Kayıp hatıraların kilitlenmiş sürgüsü
Göç eylemiş zamanın kırık çekmecesiyim
Sayıp mektuplarını saçlarının örgüsü
Kabuk tutmuş yaranın sancısı hecesiyim.
Arama adım sorma yazık etme kendine
Yalçın kayalardır, hüzün dağların
Kovukları derin uçurum, yar.
Yaşlı kartallar tünemiş, dost tutmuş.
Ağır cüsseleriyle sinmiş.
Kanatlarında sancılar.
Gün ışığı sızar perdelerden
Yansıtır rengin aynalara
Duvarda ki resme nazire
Bir gül kabarır mahmurluğuyla
Dikeniyle solgun sabaha
Sen gelirsin aklıma
Zalimler kazanı kaynatır aşı
Saraylar sultanı bal senin olsun
Sırımlar urganı çarmıhtır başı
Cellatlar köpeği yal senin olsun
Kırık mı kanadı yazgısı garip
Dinliyorum uğultusunu ıssız sokakların
Sevdalı esiyor rüzgâr koro halinde seni fısıldıyor
Savrulmuş kırılmış yazılmış yapraklarına dalların
Aşk diye kazınmış kalplerden adın
Yalnız ağaç gibiyim gür ormanda
Ey güzel çocuk duy beni
Sana öldü diyenler var
Sen asla ölmedin ki
Yazılmadı kara tahtına hiç
Soğuk mermer taşında ölüm
Ayrıldığın limanından zamansız yolculuğa
Sevda yüklü yüreğim bilseydin eğer
Hoşça kal diyerek çıkar mıydın kim bilir?
Bırakmışsın bir not!
Delice seviyorum demişsin meğer
Ah nasılda sarardı ağaçlar
Döküldü gazel yaprak
Kapaklandı bulutlar
Gözlerde puslu nem
Bir on kasımda dokuzu beş geçe
Sen yoksun diye
Aşkın kitabını yazsam ne çare
Hayal denizinde yüzen yüzene
Ser çeşme derinden süzsem ne çare
Sahra çölü serap gezen gezene
Harami kaynıyor dört bir yanımız
Dost bağı kurumuş gönlü soldurmuş
Şırası üzümü döker giderim
Kırılmış kadehi gülü yoldurmuş
Baht konsa köşkümü söker giderim.
Çimenleri çiçek yelişim olmaz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!