Nasihatim kendime vefasıza nedeyim
Boş keseden atanı dost belleme sen oğul
Yakışıyor fendine aklı sıra sobeyim
Sırrı kelam satanı dost belleme sen oğul
Âşık olmak hasından değirmende un olmaz
Ahşap çekmecenin kapağına yazılmış bir not
‘’sevdamızı kalplerimize mühürledik ilişmeyiniz’’
kayıp zamanın canlı hisleriyle çarptı kalbim
geceye bıraktığı yankısı
pas tutmuş menteşelerinden sökün ederken
Perdesini çekmişti karabulutlar
Güzel ülkemiz üzerine germişti
Dört yanımız kuşatılmış
Vurulmuştu kör kilitler
Gök gürültüsünü andıran
Yankılandı gür bir ses!
Yargıç meleğimsin sorgularınla
Bir kez olsun geçmedi,
Şükür’ süz günüm bilesin
Duacısı oldum hep nimetleri verene
El etek öpen namert kullarından ari
Sunağında tapınağım başım tek ona
Doğumla birlikte yola koyulan insanoğlundan kimisi yolu düz gider,
kimiside yol boyu döşeli çakıl taşlarını ayıklamakla hayatı biter
Kimide yola tuzaklar kurar, yol keser, haydutluk eder
Sevapları yoktur dağıtacak tükenmişliklerinin içerisinde sarhoşturlar.
Hiçbir şeyden mutlu olamazlar, kin duvarları örerler içten, durmadan!
Karanlık mahremin nurlu ecesi
Titreyen alevin mumu erisin
Haremlik seyranlık gözüm yücesi
Duygular harmanı Firdevs narısın
Boğma öpücüğe merhem diline
Bir pazar yeriydi açtım tezgahı
Astım ceketimi sundum pazara
Gelen baktı, geçen baktı
Üzerine giymeye yürek yetmedi
Oysa cesaret doğuştan bir yetenekti
Duyguların esrarı aklanır bulutlardan
Oklarını fırlatır sırılsıklam toprağa
Hevesine bulanır beslenir umutlardan
Sürüklenir selinde boyun büker yaprağa
Sisler inmiş gözüne aynalara ağladım
Geldiğinde yıllar sonra
Hiçbir şey eskisi gibi değil
Nerede? O çamurlu yollar
Kurumuş akarsular ırmaklar
Dinmiş fırtına, ayazın sesi
Düşürdüm yüreğe hüznü güneşi
Dosttan onmaz çare öyle bir zaman
Kalem yakmış vezni tatlı nefesi
Hakmış dinmez yara öyle bir zaman.
Mülkü saraylara yolum karılmaz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!