uzayan meselerin boyuna posuna
Kısa ölçekli halkalar öyküler kesitler takarak
Nasıl ki insan…
Ay boncukları yağmur kolyeleri ve güneş damlaları gibi gibi uzak yıldızlardan
Kendini seyre dalarcasına hepten tümden sosyal varlık olduğunu
Ve etrafsız toplumsuz yaşamasının asla mümkün olmayacağını
Aidiyet bağını iletişim kaynağını asosyal viranlara haşat ve harap ederek
Kökten temelden sevgisini toprağını Işıklarını karanlığın örtüp kapattığı yalnızlığa tamamlayıp
Eksik gedikte kalan sefil seyirlerin azap öğünleriyle zindanlaşırsa eğer
Her kişiyi bitirip söndüren küslük dargınlık boğumlarının hücrelerine yerleşip sindirdiği
Çölerden çoraklardan yalnızlık ve cinnet kabukları bağlayan yıkıntılara kapanıp gömüldükçe
Kıran kırana kendi kendini imhaya gider akıbet
Seyfi Karaca…. Ekim/23
….
YAŞARKENE DÜNYAYI
….
Üzülüp koparak
Yanaktan yüze sökülüp dökülürken
Divanda dizde avuçlar dolusu ağıtlar çalıp yakmanın ne zamanı ne devresi ne de sırasıdır
Koyulaşan rengini boyundan küçük işlere bezendikçe karma karışık siyah beyaz
İllaki derde derman olacaksa moral mut umut baris saygi sevgi için
Ne en iyiye
Ne herşeyin en kötüsüne
Korkular endişeler kaygılar kuşkular kayıtsızlığında dolup boşalanlardan kol kürek
Aktarıp döndermelerin körükleyici kundakçıları dışında kime ne faydası olsun ki..
Hele de yeryüzü atıkları ve çöpleri kadar haksız hukuksuzluğa tav talip ve ittifakçıyken insanlık
Sebep verdiği sonuçlara üstün ve baskın çıkanlarına ne kadar ağzı yüzü bozuk laf etsen
Torbadaki bütün kelimeler ilk sinir boşalmasında daha üçünü beşini bulmadan bitip tükenecektir
Defol
Kaybol
Bas git
Yıkıl karşımdan gözüme gözükme gibilerin en nezaketli kibarlarda kaldığı
Kontrolden çıkmışsa aklın fikrin rot ayarı balansı fireni farları depreji ve dingili
Kontrolünü kaybetmiş savrulmaların kuyusuna düşer, kendi kendini yiyip bitirmeye şarampolleşir insan
Bir uçurum enkazının hiç bitmeyen molozunu ve tonozunu
Silkelendikçe zibilleşir çepe çevre hat ve güzergah
Oysa çocukluğun gözü gönlü oldum olası ana babalığın insanlığı kökten büyüten pusula seyrindedir
Sakin nerdeyse sukunetin oralarda bir yerde olduğuna hissedip duyan kanaatle
Kabaran öfke böylece sahibini kamalayan hançere dönüşecektir besbelli ya…
Sayıp sövmekle insanın daha çok kendine ağırlık verenlerin luzumsuz yük taşıyıcı hamalı olacağı
Besbelli ya…
Gizli fısıltısını saklı niyazını o sebeple, bu yüzden..
Dizginlerinden tutarak götürecek olan rüzgara dala budağa bir damla sevgiden
Güzel konuşmalı güzele sevgilim diyor ve inanıyorsa insan , güzel danışmalı
Güzel ile görüşmeli tanışmalı bazan çamur kar toz buz olsa bille gocuk çorap don gömlek
Yunsun yukansın
Hamdolsun ki aşkın dilini konuştuk duyduk iştttik
Gerçi yanıldık
Gerçi yandık buyduk üşüdük gerçi yıprandık yorulduysak da
Uğrumuza kendimizi
Öğünümüze aşkı kattık,
Katık ettik huzurun kutlu sevincini mutluluğun payına diyebilmelerin hakkı ve harcıyla
Ömrünce yaşadığına değer doğum günlerinin
Seyfi Karaca…… Ekim/23
…
İNCİRSİN DESENE
….
İzmir deyince incir geliyor aklıma fikrime
Öyle böyle değil, incir…
Nedeni niyesi kendime bile sırrı saklı ne bileyim niçindir nedendir
İzmir deyince üstü açık bir kamyon ve sağlamından poyrazlanmış rüzgar
Bağrı yakası hepten yırtılmış mintan gömleğinin mavi rengine tüm gelmiş geçmiş zamanları giyerek
Güvertesi gemisi olmayan fırtınalara tutunarak aşk nereeee ben oralara firari fora
İliklerine kadar yemekle bitmeyen doyumsuz iştahın kışkırtıp azdırdığı, izmir deyince
Güzel kızlar geliyor aklıma İzmir deyince
Güzel bağlar bahçeler
Ve suyun o yakası
Bu yakası
Öteki yakası
Karşı yakası…
Çakarlı damperli araçların istop edip anahtar teslimatını kumbarasız deposuz kenara koyduğu
İncir deyince çekirdeklerine kadar bal kuyusuna sarkan toprağından dalından
İzmir deyince aklıma kaparasız sözleşmesiz kefilsiz fındık kıran fıstık çerezlenen
Yarim ferahnaz yosmam güzel saz piyesiyle ,
Güzel kızlar
Güzel aşklar
Orası burası güzel alnından öpülesi incirsin desene, ki…
Dill dudağı dilber iskele rampaları ve vapur kaçamakları geliyor aklıma
İnciri kendine emsal, aşka sandal kayık İzmirsin dedense….
