Sevdanı dağlara yükleseler çekemezdi,
Senin sevdanı bir ben çekebilirim inan ki,
Ne acılarımın sızısı yükselir bedenimden,
Ne yürek yangınımın dumanları,
Gömerim içime çığlıklarımı,
Kapatırım avuçlarımı sızılarımın üstüne,
Her nefes alıp verişimde,
Kirpiklerimin her kırpılışında,
Nabzımın her atışında,
Yüreğimin her çarpışında
Türk Ordusu ‘nu görürüm yanıbaşımda,
Her oturup kalkışımda
Yanık bir türkü gibisin dudaklarımda,
Yüreğimden kopan acı bir çığlıksın,
İnildimsin; eloğullarından, elkızlarından sakladığım,
En kutsal acımsın;
Seve seve
Kucakladığım.
Muştulu bir sesini bekliyorum kapılardan
Veya bir-iki incecik parmağın tıkırtısını,
Odamda yankılanacak birkaç adımın sesini,
Yamaçlarıma değe-dokuna yükselen bir güneşi,
Birazcık yosun kokusunu; mavi sularda ıslanmış,
Birazcık martı beyazlığını
Tren sesi işliyor bağrıma hançer gibi,
Her tren düdüğünde eriyor, eriyorum.
Vagonlar yüreğimin üstünden geçer gibi,
Seni her anışımda sanki can veriyorum.
İşte sanki ordasın, orada, pencerede,
Sen benim Tanrı Misafiri ‘msin…
Buyur soframa,
Seninle bölüşüp duralım, Tanrı ne verdiyse,
Günlerimi bölüşelim,
Aylarımı,
Yıllarımı
Şimdi biliyorum;
Kays ‘ın neden mecnunlara dönüp çöllere düştüğünü,
Neden Leyla ‘ya benzetemediğini, görünce Leyla ‘sını,
Biliyorum Kerem ‘in neler çektiğini,
Neden yanıp kül olduğunu kendi ateşiyle,
Neden dünyadan el-etek çekip canından usandığını,
Sen sırdan ne anlarsın,
Sırrı bilsen ağlarsın,
Şaşalar duralarsın
Aklın biraz tırmansa.
Sanırsın lafazanlık,
Yağmurlar altında bükmüş boynumu,
Ellerim, saçlarım sular içinde.
Yıkadım sularda kötü huyumu,
Tek işim kalmadı huylar içinde.
Dilim temizlendi rendelenerek,
Sen henüz kıl kadarsın,
Değme nura; yanarsın,
Genç yaşında bunarsın;
Kandil değil bu nurlar.
Kal eşiğin dibinde,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!