kısa yol peyzajlarıyla geçiyor ömür
ağaçlar aheste hışırtılı yarenlikli
güneş yemiş yüzlerle vuruluyorum insana
su zerrecikleri şavkıyor çimlerden içime
karanlığım yok yüzüne sür isterim yüreğimi
anadolu gibi durur kalbimde yerin
sen yoksun belki yavru kuş ağzı gülüşünle
ama yerin kalbimde öyle nahoş bekler ki
en sevdiğim ağacı kendi kendime anlatmamı
sana uzaklığıyla çerçeveleri boğazıma sarılan
pencerenin tam karşısındaki yavru palamutun
Zifiri
uykusuz kaldım gece öyle bir fallik ki
aklımı başlımdan alıyor karanlığın
al benili unutturması çoğulluğu
canıma kastederdi gün ortası kaygıları
ömre gündelikçi gelmişim gibi tutarsız seslenişler dolusu
dilendiğim vapur artıkları yorgun döşeklerde kan revan içinde
martı sesli bir çöl kadar kendime küsüm kaderime razı
salı günleri kadar dünya işlerine hazır olsaydım keşke
perşembeler kadar aşkın
imla hatasıydı ismin soğuğuma
obualı bir acıdır noksansız
çağ dudaklı öpüştüğümüz gece
güleç bir ölüm
yarınlara hazırlarken yüreğimi
yıldız dolu tutkulara seyriyor gözüm
kendime perde sana gök
zamana ömür törpüsü aşka bir anlık
şairliğim
sana olana
ağaçsız kuş yoksulluğudur sekmek
bıçak gibi bir sonda buluştuk ya
buğusu akmadan gözlerimizin sek
içine kapanık ağaçlarla bir rüzgarda
son telaşıyla ömürsüz yaprakların
sonum da olsan bir şeyimsin ya...
yüreğimin kilerinden deniz aşırı bir susku
taşıdım bıraktım ayaklarının önüne
anlamsızlığımızı düşün
ve zamandan kaçışımızı
soluk soluğa
ucu ucuna
sakinleşir ay ışığına bakışlarım
ipek yumuşaklığında bir karanlıkta
yüzümde iki yalnızlık metni gibi
arayan bakışlarımın sonrasızlığı
kestane şekeri renginde gelir güz
özlemler taşıyor gözlerimden
iyi niyetlerimle senleşmeyi bırakalı çok oldu
yüzünün anlamı firuze
yakındığım ustalığın ölmekle eş anlamlı
intihar bahçesinde cinnetsizbir sadeliktin
sen
Bravo öğretmenim. Başarılar diliyorum. Bir perde açılır biri kapanır.