Ali’nin zülfikârı düştü aynaya
Kırılan camlarda bin Enel Hak çınladı!
Gölgesi kopardı gecenin kara çarşafını,
Yüreğimizde bir gül bahçesi:
“Dönmeyiz geri!”
Bismişah, Allah Allah!
Figânım var, arş titrer, On İki İmam aşkına,
Canım pervane döner, ol mübarek Şah aşkına!
Medet ey Şâh-ı Merdân, Âlemlerin Fahr-i Ali!
Sen ki ‘Küntü Kenz’ sırrı, ‘La Fetâ’nın ilk cengi.
Hak Muhammed Ali'dir, nurdan özümüz,
Şeytan bir hayaldir, karartmaz yüzümüz.
Kötülük içimizde, nefsin sözüdür,
Gerçeği göremeyen, yolda yorulur.
Evvel de ahir de bir, sırra erenler,
Bu gördüğün bir gölgedir, hayal içinde hayal,
Sanma ki hakikat budur, aldanır nice ahval.
Zahire bakıp da kanma, bâtındadır hoş visal,
Görünene aldanma cân, sır içerdedir, inan.
"Ben" dedikçe perde artar, uzaklaşır öz benin,
(Pir Sultan Abdal başlar):
Ey Hatayi Sultanım, sözün baldan da şirin
Lakin gönül ister Hakk'ı, eyleme tehir
Bu dünya fanidir, aldanma taht u şana
Gönül ver Hak yoluna, varasın o divana
Şu dehre bir nazar kıldım, canlar,
Hakikat sırrına ermez miyiz biz?
Pir meydanına yüzümüz sürdük,
Dört kapı, kırk makam gezmez miyiz biz?
Horasan Abdalları ser verdi cana,
Her yeni gün,
ekranların ışıltılı vaadiyle başlıyor.
Göz bebeklerimize kazınan logolar,
uyanık rüyalarımız oluyor.
Cebimizdeki sanal cüzdanlar,
Sabah duaları yerine alarm kurmuştu
Her seher vakti BIST-100'e uyanan bir ruh:
"Kâbe'yi yeniden inşa edelim"
dedi, âmâ proforma faturası yoktu Allah'ın...
Bism-i Şah! Ya Hû!
"Bir şehir gördüm hayalimde,
Adı Rıza, kapısı tevella...
On İki İmam'ın nuruyla aydın,
Kırklar'ın nefesiyle dolan!"
Geldi bir nur doğdu Kabe’de,
Zühre parladı alnın ucunda.
Yıkıldı putlar doğuş gücüyle,
Hakikat belirdi âlem yüzünde.
Ali'dir ol Kabe mihrabı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!