Bir çok kez doğmuşum, ezilmiş yıldızların
derininden, yeniden yaratırken
ellerimle bütünleşmiş sonsuzluğun ipini,
ve şimdi öleceğim tekrar, toprak olacak bedenimi örten
biraz topraktan başka hiçbir şey almadan yanıma.
- Tanrıyı sevmek insanın kendisini sevmesidir.
Yıldızlar ve denizler en sevgili ben’le doludur
bir yastık ya da emilmiş bir başparmak kadar şirince.
- Tapanlar için pohpohlamak değildir
küçük bir çekirgenin sıcak çimene kur yapması
Dünyanın bütün gülleri benim için değil.
Payımla yetinirim ben
Küçük beyaz gülüyle İskoçya'nın
Ki keskin ve tatlı bir kokusu vardır - ve burar yüreği.
Çok Uzun Bir Yazıt Yazmak İsteyip de, Nereden Başlayacağını Bilemeyen Bir Dost İçin Başlangıçlar Ya da Yetebilir mi Sözcükler Anlatmaya?
Bir yazıtla gelir parıltı. Ya da bir parıltıdır yazıt. Görünür zarftan belki, nice özenle ve özentisiz kurutulmuş bir menekşenin hoyrat postacı ellerinde örselendiği. Titrer el, burulur yürek bir sazın telleri gibi. Velhâsıl, damıtır özlemi gözpınarları. Akar, ummana varır...
Parıltı, harf ile başlar. Harf, sözcük olur. Sözcük ise tümce... Nice anlamı kuşanır da gelir yazıt. Yazıt, umut olur; sevda olur; ışık olur. (Tutkulu bir bekleyişten başka nedir ki zaman?)
Sark pencereden,
Altın saçlı,
Dinliyorum şakıdığın
neşeli şarkıyı.
Kitabım kapalı;
Kuzey'den getirdi Almagro yanmış közünü.
Ve toprağın üstünde eğildi O, patlamayla batış arasında,
gündüz ve gece bir harita üzerinde gibi.
Diken gölgeleri, deve-dikeni ve balmumu gölgeleri,
birleştirdi İspanyol'u cılız bedeninde,
yeryüzünün kasvetli stratejilerini geçtiğinde.
Düştükleri yere ağlamaya gelmiyorum:
sizlere geliyorum, sizleri yokluyorum, yaşayanları,
seni ve beni yokluyorum ve dövüyorum bağrını.
Daha önce de düşenler oldu. Anımsar mısın? Elbet, anımsarsın.
Aynı ad ve soyadları vardı onların da.
San Gregorio'da, yağmur dolu Lonquimay'da,
Seviyorum barındırdığın her şeyi, Valparaiso,
Parlattığın her şeyi, ey okyanussu gelin,
daha da uzun senin kasvetli halenin vardığı yerde.
Seviyorum denizin gecesinde denizci için
fırlattığın şiddetli ışığını,
değil mi ki aydınlatıcı ve çıplaksın sen
Patikada dağılmış öylece
paramparça,
benziyor kafatası koyu tuzdan bir dokuya. Yalnız gaga
tam, ne ki duyduğun
bu şarkı
başka bir yerden geliyor.
Edebiyatın böylesine ayaklara düşürüldüğü
ülkeme damla damla uzaklardan gönderdiğiniz çeviriler
biz şiir severlere gürül gürül akan ırmaklar oluyor.
Sonsuz teşekkürler,sevgi ve saygılarımla