Böyle mi gelecektin sonbaharım?
Zavallı yaşlılığım;
Geleceğini bildiğim fakat beklemediğim.
Uzak dağların ardında kaldığı sanılan,
Dışlandıkça dışlanan.
İlkbahar dalları altında koşulurken,
Uyuyamaz oldum ben gece sabaha kadar,
İşim gücüm aramak varoluş sebebini.
Uzandı tüm merakım tek bir hücreme kadar,
Gözlerimin ardında arıyorum kendimi.
Göz denen pencereden bakan kim dışarıya?
İlkbaharlar yaşlandı, yazlar yaşlandı,
Sonbaharlar, kışlar yaşlandı,
Günler ay kadar, aylar yıl kadar yaşlandı,
Senden sonra taşlar taş kadar yaşlandı,
Mermerler mermer kadar,
Yaşlanan dağıldı, parçalandı, ufandı,
Dertsiz başım dertlerde,
Yakam zalim ellerde,
Tad kalmadı gecemde,
Suçum seni sevmekmiş.
Sabahsız gecelerim,
Benim için baktığın oluyor mu pencerelerden,
oluyor mu yollarda beni aradığın,
canlanıyor mu bir şeyler anılarında,
bu yağmurlar böyle çisil çisil yağdıkça,
senin de yüreğini sıkıyor mu cendereler
kavuşamadıkça?
Rab beni güvendirdi,
Lütfedip sevindirdi,
Böyle bir görev verdi,
Nice şükretsem azdır.
Ekmeğim var, aşım var,
Sen benim Tanrı Misafiri ‘msin…
Buyur soframa,
Seninle bölüşüp duralım, Tanrı ne verdiyse,
Günlerimi bölüşelim,
Aylarımı,
Yıllarımı
41*
Dinle benim feryadımı, zarımı,
Acep sevdiceğim sende mi dağlar?
Yitirdim karalar giymiş yarimi,
Gösterme bu yeşil endamı dağlar.
30*
Kasdedip ormanı yakma;
Orman benim çiçeğimdir.
Kış gününde yakacağım,
Yaz gününde çeleğimdir.
Ne sadakalarım yumuşatabildi kalbini,
Ne dualarım, ne adaklarım.
Nemrud İbrahim ‘i ateşlerde yakmış,
Sen beni ondan da beter ettin,
Gazabın Firavun gazabı,
Ateşin ne destur dinliyor, ne ferman,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!