gözlerim korkusuzca sarınmışlardı üzerlerine
ağaçların yağmurlu geceyi kabullenişini
ekmek kırıntılarına düşkün kuşları izlemeyi
paylaşmaklı
çamaşır iplerinde su tomurcuklarının rüyalı dansını izlerken
avuç içlerinin kokusuyla hasret gidermeyi
aşk sisli yolda yürümek sonuçsuz
adımların temkinsiz
değişken bir beklenti gibi yarınsız
batık susuyorum
uzaklığının halleri çaresiz
sisli nehir boylarınca ellerimin yordamı
seni düşünüyor gülüşünü
nehir boylarınca ellerim tekne
uzaklığın nehir
aramızdaki şiirin adı yok
belki çünküsüz bir akşamdan yoksunduk
çok çok bakışlarımıza uymayan gölgelerde
birleşti çizgilerimiz...
uzakta:
gece rengini kıskanırken gözlerinin
sallapati uykulara korkak sırf ihanette
sabah baskınlarına hazır sakin
müebbet suskunluğuyla kan ağlarken içimde
keder döngülü bekleyişlerden sonra
bir Nisan kalabalığı kalır huysuzluğunda
koyu dağılmışlıklar ulaşamayınca aklındakine
suyun tadıyla biter şaşaası bedeninin
gök inlemeleriyle fırsatçı haziran akşamı
tebessüm anlık bir yanılgıdır
kahkaha yüzyıllık yalan
mutluluk duvar dibinde kanadı kırık serçe
günlerim hasta sığınağımsa aşk
yalnızlığımın patikasında
simli sarı bir çiçek böceği
uysalım aslında
şaşkınlığımı aştım
kör olmak istemiyorum
son kuşlar gitti
dargın denizden kalkıp
sanki aşk bitti...
Bravo öğretmenim. Başarılar diliyorum. Bir perde açılır biri kapanır.