Kuyudan çıkarır vakti gelince
Boğar da insanı ince bir sicim
Ne ölüm belirir vaktinden önce
Ne kışı görmeden yaz olur mevsim
Ne yağmur bahara muhtaçtır oysa
Bir gün kapı önüne tünemiş bir kedinin
Gözlerindeki hüznü bakışım bileceksin
Savaşıyla yüzleşip bir gün kendi kendinin
Hem galip geleceksin hem de yenileceksin
Bir gün minik bir serçe kanadındaki tüyün
Toprağa düşüşünü görüp üzüleceksin
Ateşten bir buse her bir bakışı
Gülüşü celladın olur habersiz
Dili ilkbahara çevirir kışı
Aklını başından alır habersiz
Üstüme gelmeyin benim bu kadar
N'olur, kalbinizi kırmak istemem
Ta derinlerimde bir volkan yanar
Vurduğum zinciri kırmak istemem
Gönül meydanında at oynatmayın
Durgun bir damlayı titreten rüzgar
Suskun gözlerine sinmiş nicedir
Dudakların taze bir hayal gibi
Merakı ve hazzı resmediyorlar
Her bakış şiirden kopmuş hecedir
Gözlerinde kocaman bir umuda yol gider
Gülüşünde kırılgan bir kederin izi var
Susuşu adeta, "Ben, yaralı ceylanım!" der
Dilinde bir asırdır biriken gam sözü var
Gözlerinde yurdumun baharı var, yazı var
İki nehir boyluca kuşatmış bedenimi
Biri nurun ala nur birinden zift akıyor
Biri günahlarımı aklıyor adabıyla
Biri hücrelerime zehrini bırakıyor
Gecenin derdi ağır bu gece ey sevgili
Dolunay lacivert bir hüzün bıraktı göğe
Çok eskiden tanırım ben bu karanlık dili
Öyle ki kandan ağıt serpiştirir geceye
Çok eskiden tanırım ben bu karanlık eli
Sustuğun her anına iltifat etti kalbim
Rüzgarın bile sessiz olanını severim
Konuştun da ne oldu ayva mı nar mı açtı?
Sana bu ölümsüzlük hissi nerden bulaştı?
Sen yıllardır dil-i ruba hazan nedir bilmedin
Olmadı sonbaharların, karakışın, gam değil!
Dua ettim, isyan ettim, çok ahh ettim, gelmedin
Adımı bile anmadan yaşamışsın, gam değil!
Nasıl bir tutsaklık ki bu yattığım yer dam değil!



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!