ocağımızdır hep o tüten
aynası eşitlik isteğimizin
sana kavuşmak
bilmem nasıl sarsacak
yeryüzünü
yağmurların doluluğu
önümde siyahın kıskançlığı hüznüme yıldız kaçağı
kaçamaklar yaptığım intihar bulutlu gecelerde sözsüz
büyük ve anlamsız kentlere yakıştıramadığım yüreğimde
bakışlarından gözlerime sızan mesafenin yorgunluğu
asıl şimdi öldürebilir beni dünya
hapsoldum bakışlarının umutsuzluğa döküldüğü mutsuzlukta
gözüm bir şeyi görmez
paramparçalığını
yanışını siluetinin
akşama doğrularımın sorularında hep sen varsın
kaldırım taşlarını yıkayan beklenmedik ev telaşım
üzerindeki gülüşlü örtü
üzgün yağmurlu öpücüğümde şimdi
kime ve neye yaklaşsam senin uzaklığın
içimde uzanan yollar kıvrım kıvrım
can çekişirken düşlerinde
yalnızca senin...
kıyılı yürümek gibidir sana gelmek
sesin sessizliğe yakışması gayretidir
içimden sana gelmeyi sesli düşündüğüm gibi...
hayrette kalmalı bir kartal
çınar ölürken öğrenmeli
güz kırgını bir aksanı var bu sevdanın
eski fotoğraflarda kalan
griye çalan bir sapsarılıkta
gülüşleri zaman mağduru
havasız oda kokulu eski yorganlar gibi
desenleri hatıralarda çizik çizik
zaman yeşilçam klasiği ağlamalarımda
ama ne hayat hulusi kentment kadar iyimser vakur
ne aşk cevat kurtuluş kadar iyilik delisi
ezildim sana dünyaya turist ömer bakışlarımla
ve ey yamanlar yamanı ayrılık
ölüm Allah'ın emriyse
kimseler yoktu kalabalıkta
sen yoktun
ama sana kurduğum düşlerin
ağırlığı vardı üzerimde...
yaşamak
hayata ağbilik yapardı acım
dünyaya durgun grinin ardından bakıp
aynalarda tutuşan bir yalandım...
zamanın gerçekliğine gölge düştü
yokluğun için bakınca takvimlere
Bravo öğretmenim. Başarılar diliyorum. Bir perde açılır biri kapanır.