Seyfi Karaca…Ekim/23
…
BİR SOĞUK GÖLGE ve BİR SURETİ HAYALDEN İBARET
….
Demek oluyor ki,
Bal yiyen baldan da..
Toprak hattında şarteli inik sağı solu belli olmayan burgaçlı gerilimlere hususiyeti mahsus
Yanlış bağlantıların kablosu pirizi alıştıkça başkalaşan çarpılmalarla evli barklığa çorak çıktığı
insanını her ayrıntıda kendi hortlak molozuna benzetmesi kaçınılmaz ve kesindir
Yollar kurulur bozulur amenna lakin..
Dirayetin dayanıklığın ilmim iraden yoksa bıraktın mı hiç ummadığın çukurlara düşüyorsundur
Asıldın mı bilinmedik boşluklara sökülüp kopuyorsundur
Ve bir kere sökülüp koptunmuydu doyurup besleyen ölümün gıdasına zıkkımına zehrine avunup aldanan
Hiç anlayıp bilmiyorsundur bile asıl neydi, esas neresi, sahte hangisi, yalan dümen kim..
Formatlanmış ölçülerin gerçek insan varlığını kendisiyle tanımlamayan kokuşmuş kalıplardaki
Alıştıkça yanıltan her yokluğu varmış gibi algılayıp kabullenerek
Yılgın yorgunlara bezmiş usanmış poz ve piyasa dayatmalarını ısrarla ve inatla
Aşırı koruyuculuğun seni sana rehin alan her çeşit kusursuz hatasızlığı tapınaklaştırdığı kurdan kulvardan
İyilik güzellik bahanesi adına yolunu ilkesini azıp sapıtmış mükemmellik morguna buzullaşarak
Kendinden rol çalan hayatı sönük ur kitlesi vitrininde birikinti artığı ve kalıntı çöplüğüdür
Demek okuyorsun ki, ilkesi iradesi olmayan hayatın mülk sahibiysen yürürlükteki morga
Öte berisiyle beraber çıfıt kadavrası yıkıntılar fosili ve murdar kalıntısı olmaya mahkumsındur
Hiç sektirmez şaşmaz mahvoluşun itildikçe aralanan aciz viran muhtaç ve sığıntılar yükünü
Sefil surette eğri büğrü şirincelik dişirip toplayan sürgün kapılarına rezil rüsva ederek
Kıyamet gününü kendi intiharıyla süsleyip donatan kargaşa noktasıdır dünya bildiğin trafik
…. Çünkü hangi niyetlerle yola çıkarsa çıksın hiç bir şey yoktur ki
Her zahmeti zor dayanma gücünün bittiği kırılgan bir yerde darmadağın çürüyüp çökmesin
Ancak tek şarta yerin dibine toprak olup cesedini çiğnetmeye ölüp gitmek kadar
İntihar peşinde kıyamet ekip biçen azap diyetini yutkunup sindirmeye rıza gösterip razı gelerek
Ve belasına derdine bulaştıkça çığ gibi büyümelerin ipe sapa gelmez yumağını öre işleye
Ölüp kendinden kurtulmakla ancak bıraktığı dünya boşluğunu yitik kayıp dosyalarla ödeşmeye
Bütün küskünlüklerin örülü duvarları geçimsiz kapıları gidilmez yöreleri ve aşılmaz dağlarını
Esen yellerden sorarak can acısının yakıp körüklediği hasret kokusunda yol gözleyip bekleşen
Yetmişinden sonra hele bir daha bir başkadır dünya gününü huzurun armağanını sihhate sağlığa diyerek
Ecel garında bembeyaz mendillerin kendiliğinden sallandığı kimi sarmaş dolaş yıkık yoksun
Kimi derdi dertle avutmanın sahibi kimi yalnızlığyla muhabbete keyfe kederler sarmalıyla
Paranın mülkün karşılayamayacağı kutsal değerliliktedir çünkü ilkesi sıfatı doğal dengelerden olup bitme insan ve insanlık
Demek oluyor ki böylece bu yollarda bal yiyen baldan da zehirlenir bıkar bezer usanır mı usanır…
Demek oluyorsun ki,
Olsun da sevgi dilinden
Olsun da itibarı saygıdan
Olsun da sıfırla başlayan her şeyi sıfıra bitirip tüketerek aklına fikrine hayaline koyup giderken dünyayı
Ölecekse insan iki dudağının arasında aşkın
Koynunda kucağında bir piyeslik hayal perdesidir sonsuzluğa miras devran döngüsü fani
Demek oluyorsun ki, bir yol bir han aralığında ölsem de gitmen sandığın misafirlikte
Konar göçerliğin kervan katarında bir gölge ve bir sureti hayalden ibaretsin
Seyfi Karaca…. Ekim/23