Anlar, anlatamaz sustuğu zaman
Kim bilir nasıl bir günah gizliyor
Gözlerin, tekinsiz bir ah gizliyor
Göz kapaklarını kıstığı zaman
Ak içinde bin bir siyah gizliyor
Ne yana baksam ölüm
Ne yana dönsem ağrı
Babama çatar dölüm
Ceddimin yanmış bağrı.
Kocaman bir hiç olmuş
Tanıyamıyorum bakışlarını
Sanki gözlerine başka göz değmiş
Sanki dudağına dokunmuş rüzgar
Aparmış dağlara gözyaşlarını
Sanki gözlerinle ağlamış dağlar
Masmavi parlıyordu bir zamanlar gökyüzü
Daha bir gülümserdi böyle değildi insan
En utanmazı pişman, mahcup en görgüsüzü
Bükülmezdi büküldü hatta eğildi insan
Ne güzeldi ilkbahar, nasıl yeşildi nisan.
Kalbini avcuma aldığımda bir
İncir ağacının kokusu sindi
Bakışların sustu, düşlerin sustu
Ellerin, şefkatten özge serindi
Acziyle hükmünü yitirdi tabir
Üzerinden kara tren geçmiş çocukluğumu Doğu Ekspresi'ne kurban vermişlerden soracağım gözyaşımın hangi renk, susmuşluğumun hangi dile denk geldiğini...
Uçurumun kenarına itenlerle yükseklik korkusu oluşturanların aynı kaptan yaladıklarına şahit olacak kadar okudum karanlığın kara kaplı kitabını...
Çaresizlik ile çaresenliğimi aynı şiirde tüketecek kadar ye'se kapıldığım demlerin sözcükleri ile karşında olmak vardı şimdi rüzgarın en kesif, çayın en demli, denizin en çılgın zamanında şehrinin...
Ey ceylan sekişli gönül mehtabım
Koşmaktan yoruldum, durur musunuz?
Zati âlinize olmazsa aybım
Birazcık benimle yürür müsünüz?
Durur evren muhabbete dalınca
Heybem sözcük dolu amma
Şiir yazacak yüzüm yok
Şurda ne kaldı akşama
Sonrasında gökyüzüm yok
Dün oyunlar oynuyordum
Ben dağı tırmanırken düz ovada eğlenen
Zirveden üzerime taş atıyor, Hakim Bey!
Ben nefessiz kalmışım; her dakika dinlenen
Uçmuş... Bir de gülücük fırlatıyor Hakim Bey!
Daha dün şurada bir adım vardı
Gömdüm ta şuraya, döndüm Hakim Bey
Saçıma ak düştü, gönlüm ağardı
Ateştim, köz oldum, söndüm Hakim Bey
Kül oldum, yeniden yandım Hakim Bey



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!