Bükmeyin boyunlarınızı çiçeklerim,
Eğilmeyin böyle,
Solmayın,
Onu anımsıyorum, sizleri böyle mahzun gördükçe,
İnsanın payına bu kadar mı çile düşermiş
Sevdikçe?
Çiçeklerle süslü bahar dalısın,
Uğrunda canımı versem ne çıkar?
En güzel peteğin en has balısın,
Yolunda bin kere ölsem ne çıkar?
Dünyayı sevmişim yalnız seninle,
Saçların başak mıdır
Kuruyan tarlalarda?
Yabancı mısın bana
Durmuşsun kenarlarda?
Sen bir körpe bülbülsün,
Çiçeksiz bir bahçe neye benzerse;
Sensiz akşamlarda aynen öyleyim.
Izdırap bir kalbi nasıl ederse;
Sensiz akşamlarda aynen öyleyim
Bilirsin; cefadan incinir yürek,
Yüreğimde bir çarpıntı, bir çarpıntı,
Gözlerimde bir seğirme,
Burnumda bir sızlama,
Kulaklarımda bir çınlama
Ve içimde bir heyecan ki; evlere şenlik,
Sanki sen gelecekmişsin
Bir zerrecik bırakacak oldum denize, karasevdamdan
Masmavi suları mosmor kesildi korkusundan,
Hendek hendek açıldı göbeği durgun suların,
Silinip gidiverdi bedeninden yakamozları, parıltıları,
İsyan çığlıkları yükseldi göklere, dalgalar halinde,
Ne yeri kaldı ne yurdu ne de yolu gemilerin,
Bir gidip arayayım,
Az dönüp fırlanayım,
Bulamazsam sorayım,
Kabrimi merak ettim.
Mezarlık içinde mi?
Kış ayında turunçsun, bahar ayında kiraz,
Dudağın haziranı görmeden kızaramaz,
Senden başkalarına yüreğim bağlanamaz,
İyi ki; seni sevdim bu dünyada sadece.
Hükümdür sürdürürler geceler mehtaplarda,
Akşam 17:00 gibi bahçede oturup bir kitabı okumaya devam ediyordum (Vakit başka nasıl geçirilebilir ki?) .
Bir patırtı geldi, baktım; bir güzel kız: Ecem.. Koşuyor ama bana doğru değil, apartmanın arka tarafına doğru.
Bana bir selam verip rüzgâr gibi geçiyor. Arkasından bakıp kalıyor ve bugünleri yaşadığım için kendimi memnun hissediyorum.
Ne tatlı şey bu küçük yakınlar...
Demirden dağ olsa dayanamaz senin azaplarına,
Eriyip gider güneş altındaki bir kalıp yağ gibi,
Ne demirliği kalır, ne dağlığı,
Çünkü azapların dağlardan büyük,
Demirlerden ağır,
Azapların yüreğe sağlanan demirden mızrak,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!