Ağlayınca sel alarmı verirdi bütün sirenler,
Düden Şelâlesi zannederdi gözyaşımı görenler.
Birer yanardağ oldu yüreğimde acılarım,
Terk etti menfaati tükenen kardeşlerim,bacılarım,
Mendiller yetmedi silmek için yaşını gözümün,
Ağlardı halime eğer kalbi olsaydı gökyüzünün.
Dünya dediğin sonsuz değil,
Bir nazarlık…
En son gideceğin yer,
Saray değil,mezarlık…
Bakma sakin göründüğüne
Öyle sakin değildir pek…
Ay mı girdi araya neden gölgeli yüzün?
El değmemiş duygularımı sunayım sana.
Her mevsim hazansız bahar ağacı gibisin,
Ver desem, çiçeğinden bal verir misin bana?
Madem yoktu bana söyleyecek bir çift sözün,
Kömür gözlüm” sevdiceğini unut,
Unutmak her derde derman “dediler
Adımı söyle ve sus; çünkü” sükut,
En ölümcül aşka ferman” dediler.
Yusuf sabır ile vardı Mısır’a
Bizde; devlet de millet de her şey devlet için,
Önce devlet,ver devlete, sen kalanla geçin.
Ver neyin varsa, önce büyük ve güçlü devlet,
Ey vatandaş! Allah sana da verir,sen sabret.
Aç kalmışsın,susuz kalmışsın önemli değil,
Güzel bir günde denize nazır,
Bir çay bahçesinde çay içiyorum.
Güneş,deniz,hava...Her şey hazır...
Keyifle içerken tavşan kanı çayımı,
Mutlu oluyor,kendimden geçiyorum.
Severim seni ey güzel deniz!
Dinleniyor bakınca gözlerim,
Şiirdir sana bütün sözlerim,
Severim seni ey güzel deniz!
Şehrin gürültüsünden çok uzak,
Bir gün padişahın biri huzuruna çağırır vezirini,
Artırması gerektiğini söyler devletin vergisini,
Daha sonra da ölçmesini ister halkın tepkisini.
Devletin vergisini bir miktar artırır vezir,
Girer halkın içine orada bekler hazır.
Sordum yıllarca kendime bulamadım,
Bu nedensiz ayrılığın nedenini.
Erittin mum gibi ruhumun bedenini,
İnce ince verem gibi.
Aynı mekanda fakat;
Antalya’nın kumsalı,güneşi,denizi
Kamaştırır mavisi gözlerinizi.
Yakar genzinizi portakal çiçeği kokusu!
Diyarbakır’ın karpuzu,Anamur’un muzu…
Fışkırır pınarlarından buz gibi su
Doldurur genizleri yarpuz kokusu…




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!