Yıldızlardan kartal, sabah sisinden şarapdağı.
Kaybedilmiş kale, kör pala.
Yıldızla süslenmiş kemer, kutsal ekmek.
Orada filizlendi Araukanya'lı reisler.
Bu kara rutubetten,
volkanların çanağındaki
bu mayalı yağmurdan
yükseldi majestik at-göğüsleri,
ışıklı söğüt bitkisi,
Atmosferle caddeler arasında boş bir ağ gibi
ileri geri salındım durdum havada
ve yaklaşıp ilkbaharla mısırbaşağı arasında,
ve uzaklaşarak sonbaharın gelişiyle
serpilmiş yaprak sikkelerinden
en büyük sevdaya benzeyen o şeyin
En güzel giyitlerini kuşanır
gençler Choula'da, altın ve tüy,
ayakkabılar tam şölenlik,
ve sorguluyor fatih.
Ölüm verdi onlara yanıtları.
Daha önce yaşadıysam mutlaka kundura yapımcısıydım!
Neredeyse her hafta bir çift papucum yırtılıyor
ve seviyorum onların tamir edilişlerini seyretmeyi
küçük karanlık atölyelerde ve cilanın verdiği hafif sarhoşluğu.
[”Kasım Ayında Elin Titreyişi”nden]
Kuvartzdan bir geçite dokunuyor kan.
Büyüyor taş damlanın düştüğü yerde.
Böylece doğuyor Lautaro topraktan.
Pablo Neruda
Usulca gel ya da git usulca:
Yüreğin kederi sezse de
Koyakları ve hayli yitik güneşi,
Oread takınsın gülüşünü,
Dağın saygısız havasına
Tarat uçuşan saçlarını.
Tatlı karmaşıklığından fırlatıyor
dokunaklı çiçeklerini Haiti,
bakımlı bahçelerini, ihtişamın
binalarını; denizi,
karanlık bir ata gibi beşikleri
tenden ve yerden oluşan onurunu.
Ve o zamandan beri kan ve kül aktı.
O zamandan beri yalnız kaldı palmiyeler.
Küba, aşkımsın sen benim, işkence tezgâhına
bağladılar seni,
O şirin bağrının içinde olaydım keşke
(Ah ne güzel ne de şirin!)
Hiç bir yabansı yelin bana ulaşamayacağı yerde.
Bedbaht hırçınlıklar yüzünden
Olmak isterdim bağrının içinde.
Edebiyatın böylesine ayaklara düşürüldüğü
ülkeme damla damla uzaklardan gönderdiğiniz çeviriler
biz şiir severlere gürül gürül akan ırmaklar oluyor.
Sonsuz teşekkürler,sevgi ve saygılarımla