Yaş elli üç
Bana hep siyahı gösterdiler, pembeyi bilmem.
Saklamasını öğrettiler ve hep duyguları beklemeyi.
Çorak damlı, iki odalı bir ev.
Eski bir büfe, ahşap radyo, köhne bir dolap, dört köşe bir
masa.
Üstünde rakı şişesi ve bardağı.
Penceresi küçük bir evde, yüreği korkuyla dolu bir kadın.
     Mutlu olmayı, mutlu etmeyi küçük yaşlardan beri dedem öğretmişti bize. Güzele, sevgiye, sadakata ve insanlığa ait ne biliyorsak ondan almıştık.
     Sanki bir filozof gibi hiç üşenmeden ince ince anlatırdı. Gündüzle ...
Yüreğimizi dağlayarak,  ışığa yürüyelim.  Güneşin doğduğu yerden. Biliyorum  süt  annem yorgun  adımların,  Karanlıkları  çiğnerken,  acı gülümseme  içinde  hayali  gelir  sana...Koşarsın....Dur....Süt....  Annem....Dur....koşamazsın,  gücün yetmez,  cesaretin kırılır,  sana ağlamaklar  kalır....Alev gibi gözyaşlarını,  sessiz sokakların çığlıklarına  taşımak da sana kalır...Ah be  Süt  Annem...Bircom...hani ya umutlar...hani ya  kurduğunuz düşler....doğmayan  umutların  şafaklarında, ne özlem biter...ne de  hasret,  bu nasıl sevdaydı bilemedik....? Sokaklar ağlarken,  gözyaşlarımızın gölgesi gülmez,  Ah bircom...çiğ düştü gecenin ayazına,  kayar  ellerinden,  sevdaya  yenik  düşmüş  bir  martı....sana  bana  hasreti kalır,  hadi Süt.. Annem...Bircom...al yanına   Güneşi,  el ele yürüyelim Nehirde....yüreği  yüreğimizde....yüreğimiz  onunla  ve  yüreğim  hep  senin yanında....Ah  Süt  Annem  Ah....Bircom....bak tuttum ellerini....sıkı...sıkı...
Beni zincire vurdular.
Emek suçundan,
Gözlerimde kaldı.
Bir dilim ekmek,
Ve sigaram....
Ah annem ah
Ay bize ne kadar yakınsa,
Biz ona okadar uzak kaldık
Ne olurdu ayva agacımızın altında
Yıldızların pırıltısını görseydik,
Şimdi geceden utanırdık
Yüreğini,  yüreğine  koy,  umutlarıyla,  heyecanlarıyla,  sevgileriyle... ve  türkünüzle,  yaşamın  tüm  çıplaklığıyla,  olabildiğince  özgür...bir  uçurtma gibi,  hangi  gökyüzünde  dolaşmak  istersen,  hangi  bulutların  toz  pembe düşleri  arasında  gezmek  istersen...hepsi  yüreğinde...
Yüreğindeki,  gökyüzünden,  biraz  mavi  getir,  en  kızılından,  biraz  bulut getir  gözlerinde.... biraz  gökyüzü  getir,  sınırların  olmadığı,  çıkar kavgalarının  kirletmediği... bir  yürek  at  bana,  çalınmamış  gökyüzünden. Yıldızların  aydınlık  gecelerinde,  yüreğini,  yüreğine  koy  ve  göreceksin, türkünüzü  beraber  söyleyeceksiniz.  Gün  ışığını   yüreğinde,  hapsetme, salıver  gitsin... düşlerin  en  olmaz  yerinde  bölünen,  tuz  buz  olan yüreklerin,  duygulara  düşen  çığlıklarını,  bir  bahar  kelebeği  gibi,  çiçek çiçek  kırlarda  dolaşması  gibi,  günün  yirmibeşinci  saatinde  bile  sevginin coşkusuyla,  bahar  selleriyle  yüreğinde  buluşmaya  git... Türkünüzle... sığ suların  bataklığı  olma... özlemleri  biriktirme  gözyaşlarında... bırak gökyüzünde  bir  uçurtma  gibi  mutlu  seyretsin  seni....ve  yüreğini  yüreğine koy  türkünüzü  söyle...mutlu  et  onu...
Biliyorsun  dilocan   yürekler,  özgür  atar,   hangi  özlemdir  huysuz  rüzgarları   önüne  katıp   götüren,  yaşadığın  ne  varsa  silip  süpüren, yaşanılmazların,  ulaşılmazların  doruklarında,  nefes  olmak,  ses  olmak rüzgara....düşüncende  bir  mola  ver....ışıktan  bir  yola,  unutmaki, Hasocan...evrende  yanlız  değil...onunla  hesabını  kapat...yüreğine, yüreğini koy...Baranla...Nehirle..umutlara  doğru,  kol  kola  yürümelisin....kardeş sevdası  yüreğinde...kirvem  türküsü   dilinde...
Dedeme sordum,
Sevgi nasıl birşey,
Ah yavrum,
Yüreğini, yüreğinde,
Alıp götürendir.
Sevgi isterse,
Bu akşam ay penceresini örtmüş üstüme,
Birşeyler dinlemede mehtapsız gece.
Dökülür kıyı boyu kurşuni bir renk,
Martılarsa üzgün sabahlarında,
Biliyorlar sen dönmeyeceksin.
Günler
Entrika
Dolu geceyi kovalarken,
İtler gibi diş uclarında,
Dişleri insan etlerinde,
Bu çağın türküsü böyle,
Mavinin derinliklerinde
Yüreğin, fırtınaları dalgalandırırdı.
Denizindi renklendiren bütün sessizlikleri,
Sen durmadan tanımsız duygularla savrulurken.
Derin vurgulu gecelerdi iz bırakan gözlerinde,
Fırtınaları canlandırırdı yüreğin şiirlerde,
Beni karanlıkta vurdular,
Gömdüler gecenin sessizliğine,
Siz nerelerdeydiniz...
Kurtlar kuşlar duydu,
Çalınca o korkunç saat,
Yığıldı karanlık kat kat,
Siz, on beş yaşında bir kadının, güneş görmeden,
bir odada dokuz yıl kapalı kaldığını gördünüz mü?
9 yıl uyumadan, sabaha dek, kapı arkasında, ayakta,
yüreğiniz korkuyla çarparken beklediniz mi?
O kadın bekledi.
Konuşmayı, gülmeyi unuttunuz mu?




- 
  
 
Türkiye Cumhuriyeti Yukselakcum
 
 
- 
  
 
Sinan Akdemir
 
 
- 
  
 
Nuray Kara
 
 
Tüm Yorumlaryorumlarımız şaiir dostların sayfasına gitmiyor
Seni tanımış olmak,seninle sohbet etmenin verdiği keyif ve başarılarının beni her geçen gün daha çok sevindirdiğini bilmeni isterim.
Sevgilerimle
O yuregi insan sevgisi ile dolu dolu bir abla...Benim icin yeri bambaska bir insan...Sevgi dolu yuregini gozyaslari ile sunuyor bizlere. Ben onu cok seviyorum. Aramiza, oncelikle yuregimde ki yerine tekrar hosgeldin....
Opuyorum gozyaslarindan....