Başkalarıyla birlikte olmak
hoştur ya da sıkıntılıdır
coşku ya da bunaltı verir
mutlu olabilir insan başkalarıyla birlikteyken
adamı çılgına da çevirebilir başkaları
hor kullanılabilir insan başkalarıyla birlikteyken
Daha sonra erişti tutuşturan bir alaz
Granitin saatine.
Almagros ve Pizarros ve Valverdes
Castillos ve Urias ve Beltranes
hançerledi birbirlerini ve bölüştüler
fethedilmiş ihanetleri,
Küba, köpüklenen çiçek, gürleyen
kızılın zambağı, yaseminçalısı,
çiçeklerin örgüleri altında bulmak zor
senin karanlığını, işkence edilmiş kömürünü,
ölümün bıraktığı o eski buruşukluğu,
köpükle örtülmüş yaraizini.
Kucaklama beni, sen, kocam benim. Sendin bir nilüfer gibi varlığımın derininden O'nun fışkırmasını sağlayan. Şimdi bırak da durgun su gibi olayım.
Sev beni, sev beni şimdi biraz daha fazla! Ben, ki mini minnacığım, iki kat yapacağım seni yollarda. Ben, ki çok yoksulum, vereceğim sana başka gözleri, başka dudakları dünyanın tadını çıkarabilmen için. Ben, ki çok alınganım, yarılırım bir şarap testisi gibi aşktan, hayatın şarabı aksın diye benden.
Bağışla beni! Beceriksizim yürürken, beceriksizim uzatırken sana kadehini; ama doldurdun beni böylece ve verdin bana bu şaşkınlığı, böylelikle kımıldıyorum eşyalar arasında.
Acılar ulaştığında
yeryüzüne ve avutulmaz dikençalısı
çiftçiye kalan miras iken
ve, eskisi gibi, açgözlü
merasimsi sakallar ve kırbaçlar,
ki, çiçek ve ateş, açılırken dörtnala...
Kardeşim Cemal
ki Sisi derdim O'na çocuksu bir seslenişle
Ölmeseydi eğer yaşamının yirminci gününde
Ve toprağa gömmeselerdi O'nu
(Yaksalardı sözgelimi)
Ve annem karalar giyip ağlamasaydı
Varadero'dan koparılmış, o elektrikli sahilden,
paramparça edilmiş olarak kalçasında karşılaştığında
La Antilla'yı, ateş böceklerinin ve suyun en büyük saldırısını
fosforun ve ayın o parıltılı sonsuzluğunu,
ölmüş turkuvazın gergin cesedini,
ve o esmer balıkçı aklını çeldiğinde metallerin
Çıplak yatıyor gece
dağla deniz arasında.
Ama beşik sallayan ben
yalnız değilim!
Çıplak uzanıyor gök
Juarez, eğer tersine çevirseydik
dünyanın en içteki katmanını, irinini
derinliğin, eğer cumhuriyetlerin derin
metaline değene değin kazsaydık,
bulurduk bu birliği: senin yapını,
senin vurdumduymaz iyiliğini, senin inatçı elini.
Sis koyu ve sonsuz, çünkü unutmalıyım
denizin tuzlu dalgalarının beni fırlattığı yeri.
Vardığım ülkenin ilkbaharı yok:
yalnızca beni bir anne olarak saklayan uzun gecesi.
Uluyor yel evimin çevresinde ve hıçkırıyor.
Edebiyatın böylesine ayaklara düşürüldüğü
ülkeme damla damla uzaklardan gönderdiğiniz çeviriler
biz şiir severlere gürül gürül akan ırmaklar oluyor.
Sonsuz teşekkürler,sevgi ve saygılarımla